o vakit taşıyamazsın bu hıncı söylemeden sessizce. vurmak istersin her şeyi yüzüne, tüm gücünle. acı verir ona hissettiğin her şey. bozguna uğratır. nefretin kabarır yüreğinde. resimleri, anıları gördükçe içini eritir. yavaş yavaş sökülürsün ve hızla kanamaya devam edersin o günlerde. gerçekliğini yitirir inandığın her şey. uzun bir müddet kendine gelemezsin. müşterek hayallerin yıkılır. sonra bittik, bitirildik hikayesi başına bela olur. ama hiç bitmeyen bir şey vardır ipil ipil kaynayan içinde: her şeyi yüzüne vurmak...
kısır döngü sen ona yanarsın, o başkasına vurgun,onun sevdiği yüz vermez. halkanın en zayıf parçası sensin kimse senin için yanmaz.
edit:Bunca insan yalnızken neden bunca insan hala yalnız . kaybedenler kulübü.
Bazen saygı çok daha önemli olabiliyor. Sana olan saygısı o başkasına olan sevgisinden ağır basabiliyor. Yaşadım çünkü bunu. Karşılıklı birbirlerini sevmelerinin karşısında benim onun için verdiğim savaş hiç gibiydi. Bizim bir şekilde yollarımızın ayrılmasından önce o çocukla sevgili olmayı geç konuşmadı bile. Bildiğim kadarıyla sonrasında da sevgili olmadılar. Onun için çabalamak bile güzel geliyor. Tabii vazgeçilecek yeri de bilmek gerek. insanın onun duygularına da saygı duyması gerekiyor. Olmuyorsa olmuyordur. Öyle ya da böyle her şeye alışabiliyor insan. Kimse için Hayattan vazgeçmeye değmez.
Şuan benim olanın başkasına aşık olmasından bahsediyoruz değil mi? Yani aldatma, ihanet, sadakatsizlik, şerefsizlik. Pekmezini akıtırım adamın. Ondan sonrası da pek umurumda olmaz zaten.
Fazilet hanım dizisinde Sinan ve yağız arasında kalan hazan karakterinin düştüğü ikilem sonucu , iki kardeşe de yaşattığı durumdur. Sinanla beraber ama yagîza aşık. Yağız sanıyor ki kız kardeşini seviyor. Türk dizisi işte ne bekliyon.
Aşık mıydı bilmiyorum ama onu tercih ettiğini anlamıştım, kucak dolusu kırmızı gülü kızın evinde gördüğümde.
Kimse kırmızı gül vermesin bana çok rica edicem...
içine bir şeyler oturur, boğazın düğümlenir, uyku saatin birden 12 saate çıkar, çok yalnız hissederiz. Ama unutmamalıyız ki hayatta en büyük servet kendi kişiliğimizdir ve bedeninizdir. Onurumuzu ve sağlığımızı iyi tuttuktan sonra gerisinin bir önemi yok.
Bu bir ihanetten daha çok, boğazda düğümlenen kelimelerin içinde kendini bırakmayı beklediği, tenha bir mekanda, deniz manzarasının karşısında sigaranı içerken düşündüğün tüm duyguların tek bir yerde toplanmasına neden olur. Hele hele en yakın arkadaşına aşıksa, o zaman bu duygular öyle bir düğüm haline gelir ki, karşı kıyıya geçene kadar gözyaşları sel olur.
Önce şunu sorarsın kendine, "benim ondan ne eksiğim var?"
Sonra bir bakmışsın, eksik ne onda, ne de sende.
Sonra şu soru gelir aklına, "onda ne buldu da beni sevmedi?"
Derin bir iç çekersin.
"Belki de ona karşı ilgi duymasının sebebi de nasıl davrandığı ile alakalı."
Bu sözler çıkar ağzından, istemsizce.
Kalbini bir kez daha yaralar.
Sigarandan bir fırt daha çekersin, için anlık olarak rahatlasa bile o boğazındaki yumru bir kez daha bastırır o rahatlığı.
Gözyaşların tek tek düşer damla damla.
Ve bakarsın bir kez daha o sonsuz denize, sanki son kez bakıyormuşçasına.
Mantığın, "sana başka kız mı yok, gençsin, yakışıklısın, muhabbetin iyi, elbet çıkar karşına." der, ama...
Kalbine bir kez daha bakarsın, o zaten diyeceğini demiştir. Kılını kıpratacak hali kalmamıştır. "Başkası koca bir yalan..." der ve susar. içine kapanır.
Ne yâr yakında kalır yanımdan ırak,
Halim darmaduman olmuş geride kalan ayaz.
Yanımda o olmadıktan sonra, ne servet ne şân,
Ağır gelir o saatten sonra bize yaşam...
Bu şehir girdap, çekti beni içine,
Gülüm solmuş, dünyadan banane.
Kalem kırılsa bile, bulunur bir çare,
Yâr bir kere gittikten sonra, ne kalır geriye?
Kendini aptal yerine konmuş gibi hissedersin. en kötüsü de şimdiye kadar seni sevdiğini söylediğinin düpedüz bir yalan olduğunu farketmektir. Kimse sallamam, yoluma bakarım falan demesin. çünkü bu durumun canını acıtmayacağı bir insan tanımıyorum.