doğaldır, erkeklerde insandır, ağlarlar. ama kimse ağladıklarını bilmez. yalnız başınayken ağlar ve kimsenin onu, o haldeyken görmesini istemez, erkektir nihayetinde.
Bu erkek akşamları deniz kenarında sabaha kadar içki içer ve ağlardı. Henüz 24 yaşındaydı, yaşadığı küçük kasabada bir kızı çok sevmiş, fakat kız onu başka biriyle aldatmış ve önüne gelene söylemişti. Bunu duyan genç kimseye inanmadı, ta ki kız ona e-mail atıp anlatana kadar. Bu genci darmadağın etmeye yetti, ama kız inadına peşini bırakmıyordu. Tekrar bir iki hafta araları düzeldi, sonra kız tekrar başkasına gitti. O vakitten sonra bu gence ne yapsalar kar etmedi, ailesi onu sahilde içip ağlamaktan vazgeçiremedi. Ve bir sabah erken vakitlerde sahilde ölüsünü buldular. Şimdi kimse bana gelip de erkekler kalpsizdir, ağlamaz demesin. Bu olay gerçekten olmuştur.
''o'' gidince bir boka benzemeyeceğini bilen erkektir.
erkeklerin tuhaf bir yapısı var. zayıflıklarını gizlemek için her yolu denerler.. ''ben erkeğim'' edasıyla salınırlar dört bir yanda, maçoluk icat ederler, şiddet gösterleri sunarlar. kadınlara iyi davranıldığında erkekliklerinin zedeleneceğini düşünürler.
oysa kadının sabrı taşıp da en ufak bir kaybetme korkusunu erkeğe yaşattığında o şişik ''erkek''likten eser kalmaz. birden bütün yelkenler suyu aşındırır. en son çare de yalvarmak, yakarmak, ağlamak olur.