sevdiğiniz şiirler

entry31 galeri2 video2
    25.
  1. Hain

    Okunur yüzüme belki dilekçem,
    Aklamaz seni adab-ı muhaşerete gerekçen,
    Saysalar seni vatan haini
    Kalmaz deseler gurbette sıla sende daimi;
    Silebildiler mi akıllardan Nâzım'ı.
    Zor da gelse kimine hazmı,
    Ayırma dost Çerkez mi? Laz mı?

    Niceler etti soyunu halifeden az mı?
    Bu ettiğine karıncam su taşısa erir mi kelepçen,
    Okunduğunda yüzüne katli dilekçen,
    Çalan elin yanmaz mı?
    Dölün kurumaz mı?

    Okunsa da yüzüne dilekçen,
    Takılsa da koluna bilekçen
    Dursa da himayendekine bir garip lehçen.

    Saysalar da seni vatan haini;
    Kimler kaldı akılda daimi,

    Çıkarabilirler mi gönülden Nâzım'ı?
    0 ...
  2. 26.
  3. Ayrılık Sevdaya Dahil / Attila ilhan

    açılmış sarmaşık gülleri
    kokularıyla baygın
    en görkemli saatinde yıldız alacasının
    gizli bir yılan gibi yuvalanmış
    içimde keder
    uzak bir telefonda ağlayan
    yağmurlu genç kadın

    rüzgâr
    uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
    mor kıvılcımlar geçiyor
    dağınık yalnızlığımdan
    onu çok arıyorum onu çok arıyorum
    heryerinde vücudumun
    ağır yanık sızıları
    bir yerlere yıldırım düşüyorum
    ayrılığımızı hissettiğim an
    demirler eriyor hırsımdan

    ay ışığına batmış
    karabiber ağaçları
    gümüş tozu
    gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar
    yaseminler unutulmuş
    tedirgin gülümser
    çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
    çünkü ayrılık da sevdâya dahil
    çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
    hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
    her an ötekisiyle birlikte
    herşey onunla ilgili

    telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
    gittikçe genişleyen
    yakılmış ot kokusu
    yıldızlar inanılmayacak bir irilikte
    yansımalar tutmuş bütün sâhili
    çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
    öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
    çünkü ayrılık da sevdâya dahil
    çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili

    yalnızlık
    hızla alçalan bulutlar
    karanlık bir ağırlık
    hava ağır toprak ağır yaprak ağır
    su tozları yağıyor üstümüze
    özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
    eflatuna çalar puslu lacivert
    bir sis kuşattı ormanı
    karanlık çöktü denize
    yalnızlık
    çakmak taşı gibi sert
    elmas gibi keskin
    ne yanına dönsen bir yerin kesilir
    fena kan kaybedersin
    kapını bir çalan olmadı mı hele
    elini bir tutan
    bilekleri bembeyaz kuğu boynu
    parmakları uzun ve ince
    sımsıcak bakışları suç ortağı
    kaçamak gülüşleri gizlice
    yalnızların en büyük sorunu
    tek başına özgürlük ne işe yarayacak
    bir türlü çözemedikleri bu
    ölü bir gezegenin
    soğuk tenhalığına
    benzemesin diye
    özgürlük mutlaka paylaşılacak
    suç ortağı bir sevgiliyle

    sanmıştık ki ikimiz
    yeryüzünde ancak
    birbirimiz için varız
    ikimiz sanmıştık ki
    tek kişilik bir yalnızlığa bile
    rahatça sığarız
    hiç yanılmamışız
    her an düşüp düşüp
    kristal bir bardak gibi
    tuz parça kırılsak da
    hâlâ içimizde o yanardağ ağzı
    hâlâ kıpkızıl gülümseyen
    -sanki ateşten bir tebessüm-
    zehir zemberek aşkımız
    1 ...
  4. 27.
  5. Ve yürürlükten kalkmış bir sözü tekrarlıyorum: sevin ki her şey olur
    sevin ki her şey olur
    olmuyor
    biliyorum.. (bkz: Edip Cansever)
    1 ...
  6. 28.
  7. hasret

    yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli,
    belini sarmayalı,
    gözünün içinde durmayalı,
    aklının aydınlığına sorular sormayalı,
    dokunmayalı sıcaklığına karnının.
    yüz yıldır bekler beni
    bir şehirde bir kadın.
    aynı daldaydık aynı daldaydık
    aynı daldan düşüp ayrıldık.
    aramızda yüz yıllık zaman,
    yol yüz yıllık.
    yüz yıldır alacakaranlıkta
    koşuyorum ardından..

    (bkz: nazım hikmet ran)
    6 ...
  8. 29.
  9. Dönelim
    Döndürsün bizi
    Kalbin akip giden bulutlara benzeyen sesi
    Yagmursuz bir yagmura açilmis kapilardan
    Ve akilda kalan bir yokustan
    Ve yalniz çocuklara özgü o sonsuz sinema koltuklarindan
    Ve çocukluktan
    Dönelim
    Dönelim mi biz
    Gençlikten, oralardan
    Mutlulugu bir kabuk gibi saran mutsuzluklardan
    Dönelim mi aciya
    Aciya, büyük aciya
    Ve soralim mi acaba
    Ey büyük yalnizlik insansan eger
    Bir kaya
    Dalgalar yalarken onu
    O bakarken kaskati kalabaliklara
    Ah, kalbin bulut bulut akan sesi.

    Bütünüyle bir semte benziyor Ruhi Bey
    Binlerce, on binlerce kedinin hep birden kimildadigi
    Kedilerden örülmüs bir semte
    Ve soguk bir tuvalde yerini bulamamis renkler gibi
    Soguk ve ayakta tutan çeliskileri
    Bir görünümden bir baska görünüme kolayca siçranan
    Her seyin, ama herseyin çok distan farkedildigi
    Eh belki de bir satir fazlaligi ya da bir satir eksikligi
    Belki de genç bir sairden ödünç alinan.

    Yürüyor mu, yürümeyi mi düsünüyor Ruhi Bey
    Düsünmesi daha mi sonra koyuluyor yola
    Nereye gidecek ama, nereye varacak sanki
    Yoksa bir oyun tadi mi buluyor bunda
    Oyundan atilmaktan korkmayan bir oyuncu gibi
    Bosvermis de sanki oyunun kurallarina
    Üstelik son bölümde, perdenin kapanmasina
    Azicik vakit kalmis
    Ya da vakit var daha. Ama ne çikar
    Gövdenin yazgiya baskaldirmasi mi
    Ruhi Beyin
    Baskaldirmasi mi yoksa

    Vaktinden önce anlamanin saskinligi mi
    Vaktinde anlamanin sevinci mi
    Ya da biraz geç kalmanin
    O gereksiz tedirginligi mi
    Hangisi

    Ama belli ki sonundayiz her seyin
    En sonunda..

    Edip Cansever-acaba
    8 ...
  10. 30.
© 2025 uludağ sözlük