''Hangisi önce oldu bilemiyorum. Ne fark eder ki telefon yada bilgisayar, otururken, yürürken görünmeyen yüzlere sevgi sözcükleri yazmak...
Daha ileri gidip bazen sevişmek. Yorgun vucudunu en geniş yerinden bir yere yerleştirip çayını kahveni yanına alarak parmakların bile heycanlanmadan özlediğin bir düşü şekillendirmek. Sessizliğin içinde bir ses beklemek; Üstelik bütün bu olanakaların varken dudaklarını tuşa döndürmek, görmediğin gözlere methiyeler ya da sövgüler yağdırmak bu kadar kolay olmamalıydı...
Emek ister; demişlerdi bize, ;sevgi emek ister.... Yolunu gözlemek sevgilinin, bazı bir ayak sesi; Gönül ister ki çalınsın kapı , yüreğin gögüs kafesinden fırlayacak gibi bedenini içten içe dövmesi. Belki de biz geç kalmışız sevgili. Zor sevdaların o anlatılamaz vuslat keyfini, sevgilinin gözyaşını silmeyi, gülen dudaklara bir buse için günlerce beklemeyi tatmamış olsaydık, okulda yada sokak başında, ayrılırken hiç görmeyecekmişiz gibi birbirimizi, bizi insan yapan hüzünlerimizi, nazar diye sakladığımız gülüşleri yaşamamış olsak anlayabilirdik belki bu sanal aşkları, sevgileri, sevişmeleri.
Çağı anlamak bu olmasa gerek. Yanlışlara ortak olmak yakışmıyor . Haksızlık gibi geliyor bana onca sevda öyküsüne. Benim bildiğim uzaktan bile olsa görmek sevgiliyi yeterliydi, adrenalin miydi neydi, onu yükseltmeye. Belki bu yüzden ihtiyaç duymadık biz beline ip bağlayıp yüzlerce metre yüksekten ;kendini boşluğa bırakmak; denilen o akıl almaz şeye. Düşünsene kimse bilmezdi, hatta sevdiğin bile . Ama yüzümüzün kızarmasına, ateşler basmasına tenimizi, görmek , düşünmek bile yeterdi.
Biz mi yalandık, yoksa şimdi mi düştük sanal bir masal dünyasına. Birileri bize , bir şeyler söylemeli. Ya uyandırmalı yarin dizinde;Bunlar kabus, ya yüreğin ,ya bedenin dokunmalı gözlerin değmeden sevgilinin gözüne söylenen her şey yalandı.
Bilesiniz diye aşksız bir dünyayı 'Tanrı sizi sınadı' filan demeli. Günaydın demek için msnler, cep mesajları yetiyorsa sevgiliye, beni ortak etmeyin bu cinayete. Belki ters düşüyor bugüne ama ben öldürmedim sevdaları, zorunu yaşamaktan yorgunum o kadar .
Şimdi kalkın bilgisayarlarınızın başından direniş gösterelim susarak kaybettiğimiz her şeyin anısına. Yüz yüze ise ne ala, olmazsa telefonla. Eski bir şarkı var unutulmaz sevdalar döneminden.. Hatırlamadıysanız , o da benden olsun. günaydın sevgiliye''
değişen dünya düzeninin hayatımıza getirdikleridir bu yorgunluk belki de. eskiden her şey çok daha masummuş belli ki... bunu sadece aşk anlamında yorumlamak da yanlış aslında; dostluklara bakın, anne-baba ilişkilerine... iletişimsizlik alıp başını gitmiş bile.
dünya sürekli yeniliyor kendini, her gün başka bir alanda çığır açıyor insanlık. yenileniyor, yenilendikçe eskiyi unutuyor. yeniye çok çabuk alışıyor. gitgide daha da büyüyen bir yalınlığa doğu gidiyoruz. keşfettikçe daha da yalnızlaşıyoruz. paylaşmayı unutuyoruz, her şeyin kolayına kaçıyoruz. çünkü her şey daha kolay, daha basit dizayn ediliyor... insanların hayatı kolaylaşıyor.
gece olmadan gündüzü nereden bileceksin derler ya; zor olmadan, kolayın tadı yok, kolay olmadan zorun değeri yok.
her şey bu kadar basit olmamalı ama...
bizi makineleştirmeye çalışan bir mantık bu. unuttuk sevmeyi de, değer bilmeyi de.
sevgimiz "scs" oldu, dileğimiz "kib"...