annelerimizin yemeklerine kattığı baharat. tarifin aynısı bile yapsanız hiçbir yemek anneleri yaptığı gibi olmaz, bunun da nedeni annelerin yemek içine kattığı bir tutam sevgi.
aşktan daha sadık olduğu kesin olan, iki kalbin birbirine kelepçelenmesi durumudur. tabii sevgi kolay oluşmaz ve her duygu gibi yaralara kapısı açıktır. önemli olan birinin avuçlarına kalbinizi, sevginizi verdiğinizde, onu koruyabilmesi, savaşması ve kalbinizi yarınlara güvenle taşıyabilmesidir.
insan çiçeğe de aşık olabilir böceğe de derlerdi hep. nasıl uyuz olurdum. biz dünyanın en bencil oluşumları, aşkımızı çiçeğe böceğe sığdıracağız ha. ilginç, sen oyna ben yokum. olsa olsa adı sevgi konulmuş saran sarmalayan, japon şemsiyesidir o. potansiyel bir sevgi yüküyle mi doğuyoruz, sonradan mı sinip hücrelerimize karısıyor, var da biz sunacağımız insanı mı seçiyoruz çözemedim. üzerinde de pek düşünmedim. sevgi fiziksel bir şey ama bu belli. ama nasıl sığıyor yumruk kadar kalbe? çaresizdir sevgi, ispatlanması kolay sanılan ama hep bir köşeye atıverilen ertelenen. türlü oyunlarla sevmiyormuş gibi görünmeyi marifet sananlara tokat atasım geliyor. kabul ediyorum şiddette karşıyım ama bu arada sırada dellenmeme engel değil. aşk küçük bir şey, yaz yağmuru gibi veya değil farketmez, konumuz da o değil. sevginin boşluğu veya yokluğu acıktırır insanı, miden değil kalbin kazınır sadece, organlar değişir o kadar ama açlık açlıktır. bu açlık deli de edebilir adamı veya hissedemediklerini eserlerine döken bir sanatçı. fütursuz oldu belki de bu ama sevgi yücedir.
karşında ki insana değer vermektir sevgi, özlemektir, merak etmektir, düşünmektir, gece uykuların kaçıyorsa, gece uykundan bir an uyandığında aklında o insan varsa, gündüz olup uyanır uyanmaz gözlerini açtığında aklında o varsa, yolda giderken gördüğün biri ona benziyorsa, dinlediğin her şarkıda onunla ilgili bir şey buluyorsan, görüştüğün zaman mutluluktan uçuyorsan, seni terslediği zaman yaşamak zor geliyorsa, mesajlarına, aramalarına cevap vermediği zaman nefes almakda zorlanıyorsan, içtiğin nargilede, sigarada her nefeste aklından o geçiyorsa....
sevgi bunları karşıdakine hissettirmeden yapmaktır, hissettiği zaman ya "aşk" olur ya da senden kaçıp gider. bilemezsin tepkisini, o yüzden ya mantığınla ya da kalbinle hareket edersin, bunları belli edip etmemek sana kalır...
sevgi beklemek değildir, sevgi sadece karşılığı beklenmeden verilmesi gerekendir.
sevgi; Karnin her zaman tokken, sirtin pekken, gönlün hosken dahi en büyük acligin, fazla bulunca degerini ilemeyip, simardigin, yavas yavas öldürüp de yokettigin, sactigindır.
üzerimde etki etmeye calisiyordu bir tokat gibi ya da tehdit edici, sindirici birşeydi iste, cok güçlüydü asosyalliginin yanında (böyle diyorum cünkü sosyal olmanın güclü olmaktan kaynaklandıgını düsünüyordum o zamanlar). kusursuz olmaya calisirken bunlari yasayan ben, kendimi suclu hissediyordum sanki suclanmamı gerektirecek bir şey yapmısım gibi, bagıslanmayı bekliyordum.bastan asagı sucluydum sanki.Sonrasında onun bu neye ugradıgımı sasırdıgım davranıslarını ve onu icime sindirmeye calıstıgım sessiz bir dönem gecirdim. Her seyi düşünüyordum.neden sevmek istedigimi, beni neyin çektigini,kim oldugunu neler düşledigini ve istedigini diye.onu içime sindirme evresiydi bu. yasadigim onun taktigiydi aslında, yani beni elde etme taktigi.sertligini ve en kötü yanını göstermisti ki 'kimse yasadıgı sertligi ve sonunda gelisen ezilmişligi yok sayamaz' tıpkı bende oldugu gibi.bu sessiz kaldıgım zamanda onu yüceleştiriyor ve sevilesi biri oldugunu tekrarlıyordum kendime.gercekten de öyle akilli, öyle yalın, öyle güzeldiki; yer yüzünde yasayan, tarafımdan sevilebilecek tek karsı cinsti. Evet yüceleşmişti cünkü 'yasanan sertlik yüksek bir yerden geldigi zaman hazmedilebilirdi'.
hazmetmek icin yücelestirmistim. buradaki yüce her zaman adildir ve hakkı temsil eder,söylediklerimdeki asıl gercekleri cat cut vuruyordu yüzüme.unuttugum bene geri dönmem icin sarsıyordu adeta.cünkü beni istiyordu. adalet duygusunun dogustan oldugunu kabul edersek ona(adil olana) sıgınma istegimi anlayabiliriz. onun bende yarattıgı bu 'yüce' duygusu sonunda bende merak uyandırdı...ve baglanma ihtiyacımı karsılamak istedigim icin onu yücelestirdigimin zerre farkında degildim.yarattigi yara sonrasında yüzlerce kez dilenen 'özür' bendeki ona olan bagımlılık etkisini arttırdı.bende yarattıgı sert izleri (yüksek sesli ve asagılayıcı söylemleri) böylece tedavi ediyordu. bi cesit önce dert sonra derman oluyordu.'herkes önce, yarayı olusturanın yapacagı tedaviye muhtactır'(tahir m. Ceylan) ama sadece yaramın iyileştirilmesiyle huzur bulamıyordum,daha fazlası gerekiyordu bana.bu da birdaha yara acılmamasının garantisini almaya calisarak gecti.(yazık ki kopukluk burada basladı tabi ben simdi farkindayim bunun). bundan sonraki asamamiz ise kendisini bana bırakma istegi oldu,benim sevgimi kazanmak ve ona sıgınmak istedigini gösterdi. sanki tek yasama amacı benim sevgimdi.ve o zaman evet buydu yasama amacı.ben de 'sevdim' tam da istedigi gibi... burada onun güven saglaması gerekiyordu ki bu da tam olarak yasanamadı.bir türlü tam olarak güven veremiyordu,bagımlılıgına karsı olan savas sözünü tutamamak gibi bir sorunu vardı.bu konudaki taleplerimi karsılayamıyordu. aslina bakarsak benim isteklerim sanki onun istekleriyle örtüsüyor gibiydi. o da istiyodu benim istedigimi. hep yineliyordu fakat hicbir istek tam olarak yerini bulmuyordu.eger yapılamayacak talep idiyseler bu makul bir dille anlatılamaydı bana. bu arada ben ona davranıslarımla, sectigim tavırlarla tam güven saglamaya calisiyordum.zorlanıyordum onun istedigi türden güveni saglama konusunda, ama en iyisini yapmak benim işim oldugundan becerebiliyordum bunu.eninde sonunda bana inanıyordu.'güven', temelde dogruya sagdıklıktır.güvenilir kisiden beklenen de dogru olan kişiye sadık olmasıdır! bu asamayı tam olarak halledemeden diger bir asamaya gecmeye calışıyorduk ki o da: olusan sorunları acıkca konusabilmekti. çözüme kavusturma istegiydi. o ve ben bunu yaptıkca sıradan hayatın icinde olaganüstü bir kisinin yanında oldugumu hissettiriyor ve yasattırıyordu adeta, dolayısıyla asla onu kaybetmemem gerektigi fikrine kapılıyordum.burada, simdi(bittikten sonra) gördügüm, arkadasına yazmıs oldugu bir mailde söyle diyordu herseyin kusursuz oldugu ilişkinin sıradanlıgından kurtulmak icin kıskanclıklar yaratıyorum diyordu. Ve beni elde etmesine bir adım daha yaklaşıyordu. sıradanlık namına hicbirsey yoktu ilişkimizde nerdeyse, olur gibi oldugu zamansa kesinlikle bir sorun vardı cözümlenmeyi bekleyen. ya bana ait birşeyleri karıstırıp sacma sapan olmamıslıklara kafayı takıyor ya durup dururken yalandan bi bahane uydurup gündüzden içmeye başlıyor ya da benim zorunlu arkadaslarımın sıradanlıklarından ve kimi zamanlardaki sıglımdan dem vuruyordu kimi zamansa sevgimden süphe ediyordu. bu arada beni derinlemesine seviyordu. zaten herseyimle sevmek istedigini sık sık dile getirmişti daha ilişkinin baslarında ki öyle yapıyordu.şapşallıklarımı kendime gıcık oldugum, sevmedigim yanlarımı bile sevmeye calışıyordu ve basarıyordu. herseyimle sevildigim bu kişi beni tamamen ele gecirmişti anlıycanız.bu asamadan sonra onu içimden cıkarmam imkansızdı. ama artık bunun taktiksel oldugunu biliyorum. biliyorum o bunu taktiksel olarak yapmaya calışmadı ama bir insanı elde etmenin tarifine tıpa tıp uyuyordu yasadıklarımız. yasananların sonuncusundan bir önceki evre ise bana karsı duydugu sevgi artık benliginden cıkmıştı benimde aynı şekilde. sevgimiz; sevilenin kontrolüne girdi yani. birbirimizi elde tutmak birbirimize duydugumuz kusursuz sevgi olacaktı ki bu asamada elde tutmak - elde tutulmakla oluşacaktı ki olanlar oldu...tepetaklak...aradaki asamaları basarı elde edemedigimiz icin bitti ve bitmesine farkli bahaneler bulduk. sonrasında bir kez daha yaraladı ama artık bu yara onun altından kalkamayacagı türdendi ve artik sevgi de yoktu.bitti.
not:aylak bilgi köse yazarı Tahir m. ceylanın 'insan elde etmek' adli makalesi duygularima ve yasadıklarıma tercüman olmustur.bu yüzden yazdıgım bu yazıda onun söyediklerine sık sık yer verdim.
az önce babamın sesi geldi odasından, öksürüyordu. kalktım su vermek için yanına gittim.
hafiften dokundum "baba, uyan bak su getirdim sana"
uyandı, doğruldu, bardağı aldı ve sordu; "annen nerde kızım?"
karşılık beklemeyen , sınır tanımayan duygu. annenin yüzü asıldığında dünyayı unutmaktır. kardeşinin elinde yara görünce içinin sızlamasıdır. özleyipte göremediğinde kıyafetlerine sarılıp kokusunu içine çekmektir. insanın hayata farklı bakmasıdır. boşa yaşamamak için elzemdir çünkü insan sevilmeden giderse bu dünyadan boşuna yaşar ve ancak yürekten seven gerçekten sevilmenin farkına varır.
dünyanın en güçlü ve kuvvetli duygusu,aşktanda öte.
karşılık beklemez, tükenmez.
tarifi bilmeyenler için çok zor,bilenler için gereksiz.
sevgi;
üşümüşsündür deyip bir hırka getirmektir
sevgi;
susadın mı deyip su getirmektir
sevgi;
ağladığında parmaklarınla gözyaşlarını silmektir
sevgi;
yaslanacak omuz olmaktır
sevgi;
kanatlarınla sarmaktır.
nesnel tanım: insanı bir şeye ya da bir kimseye karşı bağlılık ve yakın ilgi göstermeye yönelten duygudur.
öznel tanım: insana mutluluğun kapılarını aralatan özel bir duygudur...
gerçek manasıyla Allaha karşı olan ; fakat biz insanların kullara olan muhabbete mahlas ettiğimiz , mecazi olanı aslıyla karıştırdığımız yüce duygudur.aşkın bir yaşama yayılmış halidir.
Ama iki çeşit sevgi vardır.
insanı sevmek
ve insanlığı sevmek...
Biri olmadan
diğerinin değeri yoktur.
Birincisi özel ve sıcaktır...
Diğeri bizim dünya ile olan
bağlantımızdır.
Bütün o eserler
sevgiyle yaratılmışlardır...
Sevgi üretilmelidir...
Yok edilmemelidir...
Biraz sevgi ve cesaretle
insanoğlu herşeyi başarabilir.
SEVGi Türkiye'de en çok kullanılan 138. isim (... 136. tolga, 137. betül, 138. sevgi, 139. zehra, 140. sema, ...). Ülkemizde yaklaşık her 669 kişiden birinin adı SEVGi ve ismin yaygınlık oranı binde 1.49.
SEVGi adının yaygınlık oranının Türkiye'nin resmi nüfus sayımı sonuçları ve günlük ortalama nüfus artış hızına orantılarsak ülkemizde 13-02-2009 21:19 itibariyle yaklaşık 107,166 kişinin isminin SEVGi olduğu ve SEVGi isimli kişi sayısının her yıl ortalama 1771 kişi arttığı tahmini yapılabilir.
SEVGi isminin Amerika Birleşik Devletindeki yaygınlık oranını hesaplarken bu isme elimizdeki Amerikan veritabanındaki 702,203 kişi arasında hiç rastlayamadık. Bu nedenle ismin Amerika Birleşik Devletindeki yaygınlık oranın bir milyonda 1.4'ten dahi az olduğunu ve Amerikada toplam 400'den az sayıda SEVGi yaşadığını tahmin ediyoruz.
SEVGi Türkiye'nin en yaygın 138. ismiyken, Amerika Birleşik Devletinde en yaygın 138. ad ise Ruth ismi. SEVGi adının yakın kullanım oranına sahip diğer Amerikalı isim kardeşleri arasında 136. Gerard 137. Jerome 138. Ruth 139. Randall 140. Bradley isimleri de sayılabilir. http://www.ismiDidikle.com'dan alınmıştır.
Onun güzelliğini herkes görüyorsa o bence az güzeldir.
Herkes biliyorsa o bence hiç güzel değildir.
Onun güzelliğini yalnız ben görüyorsam bu sevgidir.
Yalnız ben biliyorsam bu aşktır.
Hiç kimse görmüyorsa bu yalnızlıktır. ÖZDEMiR ASAF