sevdiğiniz şiirler

    29.
  1. Dönelim
    Döndürsün bizi
    Kalbin akip giden bulutlara benzeyen sesi
    Yagmursuz bir yagmura açilmis kapilardan
    Ve akilda kalan bir yokustan
    Ve yalniz çocuklara özgü o sonsuz sinema koltuklarindan
    Ve çocukluktan
    Dönelim
    Dönelim mi biz
    Gençlikten, oralardan
    Mutlulugu bir kabuk gibi saran mutsuzluklardan
    Dönelim mi aciya
    Aciya, büyük aciya
    Ve soralim mi acaba
    Ey büyük yalnizlik insansan eger
    Bir kaya
    Dalgalar yalarken onu
    O bakarken kaskati kalabaliklara
    Ah, kalbin bulut bulut akan sesi.

    Bütünüyle bir semte benziyor Ruhi Bey
    Binlerce, on binlerce kedinin hep birden kimildadigi
    Kedilerden örülmüs bir semte
    Ve soguk bir tuvalde yerini bulamamis renkler gibi
    Soguk ve ayakta tutan çeliskileri
    Bir görünümden bir baska görünüme kolayca siçranan
    Her seyin, ama herseyin çok distan farkedildigi
    Eh belki de bir satir fazlaligi ya da bir satir eksikligi
    Belki de genç bir sairden ödünç alinan.

    Yürüyor mu, yürümeyi mi düsünüyor Ruhi Bey
    Düsünmesi daha mi sonra koyuluyor yola
    Nereye gidecek ama, nereye varacak sanki
    Yoksa bir oyun tadi mi buluyor bunda
    Oyundan atilmaktan korkmayan bir oyuncu gibi
    Bosvermis de sanki oyunun kurallarina
    Üstelik son bölümde, perdenin kapanmasina
    Azicik vakit kalmis
    Ya da vakit var daha. Ama ne çikar
    Gövdenin yazgiya baskaldirmasi mi
    Ruhi Beyin
    Baskaldirmasi mi yoksa

    Vaktinden önce anlamanin saskinligi mi
    Vaktinde anlamanin sevinci mi
    Ya da biraz geç kalmanin
    O gereksiz tedirginligi mi
    Hangisi

    Ama belli ki sonundayiz her seyin
    En sonunda..

    Edip Cansever-acaba
    8 ...
  2. 28.
  3. hasret

    yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli,
    belini sarmayalı,
    gözünün içinde durmayalı,
    aklının aydınlığına sorular sormayalı,
    dokunmayalı sıcaklığına karnının.
    yüz yıldır bekler beni
    bir şehirde bir kadın.
    aynı daldaydık aynı daldaydık
    aynı daldan düşüp ayrıldık.
    aramızda yüz yıllık zaman,
    yol yüz yıllık.
    yüz yıldır alacakaranlıkta
    koşuyorum ardından..

    (bkz: nazım hikmet ran)
    6 ...
  4. 9.
  5. sevdiğim şiirlerindendir, iyi ki yazmıştır güzel satırları..

    "Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak.. Unutma; aynı gökyüzü altında, Bir direniştir yaşamak..."
    Nazım Hikmet..
    6 ...
  6. 7.
  7. BEN GiDERiM

    Ne güzeldin. Orada, ilk oturduğumuz yerde, bana baktığın pek çok zaman beni yerdeki parkelere bakarken yakalıyordun ya zaman zaman. Ben o anların hiçbirinde parkelere bakmıyordum da, öyle zannet istiyordum. Yoksa karşımda sen otururken sikeyim parkesini! Parke değildi mevzu, mevzu sana mevzunun parke olduğunu zannettirmekti. Bunu gerektiriyordu çünkü takıntılı bir ruh hastası olmak!

    Biraz evvel ağlamış kadın yüzünde ittifak etmiştik Tarık abimle beraber. Bir yüz ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi çünkü. Ne zamana kadar? Yüz yüze gelene kadar. Sonrası komple mahçubiyet!

    Bozulur muyum ben sana? Hayatta bozulmam ben sana. Ama daha çok bakarım parkelere. Aslında bakmam da, bakıyormuş gibi yaparım, sen de bozulma.. Yoksa nasıl kurulur dengeler?..

    Her şeyden hevesimi aldım dediğim zamanlarımda hiç bilmediğim heveslere meylettim hattı zatında. Ayıplama da beni, mümkünse anla, mümkün değilse salla!

    Soğudu gibi oldu havalar. Dikkat et kendine! Artistlik yapma, yürürken önünü kapa. Ve korkup gidersem bir gün. Sakın kızma. Kızma çünkü;

    Çok durmam ben, duramam
    bütün gece çorbacıları bilir
    o yüzden
    istasyon civarındadır hep
    kiraladığım bütün evler

    kalmak alışkanlık biraz
    marifet biraz
    biraz cesaret
    bense ne alışığım
    ne mahir
    ne cesur
    dönüp dolaşıp başladığım yere
    döneceğimi bilsem de
    kanadıkça giderim
    kanattıkça giderim
    devirdiğim otuz küsür yaş
    başka bir şey de değil de
    bunda usta etti işte

    gitmeyi iyi bilirim
    ister korkaklık de buna
    ister yavşaklık
    cevap bile veremem
    giderim

    Giderim ben
    öyle öğrendim babamdan
    beş çocuğun yükünden ve
    annemin dırdırlarından
    kaçıp kaçıp sığındığı
    kahvehanenin eşiğinde
    her boynumu büküp
    “baba eve gidelim” dediğimde
    ve
    “sen git! gelirim ben!” lafını
    her duyduğumda
    içimden hep şey derdim
    bir yere gitmeliyim
    eve değil ama
    nereye?
    o zamanlar küçüktüm
    hep eve dönerdim mecbur
    sonra işte unuttum artık
    ev
    nere?

    Velhasıl
    ben giderim
    gitme derdiyle büyüdüm
    o yüzden gülüm
    anlayamasan da
    üzülme

    ali lidar
    5 ...
  8. 18.
  9. beyinlerimiz savaşsın isterdim
    ama görüyorum ki
    siz silahsızsınız bayım.
    franz kafka.
    4 ...
  10. 15.
  11. AŞK

    Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git
    Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
    Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
    Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
    Sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
    Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
    Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
    Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
    Sanki hiç olmamıştı

    Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
    Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı
    istanbullar
    Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların
    dünyaların
    Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
    Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
    Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
    Çünkü iki kişiydik

    Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
    Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
    Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
    iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
    Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
    Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
    Sonrası iyilik güzellik.

    Cemal Süreya
    4 ...
  12. 14.
  13. Güldün, güller açıldı penceremin demirlerinde.
    iyi ki geçtin dünyadan.
    Sahi, ya doğmasaydın?

    Nazım Hikmet Ran
    4 ...
  14. 22.
  15. Anlamayız hayatı felsefeyle, ilimle;
    Hayat çelik ellerle atılan zar olmalı.
    Rahat yatakta ölmek acep olmaz mı çile?
    Kanlı sınır boyları bize mezar olmalı.

    Aşık nasıl bulursa iç açan bir serin su
    Sevdiği bir güzelin som yalaz dudağında,
    Sönecektir bizim de gönlümüzün tamusu
    Tanrıların gezdiği yüce Tanrı Dağında.

    Tanrı Dağı! Tanrılar, tanrılaşanlar Dağı!
    Orda on üç asırdır bizi bir gözleyen var.
    Savaş türküleriyle aylı kızıl bayrağı,
    Kefensiz ölülerin ruhunu özleyen var.

    Ulu Tanrı! Kür Şad’ın yenilmeyen ruhunu
    Yüce Tanrı Dağında biraz daha barındır!
    Geleceğiz yakında! Yarın bütün oralar
    Demir bileklerdeki çelik kılıçlarındır.

    Tasa mıdır yakarsa bir kurşun kalbimizi?
    Ne çıkar süngülerle delinirse bağrımız?
    Bu kurşunlar, süngüler öldüremezler bizi,
    Belki diner onlarla ezeli kalp ağrımız.

    Gözümüzde bir hasret parlayarak düşünce,
    Toprak ana elbette bize açar kolunu.
    Onun kadar düşünmez bizi hiçbir düşünce,
    Kendi koynunda saklar can veren her oğlunu.

    Yurt ve şeref uğrunda sen seril de toprağa
    Varsın hiçbir dudakta anılmasın er adın!
    Kan sızarak göğsünden huzuruna varınca
    Iztırabı dinecek belki o gün Kür Şad’ın.

    Gam mı ceylan gözlüler bizlere yar olmasa?
    Yeter ki kılıçlarla süngüler yar olmalı,
    Rahat yatakta ölmek sanki değil mi tasa?
    Savaş ve er meydanı bize mezar olmalı

    Hüseyin Nihal Atsız
    3 ...
  16. 8.
  17. not: şiirdeki müjgan bir bayan değil kirpik anlamındadır. şiir deniz gezmiş ve arkadaşlarının asılması üzerine atilla ilhan tarafından vapurda yazılmıştır.

    şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
    O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
    Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
    Yalnız kederli yalnızlığımız da sıralı sırasız
    O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız

    Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
    Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
    Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
    Gittiler akşam olmadan ortalık karardı

    Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra
    Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara
    Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara
    Geceler uzar hazırlık sonbahara

    Atilla ilhan
    2 ...
  18. 20.
  19. nazım hikmet ran - ben senden önce ölmek isterim

    ben
    senden önce ölmek isterim.

    gidenin arkasından gelen
    gideni bulacak mı zannediyorsun?
    ben zannetmiyorum bunu.

    iyisi mi, beni yaktırırsın,
    odanda ocağın üstüne korsun
    içinde bir kavanozun.
    kavanoz camdan olsun,
    şeffaf, beyaz camdan olsun
    ki içinde beni görebilesin...

    fedakârlığımı anlıyorsun :
    vazgeçtim toprak olmaktan,
    vazgeçtim çiçek olmaktan
    senin yanında kalabilmek için.

    ve toz oluyorum
    yaşıyorum yanında senin.

    sonra, sen de ölünce
    kavanozuma gelirsin.
    ve orda beraber yaşarız
    külümün içinde külün,
    ta ki bir savruk gelin
    yahut vefasız bir torun
    bizi ordan atana kadar...

    ama biz
    o zamana kadar
    o kadar
    karışacağız ki birbirimize,
    atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
    yan yana düşecek.
    toprağa beraber dalacağız.
    ve bir gün yabani bir çiçek
    bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
    sapında muhakkak
    iki çiçek açacak :
    biri sen
    biri de ben.

    ben
    daha ölümü düşünmüyorum.

    ben daha bir çocuk doğuracağım.
    hayat taşıyor içimden.
    kaynıyor kanım.
    yaşayacağım, ama çok, pek çok,
    ama sen de beraber.

    ama ölüm de korkutmuyor beni.
    yalnız pek sevimsiz buluyorum
    bizim cenaze şeklini.

    ben ölünceye kadar da
    bu düzelir herhalde.

    hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?
    içimden bir şey :
    belki diyor.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük