üstadın dediği gibi; bazen dünyanın öteki ucunda birine her şeyini anlatmak istersin, her şeyin olsun istersin.. aşk, ona inanmayanı değil onu bir tevekkülle, güleryüzle ve kalp çarpıntısıyla bekleyeni ödüllendirir. çünkü mucizeler sadece ona inananlara, layık olanlara görülür.diğerleri ise aşk gelse de gelenin aşk olduğunu farketmez. bazen insan nefes alamaz hale gelir, güçlü rolü yapmaktan yorulur, yalanlar tıkanır, deniz biter kara görünür. işte o zaman kendine bile itiraf etmeye korktuğu şeyi diler. sessiz bir dua gibi yastığına akıttığı sıcak gözyaşlarıyla bir dilek yazar gecenin laciverdine; aşka ihtiyacım var.. birinin beni çok sevmesine, korkma ben varım demesine ihtiyacım var.
"diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? haklısın. belki de çok az..
o zaman şöyle demeliyim: seni az tanıyorum.. az..
sen de farketin mi? az dediğin küçücük bir kelime. sadece a ve z. sadece iki harf. ama aralarında koca bir alfabe var. o alfabeyle yazılmış onbinlerce
kelime ve yüzbinlerce cümle var. sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. biri başlangıç, diğeri son.
ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. yan yana gelip de birlikte okunmak için. aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler.
senin ve benim gibi.."
--spoiler--
--spoiler--
sen baharı ertelenmiş boynu bükük karanfil
gücenmiş bir şarkısın sen, yol ayrımında
sonuncu bahar olsaydın, sonbahar değil!
keşke böyle bitmeseydi bu hüzzem sevda
ansızın kapılar çarpar duvardan bir resim düşer
merdivende bir an için titrenir, sendelenir
"dönsem, dönsem mi" denir
ağlamaklı bakışlardan sitemler yağar
çekip de gidenden fazla geride kalan tükenir
o şiirler tek başına okunmuyor gel yalvarırım
ve o şarkı söylenmiyor sen olmayınca
dönüp de gelirsen diye her şeye rağmen huysuz bebek
anahtarın o paspasın altında hala
***
... bir gün anlarsın hayal kurmayı, beklemeyi, ümit etmeyi
bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
lanet edersin yaşadığına
maziden ne kalmışsa yırtar atarsın
o zaman bir çiçek büyür kabrimde kendiliğinden
seni sevdiğimi bir gün anlarsın...
***
yine girdin bulutlara; yalnızlığın, sensizliğin
aç kurt gibi üzerime yine saldırır hüzün
karanlığın kollarında sayıklayan gece gibi
yine gizlenir ay yine, belirir güzel yüzün
dallarımı insafsızca söküp kıran bu fırtına
sevdamıza çöken kışın çığ düşüren kar sesidir
eğer bir gün bir mezarda kırmızı bir gül açarsa
gözyaşlarım yaprağında çiğ tanesidir
o şiirler tek başına okunmuyor gel yalvarırım
ve o şarkı söylenmiyor sen olmayınca
dönüp de gelirsen diye her şeye rağmen huysuz bebek
anahtarın o paspasın altında hala
--spoiler--
aşk sükunet gerekir. bu yüzden de sadelik ister. saygı ister. sevgi ister. her şartta ve her koşulda teslimiyet ister aşk.
üç-beş hayal kırıklığından sonra "ben aşka inanmıyorum" insan(cık)larını istemez aşk. o kadar vasat ve basit değidlir zira. aşk kutsaldır. kutsal olduğu için de iki kişi birbirini sevmemelidir. iki kişi birbirine tapmalıdır.
tanrı anlayacaktır bu tapınmanın nedenini. anlamazsa eğer, anlayamazsa tanrı bu tapınmanın nedenini; tanrı, tanrı değildir.
aşkta gömülmelidir her şey. her şey nasıl ki masum bir bakışla, sıcak bir gülümsemeyle başlıyorsa, bir şeyler bittiğinde, bir aşk bittiğinde de aynı durum gerçekleşmelidir.
incitmeler hasıraltı edilmeli, acılar saklanmalı, kötü sözler yutulmalıdır.
aşk; hakkını vererek yaşanmalıdır. bitecekse eğer, hakkını vererek bitirilmelidir.
aşk;kişinin ruhuna yakışanı giymesidir.
hem kadın dediğin bir sandal gibi salınmalı..
liman gibi bir erkeğin koynunda..