sevdiğiniz şiirler

entry31 galeri2 video2
    30.
  1. 29.
  2. Dönelim
    Döndürsün bizi
    Kalbin akip giden bulutlara benzeyen sesi
    Yagmursuz bir yagmura açilmis kapilardan
    Ve akilda kalan bir yokustan
    Ve yalniz çocuklara özgü o sonsuz sinema koltuklarindan
    Ve çocukluktan
    Dönelim
    Dönelim mi biz
    Gençlikten, oralardan
    Mutlulugu bir kabuk gibi saran mutsuzluklardan
    Dönelim mi aciya
    Aciya, büyük aciya
    Ve soralim mi acaba
    Ey büyük yalnizlik insansan eger
    Bir kaya
    Dalgalar yalarken onu
    O bakarken kaskati kalabaliklara
    Ah, kalbin bulut bulut akan sesi.

    Bütünüyle bir semte benziyor Ruhi Bey
    Binlerce, on binlerce kedinin hep birden kimildadigi
    Kedilerden örülmüs bir semte
    Ve soguk bir tuvalde yerini bulamamis renkler gibi
    Soguk ve ayakta tutan çeliskileri
    Bir görünümden bir baska görünüme kolayca siçranan
    Her seyin, ama herseyin çok distan farkedildigi
    Eh belki de bir satir fazlaligi ya da bir satir eksikligi
    Belki de genç bir sairden ödünç alinan.

    Yürüyor mu, yürümeyi mi düsünüyor Ruhi Bey
    Düsünmesi daha mi sonra koyuluyor yola
    Nereye gidecek ama, nereye varacak sanki
    Yoksa bir oyun tadi mi buluyor bunda
    Oyundan atilmaktan korkmayan bir oyuncu gibi
    Bosvermis de sanki oyunun kurallarina
    Üstelik son bölümde, perdenin kapanmasina
    Azicik vakit kalmis
    Ya da vakit var daha. Ama ne çikar
    Gövdenin yazgiya baskaldirmasi mi
    Ruhi Beyin
    Baskaldirmasi mi yoksa

    Vaktinden önce anlamanin saskinligi mi
    Vaktinde anlamanin sevinci mi
    Ya da biraz geç kalmanin
    O gereksiz tedirginligi mi
    Hangisi

    Ama belli ki sonundayiz her seyin
    En sonunda..

    Edip Cansever-acaba
    8 ...
  3. 28.
  4. hasret

    yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli,
    belini sarmayalı,
    gözünün içinde durmayalı,
    aklının aydınlığına sorular sormayalı,
    dokunmayalı sıcaklığına karnının.
    yüz yıldır bekler beni
    bir şehirde bir kadın.
    aynı daldaydık aynı daldaydık
    aynı daldan düşüp ayrıldık.
    aramızda yüz yıllık zaman,
    yol yüz yıllık.
    yüz yıldır alacakaranlıkta
    koşuyorum ardından..

    (bkz: nazım hikmet ran)
    6 ...
  5. 27.
  6. Ve yürürlükten kalkmış bir sözü tekrarlıyorum: sevin ki her şey olur
    sevin ki her şey olur
    olmuyor
    biliyorum.. (bkz: Edip Cansever)
    1 ...
  7. 26.
  8. Ayrılık Sevdaya Dahil / Attila ilhan

    açılmış sarmaşık gülleri
    kokularıyla baygın
    en görkemli saatinde yıldız alacasının
    gizli bir yılan gibi yuvalanmış
    içimde keder
    uzak bir telefonda ağlayan
    yağmurlu genç kadın

    rüzgâr
    uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
    mor kıvılcımlar geçiyor
    dağınık yalnızlığımdan
    onu çok arıyorum onu çok arıyorum
    heryerinde vücudumun
    ağır yanık sızıları
    bir yerlere yıldırım düşüyorum
    ayrılığımızı hissettiğim an
    demirler eriyor hırsımdan

    ay ışığına batmış
    karabiber ağaçları
    gümüş tozu
    gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar
    yaseminler unutulmuş
    tedirgin gülümser
    çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
    çünkü ayrılık da sevdâya dahil
    çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
    hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
    her an ötekisiyle birlikte
    herşey onunla ilgili

    telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
    gittikçe genişleyen
    yakılmış ot kokusu
    yıldızlar inanılmayacak bir irilikte
    yansımalar tutmuş bütün sâhili
    çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
    öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
    çünkü ayrılık da sevdâya dahil
    çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili

    yalnızlık
    hızla alçalan bulutlar
    karanlık bir ağırlık
    hava ağır toprak ağır yaprak ağır
    su tozları yağıyor üstümüze
    özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
    eflatuna çalar puslu lacivert
    bir sis kuşattı ormanı
    karanlık çöktü denize
    yalnızlık
    çakmak taşı gibi sert
    elmas gibi keskin
    ne yanına dönsen bir yerin kesilir
    fena kan kaybedersin
    kapını bir çalan olmadı mı hele
    elini bir tutan
    bilekleri bembeyaz kuğu boynu
    parmakları uzun ve ince
    sımsıcak bakışları suç ortağı
    kaçamak gülüşleri gizlice
    yalnızların en büyük sorunu
    tek başına özgürlük ne işe yarayacak
    bir türlü çözemedikleri bu
    ölü bir gezegenin
    soğuk tenhalığına
    benzemesin diye
    özgürlük mutlaka paylaşılacak
    suç ortağı bir sevgiliyle

    sanmıştık ki ikimiz
    yeryüzünde ancak
    birbirimiz için varız
    ikimiz sanmıştık ki
    tek kişilik bir yalnızlığa bile
    rahatça sığarız
    hiç yanılmamışız
    her an düşüp düşüp
    kristal bir bardak gibi
    tuz parça kırılsak da
    hâlâ içimizde o yanardağ ağzı
    hâlâ kıpkızıl gülümseyen
    -sanki ateşten bir tebessüm-
    zehir zemberek aşkımız
    1 ...
  9. 25.
  10. Hain

    Okunur yüzüme belki dilekçem,
    Aklamaz seni adab-ı muhaşerete gerekçen,
    Saysalar seni vatan haini
    Kalmaz deseler gurbette sıla sende daimi;
    Silebildiler mi akıllardan Nâzım'ı.
    Zor da gelse kimine hazmı,
    Ayırma dost Çerkez mi? Laz mı?

    Niceler etti soyunu halifeden az mı?
    Bu ettiğine karıncam su taşısa erir mi kelepçen,
    Okunduğunda yüzüne katli dilekçen,
    Çalan elin yanmaz mı?
    Dölün kurumaz mı?

    Okunsa da yüzüne dilekçen,
    Takılsa da koluna bilekçen
    Dursa da himayendekine bir garip lehçen.

    Saysalar da seni vatan haini;
    Kimler kaldı akılda daimi,

    Çıkarabilirler mi gönülden Nâzım'ı?
    0 ...
  11. 24.
  12. beni 1 günlüğüne çaylağa atan moderatöre benden gelsin.

    BENCE SEN DE ŞiMDi HERKES GiBiSiN

    Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
    Onlardan kalbime sevda geçmiyor
    Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
    Çünkü bence şimdi herkes gibisin

    Yolunu beklerken daha dün gece
    Kaçıyorum bugün senden gizlice
    Kalbime baktım da işte iyice
    Anladım ki sen de herkes gibisin

    Büsbütün unuttum seni eminim
    Maziye karıştı şimdi yeminim
    Kalbimde senin için yok bile kinim
    Bence sen de şimdi herkes gibisin.
    0 ...
  13. 23.
  14. bana kötü sözler söyleme
    iyiliğin kalsın aklımda,
    bağırma bana
    ben seni duyamam şimdi
    kavga edemezsin ki artık benimle
    ben sana sadece 'susarım' artık

    EN ÇOK KENDiMDEN ÖZÜR DiLERiM
    ÇÜNKÜ BANA ÇOK YANLIŞ YAPTIM.
    1 ...
  15. 22.
  16. Anlamayız hayatı felsefeyle, ilimle;
    Hayat çelik ellerle atılan zar olmalı.
    Rahat yatakta ölmek acep olmaz mı çile?
    Kanlı sınır boyları bize mezar olmalı.

    Aşık nasıl bulursa iç açan bir serin su
    Sevdiği bir güzelin som yalaz dudağında,
    Sönecektir bizim de gönlümüzün tamusu
    Tanrıların gezdiği yüce Tanrı Dağında.

    Tanrı Dağı! Tanrılar, tanrılaşanlar Dağı!
    Orda on üç asırdır bizi bir gözleyen var.
    Savaş türküleriyle aylı kızıl bayrağı,
    Kefensiz ölülerin ruhunu özleyen var.

    Ulu Tanrı! Kür Şad’ın yenilmeyen ruhunu
    Yüce Tanrı Dağında biraz daha barındır!
    Geleceğiz yakında! Yarın bütün oralar
    Demir bileklerdeki çelik kılıçlarındır.

    Tasa mıdır yakarsa bir kurşun kalbimizi?
    Ne çıkar süngülerle delinirse bağrımız?
    Bu kurşunlar, süngüler öldüremezler bizi,
    Belki diner onlarla ezeli kalp ağrımız.

    Gözümüzde bir hasret parlayarak düşünce,
    Toprak ana elbette bize açar kolunu.
    Onun kadar düşünmez bizi hiçbir düşünce,
    Kendi koynunda saklar can veren her oğlunu.

    Yurt ve şeref uğrunda sen seril de toprağa
    Varsın hiçbir dudakta anılmasın er adın!
    Kan sızarak göğsünden huzuruna varınca
    Iztırabı dinecek belki o gün Kür Şad’ın.

    Gam mı ceylan gözlüler bizlere yar olmasa?
    Yeter ki kılıçlarla süngüler yar olmalı,
    Rahat yatakta ölmek sanki değil mi tasa?
    Savaş ve er meydanı bize mezar olmalı

    Hüseyin Nihal Atsız
    3 ...
  17. 21.
  18. Bir Ayrılık Bir Yoksulluk

    Vara vara vardım ol kara taşa
    Hasret ettin beni kavim kardaşa
    Sebep ne gözden akan kanlı yaşa
    Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm

    Nice sultanları tahttan indirdi
    Nicesinin gül benzini soldurdu
    Nicelerin gelmez yola gönderdi
    Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm

    Karacoğlan der ki kondum göçülmez
    Acıdır ecel şerbeti içilmez
    Üç derdim var birbirinden seçilmez
    Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm

    Karacaoğlan
    1 ...
  19. 21.
  20. 27 Nolu Rubai

    Tanrım; bu güzel yüze vermişsin emek,
    O sümbülü koklamak, saçın' ellemek.
    Sonra da ona bakma, dersen, anlamı:
    Dolu kadehi ters tut, hiç dökme demek!

    Ömer Hayyam
    0 ...
  21. 20.
  22. nazım hikmet ran - ben senden önce ölmek isterim

    ben
    senden önce ölmek isterim.

    gidenin arkasından gelen
    gideni bulacak mı zannediyorsun?
    ben zannetmiyorum bunu.

    iyisi mi, beni yaktırırsın,
    odanda ocağın üstüne korsun
    içinde bir kavanozun.
    kavanoz camdan olsun,
    şeffaf, beyaz camdan olsun
    ki içinde beni görebilesin...

    fedakârlığımı anlıyorsun :
    vazgeçtim toprak olmaktan,
    vazgeçtim çiçek olmaktan
    senin yanında kalabilmek için.

    ve toz oluyorum
    yaşıyorum yanında senin.

    sonra, sen de ölünce
    kavanozuma gelirsin.
    ve orda beraber yaşarız
    külümün içinde külün,
    ta ki bir savruk gelin
    yahut vefasız bir torun
    bizi ordan atana kadar...

    ama biz
    o zamana kadar
    o kadar
    karışacağız ki birbirimize,
    atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
    yan yana düşecek.
    toprağa beraber dalacağız.
    ve bir gün yabani bir çiçek
    bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
    sapında muhakkak
    iki çiçek açacak :
    biri sen
    biri de ben.

    ben
    daha ölümü düşünmüyorum.

    ben daha bir çocuk doğuracağım.
    hayat taşıyor içimden.
    kaynıyor kanım.
    yaşayacağım, ama çok, pek çok,
    ama sen de beraber.

    ama ölüm de korkutmuyor beni.
    yalnız pek sevimsiz buluyorum
    bizim cenaze şeklini.

    ben ölünceye kadar da
    bu düzelir herhalde.

    hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?
    içimden bir şey :
    belki diyor.
    3 ...
  23. 19.
  24. Sefa Sür

    Geçmiş günü beyhude yere yâd etme,
    Bir gelmemiş an için de feryat etme
    Geçmiş gelecek masal bunlar hep
    Eğlenmene bak ömrünü berbat etme.

    Niceleri geldi, neler istediler,
    Sonunda dünyayı bırakıp gittiler.
    Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?
    O gidenler de hep senin gibiydiler.

    Dünyada ne var, kendine dert eyleyecek,
    Bir gün gelecek ki can bedenden gidecek,
    Zümrüt çayır üstünde, sefa sür iki gün...
    Zira senin üstünde de otlar bitecek

    Ömer Hayyam
    1 ...
  25. 18.
  26. beyinlerimiz savaşsın isterdim
    ama görüyorum ki
    siz silahsızsınız bayım.
    franz kafka.
    4 ...
  27. 17.
  28. Herşey Sende Gizli
    Şair: Can Yücel

    Yerin seni çektiği kadar ağırsın
    Kanatların çırpındığı kadar hafif..
    Kalbinin attığı kadar canlısın
    Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
    Sevdiklerin kadar iyisin
    Nefret ettiklerin kadar kötü..
    Ne renk olursa olsun kaşın gözün
    Karşındakinin gördüğüdür rengin..
    Yaşadıklarını kar sayma:
    Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

    Ne kadar yaşarsan yaşa,
    Sevdiğin kadardır ömrün..
    Gülebildiğin kadar mutlusun
    Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
    Sakın bitti sanma her şeyi,

    Sevdiğin kadar sevileceksin.
    Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
    Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
    Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
    Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
    Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
    Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
    Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
    Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
    Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
    Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
    Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

    işte budur hayat!
    işte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
    Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
    Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
    Çiçek sulandığı kadar güzeldir
    Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
    Bebek ağladığı kadar bebektir
    Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
    Sevdiğin kadar sevilirsin...
    0 ...
  29. 16.
  30. Sahi ne renkti yokluğun?
    Nasıl kokardi mavi ?
    Saçların hangi notadan okşardı ruhumu ?
    Çıkan sen miydin aklımdan
    Yoksa akıl mi çıkmıştı başımdan.
    0 ...
  31. 15.
  32. AŞK

    Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git
    Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
    Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
    Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
    Sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
    Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
    Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
    Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
    Sanki hiç olmamıştı

    Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
    Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı
    istanbullar
    Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların
    dünyaların
    Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
    Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
    Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
    Çünkü iki kişiydik

    Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
    Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
    Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
    iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
    Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
    Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
    Sonrası iyilik güzellik.

    Cemal Süreya
    4 ...
  33. 14.
  34. Güldün, güller açıldı penceremin demirlerinde.
    iyi ki geçtin dünyadan.
    Sahi, ya doğmasaydın?

    Nazım Hikmet Ran
    4 ...
  35. 13.
  36. Selamın aleyküm gül yüzlü sevdiğime
    Selamın aleyküm yeryüzünü aydınlatan yeni güne
    Selamın aleyküm gün görmek için bekleyene
    Selamın aleyküm, Selamın aleyküm, Selamın aleyküm

    Kazım Himmet

    Yiyosa bunu da takmayın ( en az biriniz alcak selamı farz hacılar)
    1 ...
  37. 12.
  38. Günaydın gül yüzlü sevdiğime
    Günaydın yeryüzünü aydınlatan yeni güne
    Günaydın gün görmek için bekleyene
    Günaydın, günaydın, günaydın

    Nazım Hikmet

    Ben henüz uyumadım ama hepinize günaydın beyler bayanlar. (Davarlar hariç.)
    0 ...
  39. 11.
  40. Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
    Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
    Sevmek için güzele mi bakmalı?
    Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
    Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
    Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
    Hırsızlık; para, malmı çalmaktır?
    Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
    Solması için gülü dalından mı koparmalı?
    Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
    Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
    Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?

    Victor Hugo
    0 ...
  41. 10.
  42. Har içinde biten gonce güle minnet eylemem
    Harabi,Farisiyi bilmem, dile minnet eylemem
    Sırat-ı Mustakim üzere gözetirim Rahimi
    iblisin talim ettiği yola minnetg eyleme

    Biir acayip derde düştüm herkes gider karına
    Bugün buldum bugün yerim,Hak kerimdir yarına
    Zerrece tamahım yoktur şu dünya varına
    Rızkımı veren Hüda dır kula minnet eylemem

    Ey Nesimi Can Nesimi ol gani mihman iken
    Yarın şefaatarım Ahmed-i Muhtar iken
    Cümlelerin rızkını veren ol gani serdar iken
    Yeryüzünün halifesi hünkara minnet eylemem

    Kul Nesimi
    1 ...
  43. 9.
  44. sevdiğim şiirlerindendir, iyi ki yazmıştır güzel satırları..

    "Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak.. Unutma; aynı gökyüzü altında, Bir direniştir yaşamak..."
    Nazım Hikmet..
    6 ...
  45. 8.
  46. not: şiirdeki müjgan bir bayan değil kirpik anlamındadır. şiir deniz gezmiş ve arkadaşlarının asılması üzerine atilla ilhan tarafından vapurda yazılmıştır.

    şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
    O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
    Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
    Yalnız kederli yalnızlığımız da sıralı sırasız
    O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız

    Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
    Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
    Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
    Gittiler akşam olmadan ortalık karardı

    Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra
    Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara
    Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara
    Geceler uzar hazırlık sonbahara

    Atilla ilhan
    2 ...
  47. 7.
  48. BEN GiDERiM

    Ne güzeldin. Orada, ilk oturduğumuz yerde, bana baktığın pek çok zaman beni yerdeki parkelere bakarken yakalıyordun ya zaman zaman. Ben o anların hiçbirinde parkelere bakmıyordum da, öyle zannet istiyordum. Yoksa karşımda sen otururken sikeyim parkesini! Parke değildi mevzu, mevzu sana mevzunun parke olduğunu zannettirmekti. Bunu gerektiriyordu çünkü takıntılı bir ruh hastası olmak!

    Biraz evvel ağlamış kadın yüzünde ittifak etmiştik Tarık abimle beraber. Bir yüz ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi çünkü. Ne zamana kadar? Yüz yüze gelene kadar. Sonrası komple mahçubiyet!

    Bozulur muyum ben sana? Hayatta bozulmam ben sana. Ama daha çok bakarım parkelere. Aslında bakmam da, bakıyormuş gibi yaparım, sen de bozulma.. Yoksa nasıl kurulur dengeler?..

    Her şeyden hevesimi aldım dediğim zamanlarımda hiç bilmediğim heveslere meylettim hattı zatında. Ayıplama da beni, mümkünse anla, mümkün değilse salla!

    Soğudu gibi oldu havalar. Dikkat et kendine! Artistlik yapma, yürürken önünü kapa. Ve korkup gidersem bir gün. Sakın kızma. Kızma çünkü;

    Çok durmam ben, duramam
    bütün gece çorbacıları bilir
    o yüzden
    istasyon civarındadır hep
    kiraladığım bütün evler

    kalmak alışkanlık biraz
    marifet biraz
    biraz cesaret
    bense ne alışığım
    ne mahir
    ne cesur
    dönüp dolaşıp başladığım yere
    döneceğimi bilsem de
    kanadıkça giderim
    kanattıkça giderim
    devirdiğim otuz küsür yaş
    başka bir şey de değil de
    bunda usta etti işte

    gitmeyi iyi bilirim
    ister korkaklık de buna
    ister yavşaklık
    cevap bile veremem
    giderim

    Giderim ben
    öyle öğrendim babamdan
    beş çocuğun yükünden ve
    annemin dırdırlarından
    kaçıp kaçıp sığındığı
    kahvehanenin eşiğinde
    her boynumu büküp
    “baba eve gidelim” dediğimde
    ve
    “sen git! gelirim ben!” lafını
    her duyduğumda
    içimden hep şey derdim
    bir yere gitmeliyim
    eve değil ama
    nereye?
    o zamanlar küçüktüm
    hep eve dönerdim mecbur
    sonra işte unuttum artık
    ev
    nere?

    Velhasıl
    ben giderim
    gitme derdiyle büyüdüm
    o yüzden gülüm
    anlayamasan da
    üzülme

    ali lidar
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük