bi nevi yardim cagrisidir. ilgi bekleyen ergenin hirsizlik, kavga gibi ailenin en azindan tepki gosterecegi suclar islemesi bu cesittendir. bunun bir de sevgiliye hitap edileni vardir ki avaziniz cikana dek bagirsaniz duyulmaz, aslinda ne demek istediginiz anlasilmaz.eger hatunsaniz simarikliginiza ne istediginizi bilmeyisinize verilir. bir film karesi vardir herkesin bildigi, kizin gozu donmustur yumruklar savurur erkege nefretini haykirir bagirir cagirir o anda istedigi sevdiginin ona sikica sarilmasi ve yokluguna katlanamadigi guven duygusunu telkin etmesidir. erkek kaskati durur. hizini alamaz kiz cekip gider bekledigi sadece simsiki sarilmadir. erkek duymaz kizin yardim icin yalvarislarini kacmak istedigini dusunup tutundugu ipi keser. birakir, dibe duser kiz. erkek bilmez kapidan ciktiktan sonra kizin halini, yalniz seyirci gorur yikilmisligini, anlasilmamanin yarattigi hayal kirikligini. iste boyle biseydir sessiz ciglik. kendini ifade yolu digerlerinden farkli kisilerin cozumsuz bitimsiz yalvarislaridir. ama duyulmaz iste.
osman öztunç'un düz yazı şeklinde okuduğu şiiri. vurucu cümleler içeririr. yamulmuyorsam albümünün de ismidir.
Ak sakallı kocaların
Yüzlerce yıldan beri
Duyarlı ve titrek ellerinde çevirdiği
Işıl ışıl sayfalardan
Beyaz takım elbisemi giyinerek döndüm
Tepeden tırnağa tertemiz
Ve en insancıl yanımla
Vakit dağların bakır rengiydi
Şaşırdılar
Parkamı palaskamı ve postalımı
Çıkarıp bırakınca nehrin kıyısına
Üzüldü dost üveyikler kanaryalar ve ağaçlar
Demek gitti dediler
Bilge yol başçı
Bu üzüntüye fazla dayanamadı anam
Ve toprağa düştü usulca gözyaşları babamın
Dedim ki onlara
içimdem kopup giden öncünün
Geri dönmeyeceğini biliyorum
Sırf bu yüzden
iğrenç şairlerin çaldığı şiirlerimi de
Bıraktım anaforuna doğurgan bir öfkenin
ilişmen bana
Birde beyaz takım elbiseme
Ben Vefa Sultan Hazretleri'nin daima bahsettiği
Bir dil bir dilek bir kültür aynasından
Bir başbuğ gönderdim
Güneşin geldiği yerden gittiği yöne doğru
Tanrı Türk'ü asıl şimdi korusun
Dinle dinle beni Harun
Parkamdan palaskamdan postalımdan
Bir de o nehirden sana sır vereceğim
Zebaniler Üsküdar'ı basmadan üç gece evvel
Şeyh Yahya heybeme biraz azık biraz telaş
Sayısız düş tohumu doldurup gökyüzüne gönderdi
Buğdaya kuru üzüme tütüne
incire erik ve kaysıya kıtlık düşmeden
Koyuna yaşlı öküzlere
Bil cümle hayvanlara hastalık bulaşmadan
Kervansaray Bedirkale Arap Köyü topraklarına
Kuraklık düşmeden
Gece ile gündüz çekilmeden
Yerle göğün arasından
Erkekler dölsüz kalmasın
Anasından emdiğini yavrusuna emdirsin diye
Dişi gençliğim
Hürriyet yıldızları yurdumun yeryüzüne
Dökülsün emrini verdi
Vird-i evrad ile
Sırlara ermiş erenler gece sarhoştular
Yıldızların arasından doğrulup
Tuğ kaldıranda Bilge Kağan
"Ey Türk! Üstte mavi gök çökmedikçe
Altta yağız yer delinmedikçe
Senin ilini ve töreni kim bozabilir"
Haykırışıyla ezilirken zebaniler
Uğurladık kutlu törenin son mümessilini
Ey yiğitler sultanı Alparslan
Seni görüpte baştan çıkmayan bir aklın başını
Ezmek yaraşır
Çünkü çirkin bir yılandır o
Toprak yağmura doymadı dedim
Sus dedi
Güneşi anlatsaydım doğmayı unuturdu
Kahrolayım Şeyh Yahya'dan
Vefa Sultan Hazretleri'nden
Başbuğum'dan
Bir de Üsküdar'dan ayrılamadım
ilkokul çağlarımdan 29 yaşıma kadar
Varlığım Türk varlığına armağan olsun
Kenzaburo Oe tarafından yazılmış bir kitaptır. Kitabın kahramanı; Mitshu adında içe kapanık, hayattan bir beklentisi kalmamış, sürekli geçmişini yargılayan ve küçükken çocukların attığı bir taş sonucu tek gözünü kaybetmiş bir adamdır. Diğer kahraman Nathsu ise; çocuklarının engelli doğuşu neticesinde kendini suçlayarak, mutsuz olan ve kendini içkiye vermiş biridir. Son kitap kahramanı ise; Takashi adında isyankar ve gençliğinde öğrenci çatışmalarına katılmış biridir. Kitabın konusunu ise; Mitshu, Nathsu ve Takashi arasında geçen olaylar ve geçmiş hesaplamaları oluşturur...
bağırmanın, ağlamanın anlamsızlaştığı saf acıyı çekerken, iç organların parçalanıyor gibi hissederken kopan çığlıktır. sesi yoktur ama anlamı çoktur...
haykırmak isteyen ama kalp kırmaktan korkan, bağırmak isteyen ama üzmekten korkan, anlatmak isteyen ama yanlış anlaşılmaktan korkan, sormak isteyen ama cevapsızlıktan korkan, incitmek isteyen ama sadece kendini incitebilen, öldürmek isteyen ama sadece kendini ölüme götürebilen, duyulması halinde her şeyin çözüleceği acı ince derinden keskin ses.
üst üste bindirilmiş acılardan çıkan "gıcırtıların",
"dengesiz bir hareketle" yıkılıp,
büyük bir gürültü ve "hiçliğe" dönüşüvereceği anların habercisidir...
varlığı; keskin bir cam parçasını andırsada,
yumruk yapılmış ellerin içinde "sımsıkı gizlenir".
gösterilmez! söylenmez! farkına varılmaz!
ta ki; elini kanatıp,akan damlalar
herşeyein üzerinde "kırmızı bir gölge" olana dek...
Ak sakallı kocaların
Yüzlerce yıldan beri
Duyarlı ve titrek ellerinde çevirdiği
Işıl ışıl sayfalardan
Beyaz takım elbisemi giyinerek döndüm
Tepeden tırnağa tertemiz
Ve en insancıl yanımla
Vakit dağların bakır rengiydi
Şaşırdılar
Parkamı palaskamı ve postalımı
Çıkarıp bırakınca nehrin kıyısına
Üzüldü dost üveyikler kanaryalar ve ağaçlar
Demek gitti dediler
Bilge yol başçı
Bu üzüntüye fazla dayanamadı anam
Ve toprağa düştü usulca gözyaşları babamın
Dedim ki onlara
içimdem kopup giden öncünün
Geri dönmeyeceğini biliyorum
Sırf bu yüzden
iğrenç şairlerin çaldığı şiirlerimi de
Bıraktım anaforuna doğurgan bir öfkenin
ilişmen bana
Birde beyaz takım elbiseme
Ben Vefa Sultan Hazretleri'nin daima bahsettiği
Bir dil bir dilek bir kültür aynasından
Bir başbuğ gönderdim
Güneşin geldiği yerden gittiği yöne doğru
Tanrı Türk'ü asıl şimdi korusun
Dinle dinle beni Harun
Parkamdan palaskamdan postalımdan
Bir de o nehirden sana sır vereceğim
Zebaniler Üsküdar'ı basmadan üç gece evvel
Şeyh Yahya heybeme biraz azık biraz telaş
Sayısız düş tohumu doldurup gökyüzüne gönderdi
Buğdaya kuru üzüme tütüne
incire erik ve kaysıya kıtlık düşmeden
Koyuna yaşlı öküzlere
Bil cümle hayvanlara hastalık bulaşmadan
Kervansaray Bedirkale Arap Köyü topraklarına
Kuraklık düşmeden
Gece ile gündüz çekilmeden
Yerle göğün arasından
Erkekler dölsüz kalmasın
Anasından emdiğini yavrusuna emdirsin diye
Dişi gençliğim
Hürriyet yıldızları yurdumun yeryüzüne
Dökülsün emrini verdi
Vird-i evrad ile
Sırlara ermiş erenler gece sarhoştular
Yıldızların arasından doğrulup
Tuğ kaldıranda Bilge Kağan
"Ey Türk! Üstte mavi gök çökmedikçe
Altta yağız yer delinmedikçe
Senin ilini ve töreni kim bozabilir"
Haykırışıyla ezilirken zebaniler
Uğurladık kutlu törenin son mümessilini
Ey yiğitler sultanı Alparslan
Seni görüpte baştan çıkmayan bir aklın başını
Ezmek yaraşır
Çünkü çirkin bir yılandır o
Toprak yağmura doymadı dedim
Sus dedi
Güneşi anlatsaydım doğmayı unuturdu
Kahrolayım Şeyh Yahya'dan
Vefa Sultan Hazretleri'nden
Başbuğum'dan
Bir de Üsküdar'dan ayrılamadım
ilkokul çağlarımdan 29 yaşıma kadar
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
gecenin sessizliği ev sahipliği yaparken bağlılık ve sorumluluk hissiyle zincirlendiğiniz acı dolu odanızda, kimseleri rahatsız etmemek adına kendi varlığını hiçe saymak anlayışında bir duyarlılığın zorbalığıyla kahır davlumbazı olmuş yüreğinizin, bacanızı filtrelemesi sonucu ıttırat ile ortaya çıkan sessiz kıpırdanışlarınız, titremeleriniz.