harcanan paralara her şeyin değmesidir. yani para boşa falan gitmez hiçbir zaman eğer er kişisinin öyle bir düşüncesi varsa kendisi tatile çıkmamalıdır ama gayet zevkli bir olay olup , keşke her zaman yapılsa dedirtendir.
sevgiliyle geçen her gün güzeldir.ama haftasonu olunca zamanın geçmemesi, o anda ilelebet durulmasını isteyen sevgilinin gözlernden okunur; sevgili ile haftasonu mutluluğu.
görüşülebilecek en uygun zaman dilimidir. hafta içinin özlemişliğiyle onun için hazırlanırken için içine sığmaz. cumartesi gecesi kavuşma vaktidir. kocaman bir sarılırsın kapıyı açınca. oturur sonra gözlerinin içine bakarak sohbet edersin, karşılıklı sigara yakarsın. her seferinde senin için bir paket malboro light ı vardır, kendisi parliament içiyorken. limonata ve çekirdeğin asla eksik olmaz. yüzünde "dünyanın şu anda en mutlu kadını benim" gülümsemesi vardır. yatarsın dizlerine, saçlarını okşar, avucuna o çok sevdiğin öpücüğü kondurur. tatlı kavgalar, romantik anlar derken yorgun düşen bedenini onun o güçlü kollarına bırakırsın, o en güvenli yere. ondan başka yoktur böyle seni saracak, kimseninki onun gibi olmayacak. bunu bilmek bile güzeldir o an. düşünemezsin ona bu kadar alışmışken kendini başkasıyla. ve yine onla dopdolu bir pazar sabahına güç bela uyanırsın. yataktan hiç çıkmak istemesen de güzel bir kahvaltı hazırlamak için ona, erkenden kalkarsın. o biraz daha uyusundur. sen aşağıya iner alışverişi yapar, çayı koyar, çok sevdiği patatesli yumurtayı yaparsın. sonra yine bir öpücükle uyandırırsın onu senle başlayan yeni güne.
cuma aksamından gidilir istanbul'a. sevgili bekler seni kadıköy'de. görünce koşmak istersin. sen koşmasan da ruhun senden önce gidip koşar ve sarılır. sonra bedenin de. sonra binersin vapura galataya gelirsin. yapılacak şey her ne kadar rakı balıksa da, asıl amaç onun gözlerinin içine saatlerce bakmaktır. zamanda geçer, biter sonra yemek. zaten hep hızlı geçer zaman sevgili ile. sevgili kalkınca "canım benim başım dönüyor" der. girersin koluna, sarılırsın... sarıldığında yanında biriler kanun çalıyordur ve etraftaki herkes size bakıyordur. sonra yakınındaki kadın bakar ve ne aşk bu dercesine gülümser. sonra taksime gidilir. istiklal caddesinin bir başından diğer başına gidersiniz, sürekli biryerlerde oturursunuz, bişeyler içersiniz. sonra sabah çorbacıya gidersiniz. sonra tekrar üsküdara geçilir. sevgili evine gider, sen üsküdarda vapurun orada beklersin. bir tane leman dergisi alırsın ama sevgili olmayınca yanında o bile komik gelmez sana. dakikalar geçer ve sen gider bir direğe yaslanırsın. sonra sessizce gelir sevgili, arkandan sarılır ve senin kalbin duracak gibi olur. sonra vapura binip kabataşa geçersiniz. büyük ada vapurunu beklersiniz. ve binersiniz vapura. oturursunuz dip dibe. birden çok acıktığınızı farkedersiniz. vapur o kadar doludur ki, ya ben kalksam mutlaka gelip biri oturur dersiniz bir birinize. sonra garson gelir çay içermisiniz der. ya biz tost istesek getirir misiniz? dersin ve garson elbette der. sonra tostlar gelir, çaylarla beraber. artık yapılması tek gereken şey adaya varmaktır ve vapur limana yanaşır. inersiniz vapurdan. nerede kahvaltı yapalım telaşı başlar. veee bulursunuz sahilde güzel bi yer. yaparsınız kahvaltınızı hatta yan masaya martı gelir ve peyniri alır gider. kahkahalara boğulursunuz içten içe. sonra yürürsünüz sahilden ve bisiklet kiralarsınız. iki kişilik olandan. sürersiniz saatlerce. bir ormanlık alan bulur, oturursunuz oraya. sevgili sana yaslanır, güven içinde. öpersin orada sevgiliyi. o da seni öper. sonra etrafa liseli gençler gelir, okul gezisi için geldiler diye yorum yaparsınız. sonra size o kadar dikkatli bakmaya başlarlar ki... e hadi artık kalkalım dersiniz. ve atlarsınız bisiklete, tutarsınız limanın yolunu. götürür verirsiniz bisikleti geri. sonra da doğru sultan ahmet köftecisine. buradan sonra yapacak tek şey vapur saatini beklemektir. ve o an gelir. hemen binersiniz vapura. uykusuzluktan ölüyorsonuzdur aslında. zaten sevgili uzanır vapurda, yatar dizlerine. o ne kadar güzel bir andır, o anın bitmesini istemezsin. inersiniz sonra vapurdan. kadıköyde inirlir vapurdan. sonra üzerinde fener forması olan garipleri görürsünüz. bursa diye bağırırsın. sonra kadıköy çarşısının içerisinde gezmeye başlarsınız. sonra güzel bir bar bulur girersiniz içeri. oturursunuz sevgili ile yanyana. sarılır sana, sende ona... öpersin sevgiliyi orada. en uzun öpüşün orada olur. dakikalarca sürer. sonra çıkarsınız oradan. artık hava kararmıştır. sonra sen evine gidersin, sevgili evine. aynı şehirde ayrı gece... ne kadar zor geçer. pazar sabahı saat 9 da buluşmak üzere sözleşirsiniz. ve sabah olur. sen 8 de kalkarsın. beşiktaşa indiğinde, saat 8.35 tir. beşiktaşta beklemektense, üsküdarda beklemek daha güzel olur diye düşünürsün. en azından 5 dk. daha fazla birlikte olursun sevgili ile. sonra hisara gidersiniz kahvaltıya. kahvaltınızı yaparsınız. saatler sürer. hiç bitmesin istersin o anlar. ama biter... sonra biraz yürümek istersiniz. yürümenin sonunda kendinizi bebek parkında bulursunuz. aşıklar parkı gibi olur sizin için. oturursunuz orada saatlerce, dondurma yersiniz. ve artık kalkma vakti gelmiştir. taksiye binersiniz. trafik sıkışıktır. sıkışık trafikte bir şoför taksiciye, "balta limanına nasıl giderim" der. taksicide buradan düz git, bir yere sapma düz devam et, ama iki saatte gidemezsin der. ve gelmişsinizdir artık beşiktaşa, vapura... üsküdara geçersin. sevgili sana balık ekmek ısmarlar, yanında şalgam suyu. sevgili yanında olunca, balığın en iyi dostu bile olur şalgam suyu. ve hareme gelirsin. otobüs sorarsın fakat herkes, tüm otobüslerin dolu olduğunu söyler. saat 21.00 e bir adet otobüs bulursunuz. sonra gider bir yerlerde kola soda içersiniz. sen sevgilinin sodasından da içersin. aslında soda içesinin olduğundan değil. sevgilinin dudakları değer şişeye. ve ayrılık vakti gelmiştir artık. sımsıkı sarılırsın sevgiliye. sımsıkı ama. içinde hissedersin. ve o otobüs alır seni götürür... göz yaşları içinde...
