ozellikle sevgilinizle 2 senedir arkadassaniz ve cikmaya basladiginiz gun beraber uyuduysaniz acayip bir sabaha uyandiginiz gündür.
bir bardak kahve yanina sigara yakip 'acaba iyi mi yaptik?' diye düşünerek gecmisti benimki.
dipnot: endiselenecek bi sey yokmus. Eylül ayinda 3 sene olacak.
ve artık yalnızlık bitmiştir, yada daha baskın bir şekilde tam içinizde hissedersiniz.
ve artık özgürlükte bitmiştir, yada öyle bir özgür olduğunuzu hissedersiniz ki onun yanında mutluluktan uçarsınız.
ve artık ölüm kapınızı çalmıştır, yada asıl şimdi yaşamaya başlıyorsunuzdur...
neden günaydın telefonu açmadın? sorusu ile başlayacak gündür.
gün içinde ve diğer günlerde kademe kademe kim di arayan? , meşgul çalıyordu telefon?, o kıza da sinir oluyorum haaa, atarları akabinde aklıma takıldı begümle kaç ay çıkmıştınız? geçmişi deşme soruları gelir.
Yaşamdaki en güzel günlerden birisidir, sabah, perdeleri açık olan pencereden güneş ışığı dolar odanıza, güzel bir kahvaltı yaparsınız, arabayla dar bir sokağın ucundaki deniz kenarına gidersiniz, birden delicesine bir sağanak başlar ve siz de o yağmura eşlik edercesine delice öpüşürsünüz, içinizde onu 3 saat sonraki uçağa götürecek olmanızın burukluğu ile.
ne yapacağını şaşırır insan. uyanırsın, acaba günaydın diye mesaj atsam mı? yatarsın, acaba iyi geceler desem mi?
dışarı çıkarsın. ya ne yapsam haber versem mi çıkıyorum diye?
böyle bir milyon soru sorar beyniniz kendinize. ama tatlıdır tatlı. *
dünyanın en saçma ama aynı zamanda en güzel günüdür. saçma sapan gülücükler, sevgi pıtırcığı durumları,utanıp sıkılmalar derken bir şekilde geçer. güzeldir, zaman geçip hatırlanınca hüzünlenilir, gülümsetir.
genelde karın ağrıları ve şapşal gülümsemelerle geçer. akabinde 'uff, acaba önce kim aşkım diyecek' düşünceleri vuku bulur. sıkıntılı bir gün olduğu da rivayetler arasındadır.