* iyi şarkıdır, hoş şarkıdır da.. mor ve ötesi, türk müziği tarihinde çocuk korosu ile farklı çalışma sunmuşsa bile (ki sanmam), genele bakılınca (ki red hot chili peppers dersem, pek derin araştırma istemediği de çıkar ya) aeroplane'in varlığından dolayı olumsuz his oluşturur da..
tabii şarkıya bağımsız bakmak lazımdır.. o durumda da,
"aldım verdim ben seni yendim,
kaçtın, sattın, beş paraya sattın" sözleri sevimsiz gelir.. "sattın" tekrarından sadece, başka şey değil.. bu şarkı, sadece o "sattın" tekrarı olmadan, ilki "...tın" diye biten her kelime ile değiştirilip cidden daha güzel yapılabilirdi.. saçma tekrar, kötü..
ama güzel şarkıdır tabii.. tekrarlı dinlemeye de pek uyar, "hoy loy loy" coşturuşu yapar.. mor ve ötesi ile belki de kurulan tek alaka bile olabilir..
1967 yapımı harika bir sadri alışık filmidir. filme harika dediğime bakmayın. klasik bir türk filmidir. birbirini seven iki kişi, karşılarına çıkan engeller falan. ama bu filmi harika yapan sadri alışık ın oyunculuğudur, balıklarla konuşması, akşam eve geldiğinde kendini sorgulaması, salaş bir meyhaneye gidip içkisini yudumlamasıdır. kısacası bu filmden çok harika olan sadri alışıktır.
efenim şimdi ikiye ayırmak lazım bu tipleri. yararsız ve yararlı olmak üzere. yararsız olanlar bildiğin apaçidir (bkz: her gün yeni bir apaçi). dar paça kot pantolon, çakma ayakkabı, abuk subuk renklerden oluşan t-shirt, ve kafanın ustune kondurulan gagalı şapka. boyle okul cıkıslarına gıder bunlar kız kesmeye (bkz: kızlar serseri erkekleri sever), sonra yolda gördükleri kupelı erkeklere laf atarlar, yol keserler, haraç almaya çalışırlar. gerizekalıdırlar.
bir de yararlı olanları vardır bunların. sabahları okula gıderler, okul cıkısı arkadaslarıyla mahallede otururlar, sonra ders calısma vaktınde derslerını calısırlar. rahat ve spor gıyınırler. kızların cogunu salak bulurlar, kız tavlamak için uğrasmazlar.
' çoğu zaman yalnızdı. kimi kimsesi yok sanırdık biz ama bir gün yanında kendinden biraz daha büyük biriyle geldi, abisiymiş. onun kadar yakışıklı değildi ama mahallemize adım atar atmaz birkaç kızın gönlünü çalmayı başarmıştı. ikisininde yüzünde çizikler, morluklar vardı. neden gelirdi mahallemize kimse bilmezdi ama büyükler pek hoşlanmazdı ondan. bir gün hava acayip sıcak, hepimizin elinde dondurma, o da girdi bakkala ama saniye geçmeden bakkal kovdu onu. kavga çıkacak sandık korktuk ama sadece gülümsüyordu o. bakkal ise bağırıyordu:' git hadi serseri.' diye, ' eyvallah moruk.' dedi daha da gülümseyerek ve hızla uzaklaştı oradan. hırsız yerine konulmak koymuştu. hepimiz onunla muhabbet etmek istiyorduk ama hiç birimiz cesaret edemiyorduk. her gün başka bir çizikle geliyordu, kimseyle konuşmadan tüm gün bizim karşımıza oturuyordu. dayımın oğlu gelmişti bize. asabiydi, korumacıydı. o gelmişti gene, dayımın oğlu bana baktığını görünce yanına hızla gidip yumruk atmıştı. hepimizin ağzı açık olacakları korkuyla bekliyorduk. ' kavga etmeyecek misin?' diye bağırdı dayımın oğlu. ' git başımdan.'dedi o. ' korkak.' dedi dayımın oğlu. o sırada bana baktı ve cebinden çıkardığı ay ne diyordunuz ona...' abim heyecanla:' çakı.' diye atıldı. ben:' allah'tan dinlemiyordun.' dedim gülerek. ' sus lan it.' deyip kafama vurdu. kadın devam etti:' hah çakısını çıkardı ve dayımın oğlunu tek el hareketiyle hızla duvara yasladı. bıçağı da boğazına dayadı. çığlığı koyuverdim. hemen bana döndü ve gülümsedi. çakısını katlayıp cebine koydu ve bana bakarak yürüdü. peşinden gittim. dayımın oğlu korkudan yere yığılmıştı, millette onunla ilgilenirken bir cesaret gittim peşinden. az ilerledik böyle ardından döndü bana ve:' benimle gel. abimle gideceğiz buradan, sende gel.' dedi. hayır demek imkansızdı. ' olmaz gelemem.' lafı çıktı ağzımdan. ve bana son kez baktı, o güzel gözlerinde öfke ve kıskançlık vardı. hızla uzaklaştı... hoşçakal dedim ardından ama bir ben duydum birde olaya şahit olan sokak kedisi. işte ondan sonra hiç görmedik onu. yaşıtım ve itiraf edemeyen bizden biraz büyüklerinde hep aklında kaldı, serseri... ne zaman görüşsem eskilerle konu döner dolaşır o'na gelir. zaten itiraf edemesek de o'nun için buluşulur. serseri... hayattaki tek pişmanlığım... her saniye ' keşke evet deseydin.' diyor kalbim.' dedi ve sustu.
annemin o güne kadar pek haz etmediği kadın artık ailemiz için vazgeçilmez olmuştu. ölene kadar serserisini bekledi. yardım etmeye çalıştıysak da bir işe yaramadık. öyle bir aşktı ki yaşanamamış olsa dahi en güzeldi.
Anayasamızın 19. maddesinin 2. fıkrasında söz edilir. yani serserilik Anayasal bir kurumdur. *
--spoiler--
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması; bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike teşkil eden bir akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması; halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.
--spoiler--
konusunu kısaca belirtmek gerekirse; bir başına derme çatma kulübesinde, kıt kanaat geçimini sürdüren bir balıkçı, misantropik adam kazım*; insanlardan, toplumdan nefret etmekte ve yalnızlığından sıyrılalamaktadır. her şeyden vazgeçip avunma çabaları içinde iken bir gün karşısına güzel, kimsesiz ve görme özürlü olan bir genç kız* çıkar. bu olay ve devamında gelişenler kazımın hayatını geridönülemez değişimlere sevk eder.
senaryosu klasik türk filmi çizgisinde ilerlemesine karşın sadri alışık üstadın oyunculuğu 'özellikle kendiyle hesaplaşmalarının, iç sancılarının yansıtıldığı kısımlar' filmin kalitesini belirleyen başlıca etken diyebilirim. kazım karakterinde kendimi buldum fazlasıyla. üzerinden 43 yıl geçmiş ama göğüs kafesini aşmayı başarabiliyor hala bu filmler. sıcaklığı da işte burada ortaya çıkıyor bu tarz filmlerin.
sadri alışık' ın '' kazım '' rolü ile gönüllere taht kurmuş bir sadri alışık filmi konusu ise :
--- spoiler ---
kazım, kendisi derya deniz bir insan ,açık sözlü ,bazen hoyrat ,temiz yüreği katlanamaz insanların iki yüzlülüğüne,dar görüşlerine ….
onlardan , kendini soyutlaması bundandır, yalnızlığı sevmesi yani mertliğindendir.
denize döker içini ,balıklarla dertleşir ,hatta bir deniz kızı düşler gözleri kara ,kalbi güvercin .
zeynep ‘in ,gözlerinin görmeyişi, kazımın yüreğinin, güzelliğini görmesine engel olmaz .ikisi de kendi içlerinde utangaç ama yürekli bir sevdaya düşerler .kazım onun için hırsız olmaya razı olur zeynep te gözleri kapalıyken sevdiği aşkını tanır ,bulur ve ona aşkını ilan eder.bekleme sözü verirler hapiste de olsa kavuşurlar.
kanal d nin işe yarar dizilerinden biriydi. çok fazla rastlanmayan bir durumdur kanal d için. Her gün arka sokaklar vereceklerine şu diziyi tekrar verseler olur aslında.
yeryüzünün en boşta gezeni, en adam olmazı, en hayırsız olanı, en hayat görüşü olmayanı, en ahlaksızı, en arlanmayanı, işsizi, evsizi, hayata gözleri açık ama bakmayanların adı. bi nevi en olumsuz "en"lere sahip kişiliklerdir kendileri.