will smith'in en iyi filmi diyebilirim.film bir kazadan sonra hayatı tamamen param parça olan bi adamın hikayesi.hesaplaşır ve parça parça ölüme gider.
ONLAR AFFETSELER BiLE BEN iSYAN EDiYORUM KENDiME. BEN TAHAMMÜL ETMiYORUM. BEN KENDiMi CEZALANDIRMAKTA HERKESTEN DAHA ADiL DAHA KUVVETLi OLMAK iSTiYORUM Peyami Safaya ait bu güzel cümleler, çok iyi özetliyor, Ben Thomas( Will Smith ) n ruh halini, izleyenler hak verecektir. Sebep olduğu bir hata yüzünden, birden fazla kişinin hayatını etkilemiştir, duyduğu vicdan azabı, içini her geçen gün kemirir, yer bitirir, dünya ile olan ilişkisi kopma noktasına gelir. Öylece çekip gitmeyi yediremez kendine, içinde duyduğu vicdan azabını, hayatın, kaderin adil davranmadığı insanlara yardım ederek dindirmek ister, üstelik bunu yaparken sınırlarını zorlayacaktır. Filmin sonunda pişmanlık yaşadım ama yaşadığım bu pişmanlık filmden dolayı değildi, kendime kızdım, böylesine güzel, anlamlı bir filmi bu kadar geç izlediğim için. Will Smithi hayranlıkla izledim, o kadar derinlemesine bürünmüş ki karaktere, büyülendim. Kalp hastası Emily (Rosario Dawson) ile olan uyumu tek kelimeyle harikaydı, duygu yüklü sahnelerinden çok etkilendim, tekrar tekrar izleyecek kadar. Bazı arkadaşlar filmin ilk etapta sıkıcı olduğunu dile getirmiş, ben ise hiç sıkılmadım, Ben Thomasa filmin başında çok kızmıştım, sonra kızdığım için kendimden utandım. Finali ise görüp görebileceğim en iyi finallerden biriydi, akılda kalıcı ve asla unutulmaz. Bazı filmler veya kitaplar insana birden fazla şey vaat eder, eğlenceli, keyifli dakikalar sunar ama bunların yanında, unutulmaz dersler, çıkarımlarda verir, tıpkı bu film gibi. Vicdan azabı taşıması ağır bir yüktür, ne beden kaldırır ağırlığını ne yürek. Bu dünyadan borçlu ayrılmayız umarım. Kesinlikle, Tereddüt dahi etmeden izleyin derim.
insanlara karşılıksız iyilik yapmayı öğretmeye çalışan film. günümüzde çıkar ilişkilerinin tavan yaptığı şu dönemde, bütün ülkelerde tekrardan sinemalara aktarılması gereken film.*
Az once izledigim film. Filmin 1. Saatinde uyuya kaldim ama will smith icin belli bi saatten sonra tekrar izlemeye kalktigimda iyiki o filmi izlemeye tekrar yeltenmisim dedigim filmdir.
Sonunu bile bile icinizle bi umutla izlediginiz film.
insanın tüylerini diken diken eden bir hikayeye sahip, will smith'in oyunculuğuyla aşmış şahane bir film.. the pursuit of happyness'den sonra en iyi ikinci oyunculuğunu sergilemiştir gözümde. giriş ve gelişme bölümünde açıkcası ortalarda gidiyor dedim ama sonuç bölümü yüzümü kızarttı. bittiğinde geçirdiğim zamanın zerresine acımadım, acımamda bu film için.. fedakarlığın anlam ve önemi üzerine basa basa diler getirilmiş, ana fikir bizlere çok iyi sunulmuş. tam bir dram izliyoruz bu sayede.. yalnız bir kaç hatadan dolayı şu güzelim filme çok kötü puan verenleri gördüm içim cız etti. tamam her puana saygım var bari biraz kır. neden 'biraz' olması gerektiğini açıklayacağım..
şimdi kornea naklinde göz rengi değişmez. filmde bu oluyor ve ezra karakterinin mavi gözleri bir anda siyah oluyor. zehirle ölen bir insanın iç organları kullanılamaz, burada kullanılmış. bu hatalar var ancak gel gelelim bu adamlar bilmiyor mu böyle şeyleri.. lütfen, pek tabii ki biliyorlar. bu bir bilim-kurgu filmi olsa bunlara çok takar sert eleştirimi de yaparım. burası ayrıdır.. filmin türü 'dram' diye bağırıyor orada. seven pounds bana ana fikrini verebilmiş mi? evet. fedakarlık çok cömertçe ve her insanın yapamayacağı birşeydir. hele ki kaza dahi olsa öldürdüğünüz insanların ruhlarını kendi canınızla böyle hayırlı iş için harcıyorsak. orada göz rengini değiştirmemelerinin sebebi var. ben öldükten sonra emily sırf onun siyah gözlerine bakabilmek için ezra'nın yanına gidiyor ve sarılıyor. bu da doğal olarak daha da beter ediyor ağlamaktan bizleri.
neyse çok da kafa yormayalım.. puan burada işin esprisi hakkını teslim etmek gerekiyor sadece. her yoruma da saygım var. izleyin, izletin. tavsiye ederim.
laf sokmak için demiyorum, azıcık duyarlılık ve sanatsal iştah gerektiren film. aksiyon, süper kahraman, canafar filmi hastasıysanız, tempo düşünce bunalıyorsanız hiç bulaşmayın... yanlış numara ayakkabı almak gibi; sıkar.
şimdi inadım inat ben bunu seyrederim (mecnun çınar mode:on) diyorsanız. şiddetle tavsiye ederim.
woody harelson bu adama çok büyük oyuncuydu her zaman ama cheers dizisindeki o gerizekalı rolü adama yapıştı kaldı senelerce. koskoca bir kariyer bir komedi dizisinin gölgesinde kaldı gitti. biraz da orta-batılı yarma fiziğinin de etkisi var tabi. bu filmde ders niteliğinde bir oyunculuğu var. tek kelimeyle muhteşem.
will smithsidney poitier ve morgan freeman'ın overrated oyunculuğundan ağızları sulanarak bahseden sinema eleştirmenleri bakalım ne zaman gelmiş geçmiş en büyük siyahi oyuncu olduğuna ikna olacaklar. bu gidişle kendisinden bir marlon brando çıkacak gibi duruyor bu filmdeki oyunculuğunu tarif etmek çok zor mükemmele yakın diyebiliriz.
tekrar uyaralım film şimdiki zamanlara dair bir film değil. yönetmen tempoyu bilerek ağır tutmuş. son dönem filmlerde bitime yakın temponun coştuğu ama gerçekliğin ve mantığın yerle yeksan olduğu filmlerden olmasın istemiş belli ki. bu yüzden ağır ağır, ilmek ilmek işlemiş bu da ortalama izleyiciyi çok sıkıyor. fakat filmin iyi olduğu gerçekliğinide gözardı etmemeliyiz. sadece müşteriler farklı. hollywood filminden çok kuzey avrupa filmlerinin temposunda ama onalrın donukluğundan eser yok.
will smithin oyunculuğuyla göz doldurduğu muhteşem filmdir. ilk izleyişte "bu adam ne yapmaya çalışıyor?" şeklinde soru işaretleri doğurur, fakat sonunda gerçekten sizi tatmin edecek bir senaryoya sahiptir.