insanın depresyona girmesi için oldukça etkili bir zülfü livaneli şarkısıdır. insana olduğundan bir yirmi yaş fazlasında hissettiren bir yanı var şarkının. bu iyi bir his olmasa da duygusal anlamda hepimizde mevcut olan o açlığı ciddi anlamda gideriyor.
çocukken mahallede top oynadığınız ve hayatın her birini başka bir yere savurduğu adamlar geliyor aklınıza. hayatlarında kısa süreli konuk olduğunuz tüm kadınlar sıralanıyor ardı ardına... uğruna çok uğraştığınız, çabaladığınız ama sonunda "heh işte istediğim gibi oldu" diyemediğiniz ne varsa(ki bunu hiçbir işinde diyemez insan, reailte dediğimiz şey de budur ya zaten) getirip de aklınızı döven dalgaların üzerine bırakıyor...
ah benim isyanlarım,
ah yalnızlıklarım
gel artık uslandır beni...
ah benim iyimser yanım,
ah benim aldanışlarım,
ah benim kavgalarım
ah pişmanlıklarım
sus artık uslandır beni...
kaç okyanus geçtim böyle,
kaç denizde yitip gittim,
kırılmış direkler, yırtık yelkenlerle
kaç seferden yorgun döndüm
melankolik bir ruh hali dinlememenizi şiddetle tavsiye ettiğim parça.
insanın canına okur. uzun uzun düşünceler sokar beyninize. düşünceler arası yalpalanmaya sebebiyet verir. özellikle, şarkı arasında nazım hikmet'in tecritteki adamın mektupları eseri okunur ise, buyrun cenaze namazına dedirtir.
ah benim iyimser yanım,
ah benim aldanışlarım,
ah benim kavgalarım
ah pişmanlıklarım
sus artık uslandır beni...
Senin adini
kol saatimin kayisina tirnagimla kazidim.
Malum ya, bulundugum yerde
ne sapi sedefli bir çaki var,
ne de basi bulutlarda bir çinar.
Belki avluda bir agaç bulunur ama
gökyüzünü basimin üstünde görmek
bana yasak...
Burasi benden baska kaç insanin evidir?
Bilmiyorum.
Ben bir basima onlardan uzagim,
hep birlikte onlar benden uzak.
Bana kendimden baskasiyla konusmak
yasak.
Ben de kendi kendimle konusuyorum.
Fakat çok can sikici buldugumdan sohbetimi
sarki söylüyorum karicigim.
kaç okyanus geçtim böyle,
kaç denizde yitip gittim,
kırılmış direkler, yırtık yelkenlerle
kaç seferden yorgun döndüm