Kavga etmişsinizdir ve farklı masalarda oturuyorsunuzdur. Uzaktan uzağa çaktırmadan birbirinizi izleyerek iç geçirirken, o an göz göze gelirsiniz.
işte o anı dondurmak için fotoğraf makinesine ihtiyacınız yoktur!
Çevreden duyulan tek ses kalp atışlarınız olur.
plajdasınızdır. aşkın doruklarda olduğu dönemlerdir ve öyle bir şeydir ki çift şezlong değil tek şezlong takılmaktasınızdır. yanlamasına yataraktan hep yüzyüze, gözgöze. alttan da şarkı çalmaktadır, high hopes. hala nasıl oldu bilmiyorum. şarkının solosu girdiğinde, dudaklarımız birbirine gitti resmen. çok acayipti, o solo eşliğinde öpüşmek. sanırım romantikti de...
başını sevdiğinin göğsüne yasladığında kalp atışlarını duymak, dünyanın en güzel şarkısını dinler gibi ritme kapılmak, onun varlığının keyfini çıkartmak ve azrail senin için geldiğinde o ritimle veda etmek..
yanyana yatıp tavana bakıp hayaller kurmaktır. geçirilecektir zamanı gelince. planlı olacaktır ama hayaller eşliğinde , hayallerin betimlemesiyle öpüşmek paha biçilemez..
kişiden kişiye göre değişir.
bir gün buluşmak için sözleşmiştik. parka gidip, bir banka oturdum ve beklemeye başladım ama beni beklettiği için çok sinirlenmiştim. sonra başımda bir hisle irkilir gibi oldum. saçımdan aşağı gül yaprakları dökmeye başlamıştı. gelirken bir sürü gül almış. onları yolup saçıma hafifçe üstten atıyordu.... çok masum duruyordu. affettim.
yağmurlu bir 2009 yılbaşı akşamı ara sokakta yürürken karşınıza bi su birikintisinin çıkması akabinde sevgiliye sarılıp onu karşıya geçirmektir. he o akşam ayrılmak istediğimi açıklıyacaktım o ayrı. en romantik an ile hiç romantik olmayan anı bir akşama sığdırmamda ayrı bir olay.