gece dersten kaçmışsınızdır. ayrılık kapınızdadır. elini uzatsa sizi kapıp götürecek gibidir. gölü izlemeye gidersiniz. karşı şehrin tüm ışıkları sarar gözlerinizi. etrafta ufak bir ses bile yoktur. fakat tek duyulan ses ağustos böceklerinin cırıltısı ve akabinde gölden esen rüzgarın uğultusudur. işte bu sessizliğin sesidir.
kulakları sağır edecek kadar yüksektir duymayı bilene. ne kadar rahatsız etsede dinlemek gerekir sabırla. çünkü, sessizliğin sesi aslında kendi sesimizdir.
bazen herkesin sustuğunu sanarsınız. hatta kalabalıktan bazıları bir yerlerde kız doğdu der. ama siz hep oğlan doğduğunu düşünürsünüz. aslında o an kimse susmamıştır. herkes içinden konuşmaya devam eder ama o kadar korkaklardır ki kimse sesini yükseltemez. işte o anda konuşan tek kişi vardır ve evet sizin de içinizden söylediğiniz gibi sessizlik. sessizliğin sesi yeni gelin gibi derinden gelir, cılız, vakumlu poşet gibi.