zor günlerde yanında olmak için elinden geleni yapandır. ağladığında başını koyabilecek belki de ilk omuza sahip insandır ama bazen de ki özellikle o zamanlarda olmayandır. yani bu şerefe nail olmak kolay değildir. emek ister...
kişiden kişiye değer olarak değişen, ama ülkemizde özellikle çiftler arası diyalogta kızların fok gibi ses çıkararak konuşmasına, erkeklerinde (normal hali sert kişiler) şempanzeye dönüşmesini sağlıyan ünvandır.
kişinin, kişilerden ziyade soyut bir kavram veya kavramlara yüklediği anlamdır.
beraber olunan, paylaşılan ve hatta sadece arzu ettiğimiz bireyleri düşününce de görürüz. hepsi birer matruşka gibidirler.
aslında bütün ömrümüz aynı oyunları oynayarak geçiyor. başlık konusu kişi de bu oyunların aslında hepsinde sahne almış ve almaya devam etmektedir. sufleyi veren de, bölüm sonu canavarını oynayan da, kurtarılmayı bekleyen prenses de, hepsi kısacası o. gurura karşı verilen savaşların, zamana olan yakarışların sebebi olduğu gibi.
bu süreç devam ederken alkol, müzik, kitap ve sinema gibi bakış açısını anlık olarak kökten etkileyen unsurlar neticesinde, kendimize uzaktan baktığımız pencerenin diğer tarafından soruyoruz. bu oyunun sonucunun kim olacağını merak ediyoruz hep. matruşkalar gibi, başından beri diğerlerinin içinde saklı olan, en küçüğü yani. onu hiç kimse, hiçbir zaman doğrudan elde edememiştir. bir yol takip etmek durumundasındır çoğu zaman. matruşkaları birbiri ardına açmak lazım, her seferinde "acaba bu sonuncusu mu?" diye kendine o pencereden sorarak.
kahramanını tanımadığın oyunun başındasın sen daha, kutsa beni kraliçem.
Bazı insanların olmayı beceremedği şey efendim şimdi siz birbirinizle sevgili olmaya karar verdiniz tamam burası güzel kabul ediyoruz olabilirsiniz, iyi de güzel kardeşim niye hayatınıza müdahele ediyorsunuz yok bunu giyme yok şunla gezme yok dışarı çıkamazsın birbirlerine sataşmalar tripler. yahu ne gerizekalısınız şu sevgili olmayı beceremeyenler. hala çözemediniz mi ? ulan bir zamanlar sokakta görmediğin yüzünü görmediğin insanın hayatına müdahele etmesine nasıl izin veriyorsun kimsiniz ki ? ikiniz de elin çocuğunuz. *
gidin egonuzu başka şeylerle tatmin edin.
en tatlı acıları yaşatmıştır ve yaşatacaktır her zaman. bazen de en olmadık yerde ölüme yaklaştırır insanı. içinden bir ses; onsuz yaşamanın anlamsız olduğunu, o olmadan attığın her adımın, aldığn her nefesin ızdırap olacağını söyler haklı olarak. belki herşey bitmiştir senin için. yüzünü görmek, sesini duymak istemezsin yaşattıkları için. her defasında 'bu sefer sondu affetmem!' dersin ama telefonuna gelen bir sevgi mesajı herşeyi değiştirmiş, bütün olumsuzlukları unutturmuştur kalbine. sonrası bütün kızgınlıklar geçer ,söylenen kötü sözler unutulur. zaten gerçek sevgide bunu gerektirmez mi? aşk sadece mutlu olmak için değil, yaşamak için de gereklidir. çünkü aşk; ağlarken gülmeyi, yaşarken ölmeyi öğretmiştir. ölene kadar da bu böyle devam edecektir. çünkü sevgili candır, hayattır, aldığın nefestir...
Akıttığı gözyaşları, kişinin kalbinden kopan parçalar gibidir. gözyaşlarının sebebi ile ilgili elinizden yapacak bir şeyin gelmemesi de kadere ayrı lanet okutan bir sebeptir.
para gibidir. varlıkları derttir, yere göğe sığdıramazsın içinde tutamazsın taşar, en derinlere saklamak istersin öyle bir hacime sahiptir ki sevgiliye olan aşk gözlerden ışıltı olarak yansır.. yoklukları ise yaradır, o güzeller güzeli aşkı yaşayamamış olmanın yarasıdır..
Gazeteci cüneyt özdemir'in sözleri murathan mungan'a ait sezen aksu'nun seslendirdiği şarkıdan yola çıkarak ;
Sevgili..
-Zaman nasıl akıp gidiyor-
Şimdi güneş var tepemde, bir gölgeye sığındım , geceleri bir lütuf olarak doğan dolunayı kucaklıyorum.Ezberimde Murathan Mungan'ın şarkıları... Pek çoğunu biliyorum ama SEVGiLi.! ne bileyim sanki yepyeni bir şarkı gibi.Sezen Aksu benim ortaokul aşklarımın sesidir.Antalya'da bir okul gezisi dönüşünde ilk ve son kez omzuma yaslanan platonik aşkım Melike'nin kokusudur.Şöyle ardıma dönüp uzayıp giden zamana baktığımda sahi ne çabuk akıp gidiyor zaman.Yakınma olarak algılamayın ama , "ne güzel geçip gidiyor" demek isterim.Şimdi, hayatı sevenler yazındayım belki.En iyisi iyimserliğimi ona verelim.
-insanlar maskelerini ne çok seviyor-
Maskeli Balo'nun sözlerini ezberlemiş bir kuşağın ferdi olarak bakıyorum etrafıma herkes fazlasıyla olması gerektiğini arıyor.Ben buna kırmızı ışığı yanan bir kameraya benzetiyorum.Sanki herkesin etrafında bir kamera var.Herkes başkalarına başka bir beni anlatma derdinde.Kimsenin kimseye zamanı yok.Hayat fazlası ile kendimizle aramızda.Maskelerden şikayet mi edeceğiz o zaman ilk kendimizle başlayalım derim.Kendi maskemizi çıkartıp bakmaya cesaretimiz var mı?
var mı sahi?
Yok. O zaman geçelim.
-Yıllarca bir yalanla bir ömür geçiyor da
Hiç kimse yok bir tek günü sonuna kadar yaşamaya-
Merve ildeniz'le tanıştım.Ve kızı Leyla'yla.Kocası yoktu ama uzun uzun ne kadar çok sevdiğini anlattı.Hasetle değil hasretle kıskandım.
ilk kez bu kadar kendisi ile barışık birine rastladım.Beni şaşırtan o yalan dünyayı elinin tersi ile itip kendi dünyasını bulmuş, yaratmış olması.Bugün için o günleri yaşamak zorundaydım diyor.O kadar zor ki onunu bugün bulduğunu bulmamız Elmas mı demeli mücevher mi?
Hiç kimsenin gücü isteği yok diyelim bir tek günü kendisi gibi yaşamaya.Ama oluyor işte insan isteyince yapabiliyor. Şahidim.Gördüm.
-Mecbursun yalnızlığına-
Yalnızlık üzerine ne çok yazı yazdım. Biraz yorgun ve bıkkın hissediyorum aynı şeyleri tekrar etmekten.Yaşlandıkça bir mecburiyete mi dönüşüyor diye korkmaya başladım bakın.Oysa o benim en büyük dostum, dert ortağım -dı!1Şimdi ya da böylesi yaz günlerinde insan kendine bir yoldaş arıyor.Oturup güleceği, konuşacağı.Paylaşmak çok çok güzel çünkü.Bazen kendine yetmiyor işte insan.Yetemiyebiliyor.Zafiyet anlamında değil.Zaruret diyelim biz buna.Biraz hızlı geçmekte fayda var sanırım bu satırları.
-Oysa sevgili bir tek sevgili nasıl değiştirir dünyanın gerçeğini-
Aşk iklimini kendisi oluşturuyor insan.Kendi kafasında yarattığı şekilde seviyor birilerini.
O bilsin bilmesin sevsin sevmesin fark etmiyor.Aşkı sevenler derneği kurmalı mesela.Hatta partisi bile olabilir.Tek bir sevgili..Bir tek.
Düne kadar tanımadığınız bilmediğiniz biri.Düpedüz yabancı biri.
Düşüncesi bile güzel.Kendisi çok çok daha güzel.Ben bir tek sevgili için yorgan yakalım derim.Şehir hatta ülke değiştirelim.Yaptığınız inşa ettiğiniz her şeyi uçan bir tekme ile yerle bir edelim.Bulduysak sıkı tutun kaçmasın. Bulmadıysanız arayalım.Bir tek sevgili anahtarı olabiliyor, hazzın ya da mutluluğun.
-Şimdiki fırtına gelir geçer gibi
Dün baktım hiç korkmadan aynaya
Orda yeniden gördüm kendimi-
Şimdi alelacele bu satırları okurken kimbilir hangi bitirilmesi gereken iş bekliyor kapıya dayanmış sizleri.Kimbilir hangi hırslara yakalandınız, hangi hayatın tutsağısınız.Oysa biliyorum ki zamana kimse tutunamıyor. 40 en kabadıyısı 60 yıl diyelim inanın çok büyük bir zaman değil yaratılışımızda. Gelecek ya da geçmiş zamana tutunmaya çalışmayın boşuna. Bir tek bugün var çünkü.Zaman her şeyi öğütüyor; hain bir değirmen gibi.Herkes kendinin tanrısını saklıyor içinde. Kimse aynalara göstermiyor ama. Bakmıyor.
Tanımıyor bile.
-işte sevgili bir tek sevgili nasıl değiştirir dünyanın gerçeğini-
Düşlerimde şiirler yazıyorum ona.Adını andığım an kanım daha hızlı akıyor kalbim daha farklı çarpıyor.Gözlerine bakıp ağlıyorum. Aptallık diyeceksiniz, kendimden çok severken yakalıyorum kendimi. her şeyi aklımda.Ama her şeyi her şeyi. Gizli şeyler biliyorum. Bırrrrrr..
-Şimdi asla pişman değilim
Yaşadığım her şeyin bedelini ödedim-
Ben hep yenildim diyelim.Ama her seferinde daha güzel yeniliyorum.Çok utandığım laflar ettim hepsini hasretle gözlerinden öperim.Unutalım ya da unutmak en iyisi. Unutmak dediğin pişmanlıkların panzehiri.
-Nasıl olsa birgün gelir duygular bulur yerini
Hem cehennem hem de cennet yeryüzünün mevsimleri-
En çok bu sözlerini seviyorum bu şarkının.Her birimiz kendi vahamız ya da bakatlığımızı yaratıyoruz ellerimizle.Başka dünyalarda medet ummayın kendi arafınız burası.Üstelik seçim de sizin.Ama asıl vurgu mevsimler de.Yani gelip geçici hepsi.O yüzden cehennemdeyseniz korkmayın.Mevsim icabı.Cennetdeyseniz değerini bilin geçici ,belli.
-O kadar şey değişti ki artık kimse masum değil-
Bu biraz klişe olmuş bakın.Olmamış ya da.Ama masumiyeti boşuna aramayalım.Biz doğuştan biraz özürlü yani bir parça kötü yaratılan bir türüz.insanıyet namına masumiyet aramak koca bir klişe olmalı diyelim.
-Duygular çok eskidi-
Ortayaş kuşağından bir arkadaşım yeni sevgilisini anlatıyordu."Aşık mısın?" diye sordum.Belli bir yaştan sonra aşk değil seviyeli ilişikiler yaşanıyor öğrenemedin mi?? dedi.
Gülüp geçtim ama aklımın kıyılarına da takılı kalmış bakın.Gel de üzülme şimdi.Hak vermek için biraz daha bekleyelim ama.Sevgili üzerine klavye oynatıyoruz değil mi?
-O zamanlar biz ne güzel çocuklardık
Dünyaya aydınlık gözlerle bakardık-
Bu masum çocukluk ya da içindeki küçük çocuk olayı da ayrı bir klişe tanrısı sanırım.
Ben, televole ağzı ile söylersem kendi özelime girmek gibi olmasın ama çocukluğumdan itibaren bayağı bir fırlamalık yapmışlığımı bilirim.Aynaya bakıp doğruyu söyleyeceksek geçmişe övgüyü koyalım kenara bir yere.Uyak olsun tencere dolsun olmasın hayatımızda.O içinizdeki çocuğu da büyütün artık derim.Çünkü aynaların önünde aşırı şizofren bir ortam yaratıyor.
O büyümeyen çocuk klişe tanrıları ya da romantik isyankarlar kuşağına armağan olsun.
-Ve işte o zaman kırdığın kalp şimdi kırıyor başka kalpleri-
Hiçbir kötülük sebepsiz değil.Birinin intikamı bir başkasından alınıyor.Kimse farkında değil.Kendi filminde başrolde oynuyorsan yeni bir sevgili , yeni ilişki yeni bir başlangıç anlamına gelmiyor.Sen zaten başlamışsın kendi filmine, yeni gelen sadece öyle zannediyor.Sebepsiz ayrılıklar, kırgınlıklar, boşuna değil.Hoyratlığımız biraz da bundan.Korkunç yanımız bu.
Hımmmmm?.
Liseli yıllarda cüzdanımda para yerine şiirler taşıyordum.Bir tanesi de şöyle bir şeydi. "rüzgar eser ,dal kırılır, dal rüzgarı affeder ama artık kırıktır."
-Aşkta kazanmak dedikleri kaybetmektir birçok şeyi-
Bu çok güzel bakın. Doğru da.."Aşk kaltaktır" filminde bunu sevmiştim.Biz biraz da kaybettiklerimiz diyordu. Pişmanlıklarımızız, yanlışlarımızız.Kusurlarımızla güzeliz.Hatalarımızla büyüyoruz.Kazanmak kadar kaybetmekte var aşkta. Kendi yarattığımız bir iklimin yanlışlarını da sevmeliyiz sonuçta.Ya da siz bilirsiniz..
-işte sevgili bir tek sevgili nasıl değiştirir dünyanın gerçeğini-
Bazen aşkı mı seviyorum sevgiliyi mi diye sorarken yakalıyorum kendimi.Kaçıyorum elbette.Hangisi hangisi bilmek zor. Bir insanı sevmekle başlıyor her şey değil mi?
Gerisi kolay nasıl olsa
Gerisi kolay....
siz uyurken arandığında telefonu "ummgh" efektiyle açmasından gözlerinin mahmur bakışına kadar bebekmişcesine sevilen, kucağa alınıp mıncıklanmak istenen, uğruna adeta bir sevgi pıtırcığı olunan, "civcivim, balığım, koalam, böceğim, pisim, koyunum" gibi hayvanlar aleminden alınmış bir çok sözcükle anılan, beraber playstation oynarken, televizyon izlerken, bisiklete binerken çocukluk günlerine geri dönmenin mutluluğu yaşanan, üzerinden yıllar geçmesine rağmen karşısına ilk çıkıldığında hala utanılan, aradaki yüzlerce kilometreye rağmen bunu bir kez bile hissettirmemiş olan. dost, eş, sevgili.
dünyada tek sahip olduğun, en değerli şeyi; sevgini paylaştığın insan. uğruna her şey göze alınan, tek saçının teline dahi zarar gelmesin diye gözden sakınılan... onun kokusu gibi bi koku daha yoktur dünya üzerinde; sırf onun ellerine dokunmak, gözlerinin içine bakmak, bal dudaklarını öpebilmek en uzak diyarlara götürür insanı. en çok sevilendir sevgili, en çok ihtiyac duyulan, yeri geldiginde havadan sudan da çok... bir ılık nefesi hayat verebilendir, bir öpücüğü hayatına hayat katandır, herşeydir.
Aşk ın , hayallerin , mutluluğun , huzurun ta kendisidir. Canından candır. Yokluğunu hayal etmek bile istemediğindir. Delicesine , çıkarsızca , beklentisizce seviyorsan onu en değerlidir senin için.Hep iyi olsun hep mutlu olsun istersin bazen biraz bencilce davrandığıdır.Sadece seninle ilgilensin sadece seninle konuşsun istersin çünkü paylaşamazsın ki onu kimseyle kıskanırsın sarıp sarmalarsın sevgi lindir sonuçta... Kalbine ve en önemlisi de ruhuna sahiptir. Geceleri onunla uyuyup sabahları onunla uyandığındır. Günün her vakti aklından çıkmayandır düşünürsün hep napıyor acaba nasıl diye. En kıymetlindir...
üzerine sevgiler biriktirdiğimiz sonra aşk bencilliktir doğruluğuyla onu yağmalayip kaybettiğimiz kişiye verilen isim.
veya başka bir açıyla ;
sevgi- ilgi - li
Değişken varlık.
Her şey isteneni elde etmekle alakalı sanırım. Talip olan kişiye red cevabı verirken tatlı bir ısrarla ikna eder sizi. O hayran hayran bakışlar ilk başta çok bir şey ifade etmese de gelecek zamanda özlenir oluveriyorlar birden. "birbirimize uygun değiliz" diyerek bitirmeye çalışırken ustaca ikna kabiliyeti girer yine araya. Sonra zaman geçer. Bakarsın asında kendine çok da uygun bulmaya başlarsın seni baştacı yapan sevgiliyi. Seversin, bağlanırsın...
Ama bir fark vardır artık.. sevgili, o eski sevgili değildir artık. Aramalar sormalar seyrelir, söylenen güzel sözler, güzel hitaplar yavaş yavaş kayıplara karışır.. bu sefer de o ilk zamanlarda istemediğiniz ilgiyi arar olursnuz, dile getirirsiniz...
Sevgili bildiğini okumaya devam eder, sizin söyledikleriniz ise artık istek olmaktan çıkar, isim değiştirir, dırdır olur. Sussan istediğin yapılmaz, konuşsan dırdırcı olursun..
Sonuç mu?
Dırdırdan bıkıp siktiri çeken sevgiliye dönüşür ilk zamanlar "en mükemmel" olan sevgili.