sevdiği kız için şarkı söyleyen erkek

entry1 galeri0
    1.
  1. Benim bu.

    Gavurların (bkz: cringe) dediği, benim içinse hatırladıkça yerin dibine girme hissi uyandıran anlar durumu.

    Bu durum aklıma geldikçe hemen bu anıyı zihnimden defetmeye çalışıyorum. Hemen kendi kendime konuşmaya, zihnimi başka şeylerler meşgul etmeye girişiyorum.

    "ne, nasıl, yok yok o başka bir şeydi ya. Tüh amk bu senede GS şampiyon oldu, zaten hiç haketmediler, hakemlerin de amk"

    Yok, zihnim bir türlü o anıyı unutmuyor. Belki buraya yazarak, o anımla yüzleşme şansı bulurum umarım...

    Sene 2000'li yılların başı. O sıralarda ilkokul 4'e gidiyorum ve sınıftan da bir kızı seviyorum. O yaşta nasıl bir sevmekse öyle sevmek işte: sevdiğin kızın saçını çekmek, sınıfta onun arkasında oturmak, kafasına küçük silgi parçacıkları atmak... Gibi bir sevmek.

    O gün de okulda bir kutlama var. Özel günlerden birisi. Bizim okula da böyle günlerde müzik ve eğlence için körler yani ama insanlar gelirler, birtakım müzik enstrümanları çalarak kendi çapında müzik yaparlar ve öğrencilerden de o dönem toplanan üç beş neyse onları da alarak gelir elde ederlerdi.

    işte böyle bir günde yine körler geldiler. Org denilen müzik aleti var. Düğünlerde çalınır genelde. Bizim körlerde de org var. Adamlar birkaç notadan ibaret müziklerini çalıyorlar. Gözlerinde siyah gözlükler, her biri kendisini yıldız gibi hissediyor. Biz de deli gibi oynayıp zıplıyoruz.

    Dıbtıs Dıbtıs Dıbtıs... Ben de müziğin verdiği gazla maymun dansımı icra ediyorum. Sevdiği dişiye çiftleşme kuru yapan arizona kertenkelesi gibiyim. Kollarımı ileri doğru kulaç atar gibi atıp, ayaklarımı yukarı aşağı indirip kaldırıyorum... Böyle bir rezil durum içerisindeyim...

    Bizim körler müziği bitirdiler ve çekip gittiler. Okuldakiler başbaşa kaldı. Ama eğlence bitmedi. Okulun müzik öğretmeni yanında getirdiği küçük org'u ile konsere devam etti. O çaldı biz tepiştik.
    Biz tepiştikçe hoca daha da moda girdi, müzik aletimin üzerine eğilip on parmağı ile çat çat çat seri bir şekilde çalmaya, kafasını bir öne bir geriye eğmeye başladı, arada da oynayan öğrencilere dönerek "nasıl iyi çalışıyor muyum", "müziğimi beğendiniz mi" bakışı atmayı ihmal etmedi.

    Efendim işte böyle coşkulu ortamın da verdiği gazla bir anda o kadar milletin içinde şarkı söyleme gafletinde bulundum. Bizim müdür yardımcısı aranızda sesi güzel olan, şarkı söylemek isteyen varsa gelsin dedi...

    Sessizce kalabalıkların arasından çıkıp, merdivenlere, müdür yardımcısının yanına kadar çıktım.

    Adamın dibine kadar sokuldum, ben söylemek istiyorum öğretmenim dedim ama adam beni hiç görmüyor amk. Hala elinde mikrofon şarkı söylemek isteyen gelsin diyor.

    Sonunda adamın ceketinden çekiştirdim, adam kafasını aşağı eğip gözlerini belerterek "sen mi???!!!" dercesine bir bakış attı.
    O anda bir şeylerin ters gideceğini anlamıştım amk. Şimdi oraya çıktım, geri dönmek de olmazdı.

    Müdür Yardımcısı al bakalım der gibi mikrofonu uzattı.
    O dönemin meşhur şarkısı murat kekilli'den bu akşam ölürüm şarkısını o iğrenç sesimle söyledim.

    Çok büyük işler başarmış gibi sırıtarak arkadaşlarımın arasına katıldım.
    Hepsinin gözlerinin içine bakıyorum.

    Arkadaşlarla konuşmadan, sadece gözlerimizle, jest ve mimiklerimizle anlaşıyoruz.

    Ben ağzımda aptal bir sırıtma ile "nasıldım, beğendiniz mi" der gibi bakıyorum.
    Onlar; " çok iğrençsin amk, çok cringe bir durum " der gibi acıyarak bakıyorlar...

    Şöyle etrafı yine bir kolaçan attım ama o takdir edilesi ve hayranlık duyulan bakışları hiç göremedim...

    işte siz siz olun, sırf sevdiğiniz kadın için boyunuzdan büyük işlere girişmeyin.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük