bir insanı çok sevdiğinizde karşınızdakinden de aynı sevgiyi beklemek fakat alamayacıgınızı düşünmektir. çünkü asla sizin onu sevdiğiniz kadar onun sizi sevebileceğine ihtimal vermezsiniz. bunun sebebi onun sizi sevmemesi değil, sizin o'na inanılmaz ve tarifi olmayacak bir sevgi beslemeniz ve bu miktardaki bir sevgiyi asla başka birinin daha beslemesine ihtimal veremeyecek olmanızdır. bir süre sonra bu sevgi paranoyasına dönüşür. sepesiz acı, mutsuzluk verir.
"Bazen birini o kadar çok seversin ki, karşılığında aldığın sevgi sana yetmemeye başlar. Bir insanı, bir insanın bu kadar sevmesinin mümkün olduğunu gördüğünde aynı sevgiyi ondan beklersin. Gelmeyince de büyük bir hüsran yaşarsın. Kendine en büyük acıları çektiren yine kendisidir insanın. Girdiği beklentiler, hissettiği duygular, beslediği umutlar... Bunlar ne kadar çoğalırsa, dışarıdan gelen tehlikelere o kadar savunmasızlaşırsın. Ve bir kere gardını indirip sevdin mi, herkes seni çiğneyip, üzerinden geçer.. Kalıverirsin tek başına savaş alanında.."
doğru bir davranıştır çünkü durum böyledir; kimse senin sevdiğin kadar sevmez. sadece aşk için değil, normal sevgide de durum böyledir. sen değerli bulduğun insanlara kendini açarsın, sınırlarını ortadan kaldırırsın, kendinden taviz verirsin, aranızda herhangi bir duvar olmaz, senin önceliğindir onlar. ama onun/onların cephesinden bakınca durum böyle değildir; o sana kendisini tamamıyle açmaz, sınırları ve duvarları vardır senin için yıkmak, ortadan kaldırmak istemediği... sen sadece bir seçeneksin onların gözünde... bu yüzden can yücel'in 'sevdiğin kadar sevilirsin' demesi bana hep komik ve saçma gelmiştir.
sevmedikten sonra sıkıntı olmuyor. kafaya takmıyorsun böyle beni seviyor mu sevmiyor mu, acaba onun sevgisini hak ediyor muyum, beni sevdiğinden nasıl emin olabilirim, beni kandırıyor olabilir mi vb. bir çok soruyu. kafa rahat sevmeyin arkadaş. birlikteliklerinizi mantık üzerine kurun..
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin
Yaşadıklarını Kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün
Gülebildiğin kadar mutlusun
üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir Gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin
işte budur hayat!
işte budur yaşamak
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin
Kadar
Sevilirsin
--spoiler--
Bir önceki sevgili hatta sevgili bile olamadığınız o basit insanın üzerinizde bıraktığı etkiden dolayı düşünürsünüz bunu. Siz sevmeye hazırsınızdır karşıdan sevgi beklersiniz, şevkatli bir bakış bir dokunuş... Ama o, o kadar katıdırki size karşı bir türlü sevginiz açığa çıkamaz karşıdan sevgi göremeyince. Kurduğunuz sevgi cümlelerine bile sinirlenir hıh! Durum böyle ise hala benim gibi o sevgi ışığını beklemeyin canlar. Bazı insanlar sevemez, sevmeye değmez. Not: anca buradan ayar veririm zaten.