Doğanın gerçekten bir yasası varsa, daha doğrusu hayvanlarla bizim her yerde ve her zaman ortak bir içgüdümüz olabilirse (ki tartışma konusudur) ben kendi hesabıma diyebilirim ki, her canlının kendini koruma ve zararlardan kaçma çabasından sonra dölleyenin dölüne beslediği sevgi bu alanda ikinci yeri tutar.
Ve doğa, kurduğu makinenin yedek parçalarını çoğaltıp sürdürmeye, hep daha ilerisini sağlamaya bakıp bizden öyle istediği için, sevginin geriye doğru, çocuklardan babalara karşı pek o kadar büyük olmamasına şaşmalı.
Buna Aristoteles'in düşüncesini de eklersek, birisine iyilik eden onu, onun kendisini seveceğinden daha çok sever; borçlunun borçlu olduğu kimseyi daha az sevmesi gibi. Her işçi de işini daha çok sever. Kaldı ki biz var olmaya düşkünüz, var olmaksa devinmek, iş görmektir. Onun için herkes işinde var oluyor gibidir.
iyilik eden güzel, dürüst bir iş görür; iyilik edilense bir yarar görmüş olur sadece. Ama yararlılık doğruluktan daha az sevgi değer bir şeydir. Doğruluk temelli, süreklidir; insanın ondan göreceği karşılık değişmez.
Yararlılık yiter, elden kaçar kolayca; anımsaması da ne uzun sürer, ne de hoş gelir insana. En zora yapılan şeyi en çok severiz. Vermekse almaktan daha zordur.