biter her şey. bir sigara yakarsın. hem hiçbir şey düşünmediğini, hemde her şeyi düşünebildiğini hissedersin. telefon karşınızdadır. arar, arar. uzun uzun, defalarca. elinizi götürüp açmazsınız o telefonu. yüzüstü bırakılmış biriyle konuşmak korkutucu ve cesaret ister. telefonu kapatırsınız, biraz onu düşünürsünüz ve yaşamaya devam edersiniz. çünkü buna zorundasınız.
attığı mesajlarda sizi yıkabilir:''bırakma beni. ben sensiz yapamam ki, çok alıştım sana...'' bu dakikalar yaşanırken arkada steelheart- she is gone çalıyorsa gözlerinizin dolması muhtemeldir.
ilk dakikaları tanımlaması zor ama ilk hafta alışılmış mesaj alışkanlığının doğrultusunda telefona bakarak mesaj gelmediğini görünce burulmakla geçecektir. buna alışmak biraz zordur.
hazırlıksız yakalanan bir durumsa; ani bir içsel dalgalanma yaşar, o anın acısını çekerek bir nevi içsel duygu karmaşası yaşanır. eğer ki bu duruma zaten hazırlıklı isek zaten çoktan kafada planları kurmuş ve rahat bir biçimde ayrılığa karşı bir savunma mekanizması geliştirmiştir insan. hoş, sonrasında bu planların tutmayabileceğini düşünemeyeceği için o an problem yoktur.
pek bişey hissetmessin yara yeni ve sıcaktır ilk dakikalarda. canın pek yanmaz olayın şokuyla. saatler sonra başlar yüreğinde yangın. o an anlarsın olayın ciddiyetini.
aptal dakikalardır, sevgiliden ayrıldıktan on gün sonrası önemlidir ancak, sonu o zamanlar belirler..
on gün sonrası için: vaeyyyy vaeyyy can gidiyorr canomm gidiyorrr.**
eğer seviyosa ayrıldığı insanı böyle mideye yumruk yemiş hissiyatı olur içinde. yemek falan yiyemez. tadı, tuzu kalmaz. tamam unuttum der kendi kendine ama elinde telefonu bekler saatlerce. telefon titrediğinde ondan diye heycanlanır sonra tabi hayal kırıklığı yaşar yaşar ve hep yaşar.
zeki erkek çözüm üretir tek fikir nokta atışı yapar ve sevgili geri döner.yani o kriz dakikalarını çok iyi yönetir.
saf erkek yani mal erkek kızı sürekli telefonla arayıp ikna etmeye çalışır.dil döker ağlar zırlar.afedersiniz boktan boka sokar kendini.olacaksa da olmaz.
önce sevgilinin taşak geçtiği sanılır. "ciddiye mi alsam yoksa gülsem mi" kararsızlığıyla kaşlar düşük ama gülmeye çalışır vaziyette "nasıl? " sorusu dökülür dudaklardan. (sanırım bu bir refleks) olayın ciddiyetine sevgili arkasını dönüp giderken varılır.
sonra geç bi köşeye ağla.
üzülmek istiyorsunuz. ama hiçbir şey hissedemiyorsunuz. sonraları çıkıyor acısı. anılarınızın olduğu yerlerden geçerken, fotoğrafını gördüğünüzde, bir şekilde sesini duyduğunuzda yakıyor sol tarafınızı. kafanızı bir şeye vermeden de kurtulamıyorsunuz. çalışmak, meşgul olmak en iyisi bu durumda.
Telefon rehberi kontrol edilir acısını iÇinde yaşayanlar arkadaşlarını arar.Çivi Çiviyi söker diyenler erkek adı ile kaydedilmiş yada kaydedilmemiş kızlar aranır.