dakikaları ağır dolduran ve sonunda budur dedirten bir film. the pursuit of happyness in konusu farklı bir kopyası. izlemeyenler varsa şayet sonunda ben ölüyor. *
(bkz: iblis s favorite films)
yaşama direnmek nedir diye sorsalar cevap veremez ama ufak bir hata yüzünden yaşadığı şeyleri telafi etmenin en anlamlı yoludur bu film. izledim ve gerçekten böyle olsa dünya güzel bir yer olurmu diye merak ettim. etkileyici bir yapım.
sürücüsü olduğunuz arabayla kaza yaptıktan sonra izlenmemesi gereken film. benim bi arkadaş var yanındaki hatunu bırakıp triplere girdi,o derece.
ama izlerken kaza yapabilirsiniz.
senaryosu, detayları, oyunculuğu ile kesinlikle izlenmesi gereken, fevkalade bir film. özellikle son 20 dakikası oldukça etkileyici sahnelere sahip. finalinde nerdeyse ağlıycaktım lan. *
film hakkında en ufak bir yorum duymadan bir fikir sahibi olmadan izlemeye başlarsanız cok daha iyi olur. Ama sıkılabilirsiniz, noluyor yahu burada diyebilirsiniz bu durum filmin son dakikasına kadar devam edicektir. son cumleleri duyunca son sahneleri izlerken cok duygulanacaksınız. herşeyin ne kadar anlam taşıdıgını o zaman anlıyorsunuz. drama turunde iyi bir filim.
dibe vurduran filmlerden bir tanesi daha. ŞAhsım adına söyleyeceğim şudur ki; bana sadece hayatımın her saniyesini," insan olmak" olgusunu sorgulattı. Düşündüm öldğümde sadece toprağa gömülüp iki göz yaşından sonra anı olmayı ister miyim diye. Sonuçta Tim bütün bunları kazadan duyduğu pişmanlık/üzüntü duygusuyla yapmaya başlamıştı. Ama insan hayat kurtarmak için illa ki dank ettiren bir şeyler mi yaşamalıydı? kendimizi öldürmeden, elimizden geldiği kadar, organ boyutunda olmak zorunda değil elbette, insanlara yardım edemez miyiz? KAn vermek en basiti, gerçi beslenme düzeni çrpık olduğu kadar sigara içen bir toplumuz pek çoğumuzun bağışlayacağı kan pek işe yaramayacaktır belki de kabul edilmeyecektir ancak denemeden bilenemeyeceği de bir gerçektir. sonuç olarak filmi izlerken sürekli aklımdan dönüp duran tek bir hayatın başka kaç hayatı canlandırabileceğiydi. ve de haklı çıktım adam organlarını bağışlamak için intihar etti. izlenip izletilmesi gerek bir filmmiş bunu da anlamış oldum.
will smith'in oldukça güzel bir filmi.
will smith'in canlandırdığı roldeki gibi bir sevgilim olsa, çok güzel olur. ama ölmesin. öyle birini kaybetmek dayanılmaz.
konusu itibariyle mükemmel film. eğer bir will smith hayranı iseniz bu filmin içinde mimikleriyle ne kadar başarılı olduğunu anlarsınız. başından sonuna dek acı çeken bir adam izledik.
tabiki filmi yarısına geldiğinde çözüyorsunuz zaten çözülmesi istenen bir film. sonu belli olan bir film ama çok az değil kesinlikle rastlanmayacak bir sona ait ve aynı zamanda mükemmel müziklere sahip olan filmdir. şuan itibariyle bu müzikler aranmaktadır. bulunursa burada da tanımlanacaktır.
edit: bulundu :) asi sera written by rick garcia and rene reyes, performed by the green car motel. one of these things first written and performed by nick drake. rusty written by ian crockett and peter sternberg, performed by elvis dolls. i don't know written by brook benton and bobby stevenson, performed by ruth brown. feeling goodwritten by leslie bricusse and anthony newley performed by muse. que sera sera written by jay livingston and ray evans, performed by sly and the family stone. loving you written by minnie riperton and richard rudolph. for me formidable written by charles aznavour, gene lees, jacques plante and g. galabrese, performed by charles aznavour. the crisis written and performed by ennio morricone. have no fear written by bird york and michael becker, performed by bird york.
tanrının yedi günde yarattığı bir dünya; yedi saniyede mahvedilen bir dünya... olağanüstü bir film! son zamanlarda izlediğim en muhteşem, en anlamlı, en güzel kurguya sahip film!
will smith adının altına her zaman tereddüt etmeksizin imzamı atarım! hangi filmi olursa olsun! inanılmaz bir karizması var, harika bir oyuncu!
filme, senaryoya o kadar çok yakışmış ki izlerken sizi adeta farklı dünyalara götürüyor, sizi büyülüyor...
evet öyle tahmin ediyorum ki filmi ilk defa izleyen birisi, filmin başlarında biraz kavram kargaşası yaşayacaktır, "ne oluyor yahu!" gibilerinden... ancak film ilerdikçe, özellikle de sonlarına doğru gelince -ki sonlarda birkaç sahne var beni benden aldı- insanın duygulanmaması mümkün değil!*
--spoiler--
*ben thomas'ın gözleriyle hayata bakan ezra ile, yine o'nun kalbiyle yaşama dönen emily'nin birbirlerine sarıldığı bir sahne var ki aman yarabbi! olağanüstü!
--spoiler--
Filmin daha açılış sahnesinden sonu hakkında fikir sahibi olmanıza rağmen kendisini izlettiren, iyi ve güzel hissettiren sıcak bir film. Asıl olarak film will Smith ve rosario Dawson üstüne kurulmuş olmasına rağmen yan rollerde alışık olmadığımız haliyle Woody Harrellson var ve bir de Barry Pepper. Bu film Barry pepper ile Rosario Dawson'un 25. Saatten sonraki buluşmaları olsa gerek. Aslına bakılırsa filmdeki oyuncular birbirleri ile bir şekilde çalışmışlar daha önce. Rosario Dawson bu filmden önce "Man in Black 2" de de Will Smith ile çalışmıştı. Hani falanca gezegenin prensesi idi ve filmin sonunda boynunda bir kolyede taşıdığı galaksisi ile gidiyordu. Barry pepper olağanüstü yetenekli bir aktör. O da Will Smith ile daha önce enemy of statefilminde çalışmıştı. Filmin jeneriğinde adını görünce izleme şevkim arttı açıkçası ve filmin ortalarından itibaren de Will Smith'in karakterini oynasaydı daha iyi olurdu diye düşündüm durdum. will Smith'in oyunculuğuna hiç bir sözüm yok ama arka arkaya pek bir benzer roller almaya başladı sanki . Barry Pepper'i ise "Saving private Ryan" filmindeki sniper rolüyle hatırlayabilirsiniz. 25. Saat ve Üç Defin oynadığı diğer kaliteli yapımlardan. Ticari kaygılar olmasa çoktan başrolleri kapmaya başlardı. Rosario Dawson'un Sin City ve Death Proof'taki performanslarından sonra şu halini görünce takdir etmemek imkansız hale geliyor.
Sonuç olarak çok kötü bir anınızda değilde, hüzünlenmek ama bunu yaparken de mutlu olmak isteyeceğiniz anlardan birinde zevkle seyredebileceğiniz, fedakarlık, özveri ve vefa üzerine kurulu hoş bir şeyirlik. Ama verdiği ipuçları ile sonunu çok açık ediyor.
will smith'in oyunculuğunu konuşturduğu, mükemmel bir dram filmi. konunun işlenişi ayrı bir güzel, konu ayrı, oyunculuk ap ayrı bir güzel. hangi sahnesini yere göğe sığdırsam bilemedim.
baskı makinasını tamir ettiğini emily'e gösterdiği sahne en iyi sahnesi,
denizanaları ile intihar etmesi de sanırım en yaratıcı sahnesiydi.
tavsiye olunur kesinlikle izlenmesi gereken bir film.
çok şükür dvd si önümüzdeki hafta çıkacak olan film.
filmde yine aşmış bir will smith var karşımızda.
(bkz: the pursuit of happyness)
sorgulatan, düşündüren, içe oturan bir film.
hani ayakta alkışlanası cinsten.
will smith e hayran kalmanız için iyi bir sebep.
Film ilginç bir film, yalnız konuyu ağır işlemesi ilgiyi dağıtabiliyor. Lakin son kısımlara doğru duygu bombardımanıyla karşı karşıya kalıyorsunuz.
kaza sahnesi çok etkileyiciydi. filmin başındaki ben ile 911 arasında geçen diyalogun, filmin sonunda tekrarlanması ve izleyicinin olayı anladıktan sonra tekrarlanması muhteşemdi. ek olarak filmde annesi ve öz kardeşi zannedilen kişiler hayatını kurtardığı kişilermiş. çok iyi bir sondu. will smith'in karizması çok ortaya çıkmış filmde. ek olarak filmin en bağlayıcı sahnesi; ben'in baskı makinesini tamir ettiğini emily e gösterdiği andır.
hatasının bedelini kendi canıyla ödeyen adamın hikayesi.
yedi diyet, yedi yaşam... hem biten hem yeni başlayan.
ama tüm bunların ortasında, yepyeni sevme, sevilme, umut duygularını büyüten film. *
Tanrı dünyayı 7 günde yarattı ve ben dünyamı 7 saniyede mahvettim deyip başlayan ve başının sonundan daha güzel olduğu bir film. Sahi okyanus ne renkti?
not:Çevirirken 7 yaşam diye çevirmişler çünkü 7 diyet film hakkında ipucu veriyordu.