"insanı delik deşik eden sessizlikler var, geceyi bölen çığlıklardan daha beter. ve sen o sessizlikte ne demek istediğimi anladın. çünkü sen de çocukken bir kuş olmak istemiştin. yakınmadan, ortalığı ayağa kaldırmadan acı çekmeyi öğrenmek hayli zamanını almıştı. beni anladığında o kadar şefkatle baktın ki, sanki gözlerinle saçlarımı okşadın, gözlerinle ellerimi tuttun ve aynı gözlerle kahvaltına devam edebilirsin dedin.
bu sabah bir çocuk pencereye çıkıp yangın var diye bağırdı. sonra da koşup kendini denize attı. ölülerin üstüne basarak yürümekten yorulmuşsan bir balık olduğunu da düşünebilirsin"
mor ve ötesinin 16 yıl önce çıkan ilk albümünde yer en güzel şarkıdır. derin esmer söyler. back vokalde harun tekın vardır. şahane sözlere sahiptir..anlayana..
bir kısmı için:
sinmiş insanlar, bekleşip duruyorlar
reklamlar, panolar, dükkkanlar, insanlar
bana bir kutu sevgi al, bir kutu umut ve neşe al
alabilir misin, ne duruyorsun?
an itibariyle kulaklıktan gelen ses haricinde hiç bir sesin olmaması durumudur. zaten müzik haricinde bir şey duymamaktır. hep böyle olsa keşke kulaklık takmadan da.
O ilk sessizlik. Onu ilk bozacak olanın söyledikleri, birbirine uzak olan iki kişinin arasındaki mesafeyi eritmenin ilk adımıdır. Söylenen şeyin olumlu ya da olumsuz olması önemli değildir. ilk sözün söylenmesi sadece başka yeni bir şeylerin başlangıcı olur.
Yalanlar söyleyelim kendimiz hakkında. Bunun, birbirimize iyi görünmek için olduğunu bilelim. Ama susmayalım. Saçma olsa bile susmayalım. Yeter ki o sessizliği bozalım. En azından hatırlayacak bir şeylerimiz olsun. En azından, kısacık bile olsa bir hikayemiz olsun. Hatırladıkça gülümseyelim. Hatırladıkça üzülelim. Elini tutmasam da olur. Anlatalım durmadan. Sessiz kalacağımız zamanlar nasıl olsa gelecek. Susmayalım; çünkü eğer susarsak bunun sonu, adım adım gidilen bu yolun sonu, yine sessizliğe gidecek. Tıpkı o ilk sessizlik gibi.
bazen konuştuğun onca şeye rağmen yaşanılandır.
anlatırsın anlatırsın anlatırsın, ama için hala dopdolu. sanki aylardır susuyorsun. belki de anlatman gereken asıl şeyi anlatamadığındandır, kimbilir.
susmak değildir, asla değildir.
konuşulması gereken konuların konuşulmaktan kaçınıldığı, sorulması gereken soruların sorulmadığı, gidilmesi gereken şehirlere gidilemediği, ve yanında olmanız gereken insanların yanında olamadığınız zamanlar; kalbinizin kırılıp yok olmasına sebep olur.
bazen canıma tak ediyor şu sessizlik
nedendir bilmem, sevmiyorum aslında
hiçbir şeyi sadece dile getirmemek
ve seyretmek şu duvarı asker yatağında
bir de şimdi birkaç sayfanın bulaşması yok mu ellerime
anında bir resim hayal ediyorum kelimelerden
gelmek olanlı, hiç gitmemeli hayaller.
sonra bir an yaşıyorum
en incelip doğrulana kadar gözlerim çakmak
sigaram kimsesiz, yansın diyorum
yeter ki üşümesin onun ayakları.
Sessizlik varsa yalnızlık da vardır. bu iki kavram bir olunca kişinin kendisini çözümlediği bir an olur. Kendisiyle kavga ettiği, kendisini onurlandırdığı ya da kendisini yerle bir ettiği andır. Yani çok objektif bir andır. Sessizlik ve beraberinde getirdikleri güzeldir.
her dışarı çıkışımda hissetmek istediğim. motor sesi duymadığım bir gün olmadı, aslında hepimizin sorunu sessizlik denen şeyin olmaması. ya da biz göremedik. işte bundandır geçmişe olan özlemim.
sesin "olmama" değil olmayışın "ses" halidir. Her sessizlikte bir parça yok olunur, bir parça hiçleşilir. Sükût bu anlamda olamayan her şeyin halini alabilmektir.