severek ayrılıp sürekli yüz yüze gelmek

entry2 galeri0
    1.
  1. Şöyle 50-60 metre uzunluğunda, 4 metre genişliğinde parke bir yol düşünün. Sağlı sollu küçük esnaf dükkanları ile dolu. Çocuk giyimciler, iç giyimciler, terziler, oyuncakçılar. Günün her saati bir sürü insanla dolu normalde. O çarşıya çalışan, karanlık bir pasajın içinde küçük bir çay ocağında garsonum. Çok sevdiğim bir kız arkadaşımdan ayrıldım. Yaptığım işi bilmiyordu. Utanıp söyleyememiştim. Aslında utanılacak bir şey olmadığını tabi sonradan anladım. Ergenlik işte. Neyse, aradan bir hafta geçti. Günlerden cumartesi. Son iş günü çarşıda. Sabahın saat 7'si. Normalde dükkanı 6:30'da açarız. Çayı çorbayı hazırlarız. Esnaf gelir dükkanını açar, saat 7:30 olur. Yani, 7:30'dan önce dışarıda bir işim olmaz. Ancak o gün, önceki akşamdan kalma boş çay bardaklarını bulabilmek için elimde tepsiyle çıktım sokağa. Pasajın dışına adımımı attığımda oldu her şey. Sokağın diğer ucunda kız arkadaşım. Bir ucunda ben. Etrafta çıt çıkmıyor. Terk edilmiş kasaba misali. Güneş gözüme geliyor. Elimde tepsi, ağır ağır yürüyorum üzerine doğru. O da bana doğru yürüyor. 1 metre yanından geçiyorum, utancımdan yüzüne bile bakamayarak. O ise sabahın köründe, baştan ayağa bakımlı yanımdan salına salına geçip gidiyor.

    Sürekli yüz yüze gelme değil. Ama bu yüz yüze gelişim çok kötüydü.
    1 ...
  2. 2.
  3. Selam ver geç, ne kasıyosun.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük