namık kemal'in başlattığı sanatkarane roman geleneği, bu dönemde başarılı örnekler verilerek geliştirilmiştir. türk romanı bu dönemde olay örgütleyici anlatıdan, karakter sentezleyici anlatıya geçmiştir. gözleme önem verilmiş, konu ve tasvir bağlantıları sağlamlaştırılmıştır. realizm ve naturalizm etkilidir. konular genellikle istanbul'dan alınmıştır. romanların dili şiirdeki gibi ağır ve süslüdür. genellikle aşk, doğa, ölüm, yabancılaşma konuları üzerinde durulmuştur.
Halit ziya uşaklıgil, mehmet rauf, cahit yalçın, saffeti ziya gibi yazarların avrupa'da eğitim görmesi, avrupa'yı gezmesi, dil öğrenmesi ve oraların kültüründen, yaşam tarzından, modasından etkilenmesi sonucu, biçim dışında bir öğe olan içeriği, batı kültüründen fırlamış karekterler ve konularla şekillendirmesi sebebiyle yazıldığı dönemde kabul görmemiş ve günümüzde sıkça dizi uyarlaması yapılan eserlerdir. Çünkü yazıldıkları dönemde bihter&behlül, necip&suat aşkını ve daha nicelerini sindirecek sosyal bir ortam yoktu ve aile, din, ideoloji gibi değerlere dokunmak dışlanmaya yeterliydi. Bu eserlerin şimdi okunup, uyarlamalara konu olması artık o sosyal ortamın zedelendiğini mi gösterir, o ayrı bir konu.