sevdiğiniz birinin bu hayattan ebediyen gitmesi durumudur.
ölüm acısını bir kere yaşayan bir insan için diğer acıların hiçbir önemi kalmaz. diğer acıları da yaşar ancak eskisi kadar önemsememeyi öğrenir.
ölüm babanızı aldıysa sizden bir daha asla küçük bir çocuk gibi davranamazsınız mesela, bir günde büyütür insanı babanın gidişi. bir gün önce en büyük derdiniz olan şey bir anda gözünüzde nokta kadar kalır.
bir kere yaşadıysanız ölüm acısını, ikincisini yaşamaktan daha çok korkarsınız. çünkü ölüm acısı kimseyi öldürmez, öldürmeyeceğini bilerek ikincisini yaşamaktan deli gibi korkarsınız. ölecek gibi olursunuz ama öldürmez, eskisi gibi de bırakmaz sizi.
ölüm acısının tarifi yoktur, "ona bir şey olursa ben ölürüm" dediğiniz herkesi elinizden alır da yine de öldürmez sizi. o acıyla yaşamaya öyle bir alışırsınız ki, güldüğünüz zaman kendinizi suçlu hissederken yine de gülmeden duramazsınız.
ölüm dünyanın en net ve tek gerçeğiyken hayat telaşına öyle bir kaptırırsınız ki kendinizi, yaşadığınız ölüm acısını bile unutur yine de yaşamaya devam edersiniz.
21 yaşımdaydım gittiğinde, neredeyse 10 yıl geçmiş üzerinden...
sezen aksu'dan "beni unutma" şarkısının sözlerini yazıp verdi elime. şimdi neredeyse çoluk çocuğa karışacağım, hala şarkıyı duyduğumda otobüsün arkasından bakışım gelir aklıma.
Gitme dememle kalsan ne olur? Gönlün çoktan yola çıkmış bir kere...
Bir kere gitmiş biriyle olması ihtimâli zaten %01'dir kanka. Gidene kal denmez. kendin için; bırak gitsin. Eğer sen kal dersen ve kalmazsa daha çok üzülürsün. Kalsa bile aklın gitmiştir artık, gideceği günü beklersin hepsi bu.
bu durum bakış açısı ile bile değişiyor.
sırf böyle durumlarda keşke böyle çok kurcalamasaydım da öbür dünyanın varlığına inansaydım diyor insan, hani tamam diyorsun hakkı rahmetine kavuştu, ağlamak fayda etmez. allah kabir azabından korusun falan diyorsun hala onun için yapılacak şeyler var dualar onun hayrına sevaplar hala onun senin için tam olarak gitmediğini hissediyorsun.
ama müslümanlığı reddettikten sonraki zamanlarda eskisi kadar acıyı omuzlanış olmuyor.
gidiyor, bildiğin bitiyor.
tekrat göremeyeceğin bir şekilde ,
çoğu zaman son kez göremeden vedalaşamadan öpemeden sarılamadan doya doya bakamadan gidiyor.
ne yapılacak bir şey kalıyor geriye ne de edilecek dua.
bir daha dönmemek üzere, bakmamak, sarılmamak, görememek üzere gidiyor.
o tutunmak istediğin dal, kendiliğinden bırakır kendini. yere düşersin, canın acır, yaran kanar, kabuk bağlar ve geçer. ama gönül yarasına bir çare bulunmuyor işte. o yara sürekli açık, kimse görmüyor.