karar vermekten kolaydır. kimi zaman gözlere perde iner, göremeyiz mutluluğu... zannederiz ki kötü herşey, yaşadığımız şeyleri haketmedik... o an kolay yol seçilir. karamsar ve asiyken kolaydır gidiyorum demek. asıl o andan sonra başlar sevgililer arası ilişki. özlediğinde kollarına koşmak değil, ağlarken telefonda konuşmak değil, tırnağı acısa haber almak değil, kocaman bir hiç kalmıştır elde ve zaman bunu gün geçtikçe kafamıza kakmaya başlayacaktır. yalnızızdır artık, yarım, eksik... gözler hep pusludur. aslında düşünülmez olmuştur dünya çünkü dünya yoktur artık, dünya kurmak da... sevgili yabancı ellere itilmiştir körlük anında ve araya zaman ile gurur girmiştir. bu sahnede tek başımıza kalmışızdır, o beklenilen mucizevi replik gelmeyecektir. monologlar hakim olacaktır hayata, duyulmayacaktır başka insanların sözleri. giden konuşuyordur içimizde çünkü bizimle, tüm uzuvlar ona dikkat kesilmiştir. o beklenen sevgili dönmeyecektir. bir çocukluğun bedeli bir omuza yüklenmeyecek kadar ağırlaştığında yardım istenebilecek kimse kalmamıştır, yardım istemek isteyeceğimiz kişi ise yoktur. yok...
karar vermeden once bunları düşünen zihniyete eziyettir paranoyadır gözyaşıdır sevdiği birini hayattan çıkarmak...
mecbur kalırsın buna. gerçekten. yapabileceğin her şeyi yapmışsındır. birlikte yaşamışsındır, binlerce kilometre uzakta bambaşka kültürlerde yaşamışsındır, sen o yokken bir dünya şeyi bir dünya insanla yaşamışsındır o da sen yokken bir dünya şeyi bir dünya insanla yaşamıştır buna rağmen sen onunla yaşamak istemişsindir bu andan sonra yaşayacaklarını. sen binlerce kilometre tepmişsindir onunla yaşamak için o binlerce kilometre tepmiştir seninle yaşamak için. bir yerden sonra farkedersin ki onun istediği bu imkansızlığı yaşamaktır, sen gerçekten bir imkan olsun istersin onunla birlikte olmak için onun için zorlarsın bütün imkanları ama sonunda görürsün gerçekten you want the sin without the sinner durumudur aslında onun için olay. sonra diğer yandan onunla imkansız birşeyi yaşamak için harcadığın gerçekten güzel gönüllere bakarsın, gerçekten seni sadece seninle olmak için seven ama senin bu imkansızlık için harcadığın ihtimallere bakarsın, hepsi o'ndan daha çok şey hakediyolardır ama sen hak ettiklerini verememişsindir onun ve onun senin beynini soktuğu ilüzyon yüzünden. evet ilüzyondur bu çünkü o aslında hiç kimseyi harcamamıştır bu imkansızlık yüzünden, birşeyler kaybeden sadece sensindir aslında ve bunun bir ilüzyon olduğunu bilen tek kişi odur, sadece bunu asla sana söylemez çünkü onun bu ilüzyona inanacak birilerine ihtiyacı vardır ve bunun bir ilüzyon olduğunu itiraf ederse gösterisine hiç kimsenin gelmeyeceği bir sihirbaza dönüşür.
bunu farkettiğin zaman, bunun bir ilüzyon olduğunu bilen tek kişi gösteriyi sunan kişi olmaktan çıktığı zaman, yani senin sahnedeki ipleri görmeye başladığın zaman sevdiğin kişiyi hayatından çıkarmanın elzem olduğu zamandır. çünkü artık sen de inanamazsın bu oyuna, besbelli birileri ipleri oynatmaktadır ve sen ipleri farkedene kadar büyülenmiş bir şekilde izlediğin oyunu ortasında terketmek zorundasındır artık çünkü senin için artık eğlenceli değil küçük düşürücüdür. çünkü ipin ucundaki sensindir.
koskocaman bir boşluk. düştükçe bitmeyen bir boşluk hatta. seviyorsun ama artık hayatında yok, hem de sen istediğin için. ama öyle olması gerektiği için, ilerde daha da fazla üzülmemesi için. isteyerek git dedin ama ellerini zor tuttun onu durdurmamaları için. pişman oldun, ağladın, kimselere anlatamadın ama sırf onun için onun gitmesine izin verdin ve bitirdin.
ta ki sevdiğin kişiyle tesadüfen hiç ummadığınız bir yerde karşılaşıncaya kadar devam eden eylemdir. daha donra düşünüp yaptığı hata varsa bile unutup sarılmak istersiniz; fakat iş işten çoktan geçmiş olur.
Onu sadece hayatınızdan cıkarmaktır ,beraber yemek yıyememek , aynı yastıgı paylaşamamak , sınemaya gıdememek , otobuste ayakta bırbırıne tutunarak yolculuk yapamamak ,akşam kı anahaber bultenınde kı ılgınc konuların mızahını yapıp kahkahalar atamamak , dans edememek , elını tutamamak , gozune bakamamak, ..
ruh, beyin , kalp onu dışlamamıştır, o bütünlüğü hıç bozmamıştır . Onu onsuz yaşamayı sadece göze almıştır
çok da hayati bir mesele değildir ama insana sağlam koyar. kendine saygını kaybettiğini anlamaya başladığın an yani sevdiğin kişiyle yaşananların yalnız kaldığında pişmanlık vermeye başladığı ve napıyorum ben diye sordurduğu an alınan karardır. hayatından çıkarmaya mecbur eder. seversin ama gidersin yapacak birşey yoktur. böyle böyle büyütürler insanı işte.
insan hayatının zor evrelerinden biridir. zordur elbet; fakat daha zoru yokluğuna alışmaktır; canından bir can sökülmüşçesine acı verir.
eğer ki bu hayatından çıkarma gereksinimi sevdiğiniz insanın size kazık atmasından dolayı ise, işte o zaman özlem yerini nefrete bırakır, nefretinizle çekersiniz acıyı. onca zaman herşeyinizi paylaştığınız, esirgemeden harcadığınız, yanından ayrılmadığınız belki de, sevmekten vazgeçmediğiniz insan sizi arkanızdan vurmuş, belki bir piç uğruna satıp yokluğa karışmıştır.
o günü beklersiniz; pişmanlıktan yanıp tutuşacağı, gelip gözyaşlarıyla özür dileyeceği o günü... bilirsiniz geleceğini, çünkü onun için çok şeyden vazgeçmiştiniz; biliyorsunuz geleceğini, çünkü gerçekten sevmiştiniz... ya da... belki de gelmeyecek...
mecburiyettendir. eğer sevdiğin insan seni sevmemiş yada sevmeyecekse başka bir seçeneğin yoktur. hayattan çıkarmak kolaydır fakat kalp ve beyinden çıkarılmaz. bir kere sevmişsin nasıl unutulur?
Hayatta ki en zor anlardan biridir. Bir an çıkarmak istersiniz çok kolay gelir ama o ikilem arasında defalarca gider gelirsiniz. Gözyaşları, hıçkırıklar içinde çıkarırsınız o kişiyi. Sevilen kişiyi çıkarmak o kadar kolay değildir. Bir gün ağlamakla bitmez hiçbirşey. Günlerce kahrolursunuz göz pınarlarınız kuruyana kadar ağlarsınız. Gözleriniz artık beyaz değil kırmızıdır.Sigara paketleri yetmez size. Kokusunu duyarsınız ruyalarınızda. Eşyalarına dokunur , yolladığı şarkıları tek tek dinlersiniz. Fotoğraflarına bakarsınız. içiniz , yüreğiniz , ruhunuz paramparça olurda tek kelime bile edemezsiniz. Artık yoktur hayatınızda ilk önce buna alıştırmaya çalışırsınız kendinizi oysa ki siz gitmişsinizdir. Bu kadar zor olmamalıdır. Ama daha zordur. Tam atlattım dersiniz. Artık herşey bitti , geçti. Aklınıza arada gelir. Fotoğraflara daha nadir bakarsınız ve eskisi kadar yoğun hissetmezsiniz. Bitmiştir ya artık ağlamaktan kuruyan göz yaşlarınız yerine gelir, yavaş yavaş nefes almaya başlarsınız. Derken birgün hiç olmayacak bir yer , hiç olmayacak bir günde görürsünüz onu. Hiç tanımamış , hiçbirşey paylaşmamış gibi geçer gidersiniz yanından . Sonra arkadaşlarınızdan duyarsınız bu hareketiniz ona dokunmuştur. O bilmez görene kadardır tüm burun dikliğiniz, görene kadardır unutmalarınız. iki gün , beş gün, bir ay kendinize gelemezsiniz. Aynı özlem krizleri devam eder . Zordur hayatınızdan çıkarmak sevdiğiniz birini. Hele ki 3 sene çok sevdiğiniz biriyse bu. Ama sonunda başarırsınız. Nefes almayı, gülmeyi, umursamamayı öğrenirsiniz. Ama özlem krizlerini asla engelleyemezsiniz.
etkisini her şeyiyle kalbinizde hissedeceksiniz.ne olur dön diyeceksin bir yandan ama diğer yandan onun sizin hayatınızda yeri yoktur..bırakmak zorundasınızdır.en zor yanı ise onunla son konuşmayı yapmaktır..
adı her ne olursa olsun; ister mecburiyet isterse başka bir şey ama zordur, ölümdür... nefes alırsın ama aldığın nefesten hiçbir şey anlamazsın çünkü o mutlu etmez seni zaten nefes aldığının farkına da varamazsın... içinde her an kanamaya hazır bir yara vardır, yaranın üzeri kabuk tutmamıştır ve tutmayacaktır aslında ama ince bir zar tabakası vardır o yaranın üzerinde, o ufacık parçayı da sevdikleriniz için yapmışsınızdır, onları da acıtmasın diye...
gece kaparsın gözlerini göz kapaklarındadır sevdiceğin, sabah uyanırsın ama kızarsın kendine çünkü sevdiceğinle olan rüyanın mutlu sonuna ulaşamamışsındır, kahvaltı yaparken dinlemeyi sevdiği şarkılar gelir aklına, kahvaltını yarıda bırakırsın, öğlen olur gözün telefondadır ışığı yansın beklersin, sesini özlersin ama duyamıyorsundur... bütün gün aklındadır, her yerde onu arar gözlerin ama ne çare?...
dolaşmak için çıkarsın, o anda temiz hava iyi gelmiştir ama bir tabelaya takılır gözlerin, o kadar harfin, yazının içinde sadece biri müthiş gelir sana, çünkü o sevdiğinin baş harfidir, dalıp gidersin eski günlere, anılara, çünkü artık sadece onlar kalmıştır... yarım kalan mutluluklara dayarsın sırtını ve başlarsın mücizeler beklemeye ama yok, olmaz, boştur bu bekleyişler...
adı 'mecburiyet'se bu gidişin, 'böyle olmalıydı' der, kendini avutmaya, inandırmaya, kendine söz geçirmeye çabalarsın ama aklına bu anda sadece lanet okumak gelir. 'lanet olsun böyle mecburiyete, sevdim iyiki sevdim ama neden böyle oldu?...' ve böylece kendini yer bitirirsin. ya o, o ne yapıyordur?... düşünürsün, tahminler vardır ama hiç hoşuna gitmez bu durum, çünkü tahmin etmek istemezsin, bilmek ve onun ağzından duymak istersin ne yaptığını, nasıl olduğunu... ya bir de aklına, suratı düşmüş, o üzgün yüz ifadeleri gelirse, paramparça olursun...
hé unutmadan, aslında bu yapılan sevdiceği hayatınızdan çıkarmak değildir, siz çıkarsınız onun hayatından, yani kaçarsınız. bunun birçok sebebi olabilir ama sebebi kadar çok değildir sonucu...
cok zordur cok acitir. ama yapmak zorundasindir. ya o hayatinda kalip sana zarar verecek ve sen uzuleceksin o mutlu olacak ya da sen rahata ereceksin. bir insanin onemsemesi gereken ilk kisi kendisi oldugundan yapilmasi gerekir.
içinizdeki mezarlığa yeni birini daha gömmektir. gömdükleriniz içinizde çürüdükçe biriken azot gazı kalbinizi yavaşça öldürür... ve bir daha ki sefer sevmeyi çok istesenizde o sevecek yerleriniz izin vermez.
sevginizin gücü ne kadar fazla ise o kadar sabırla geciktirilir. ancak bu nedenle bardağı taşırabilecek şımarıklığa ulaştıysa, hayatdan silinir ve engellenir.