serseri standartları sempozyumu

entry2 galeri5
    1.
  1. vecdi çıracıoğlu'nun bilmem ne zaman yazdığı kitap. ütopik olarak yeni bir dünyanın kurgusu. sorsan yorumlarda öyle derler yani. ben kitabı ankara terminalinden aldım, büyük bir heveslede değil ayrıca, kitabım yoktu yanımda. seçiciyim aslında kitaplar konusunda, almam ordan burdan. ( itiraf ediyorum satmıyor diye ucuzluktan aldım )
    neyse; kitap subjektif olarak söylüyorum: tam bir fiyasko. serseriliğin standartlığı özünde anarşizm temelli ''hacı bak, öyle güneş ülkesi falan düşlemiş adamlar vakti zamanında, nooldu... olmaz tabi reel dünya diye bişey var, sen konumuna bak, öyle düşün'' havasında tersine ütopya durumunda ama çok dağınık ve birşey vermiyor. buradan çıkardığım tüm sonuçları yazıyorum:
    terminalden kitap alınmaz, alacaksan leman al, yoksa bul işte bir dergi.
    sırf ucuz diye kitap alma.
    ''edebiyatta çığır açan yazar'' tanımını duyduğun anda kaç kurtul. çığır dedikleri, yazarın anlattıklarını anlamadığındandır.
    her aldığın kitabı okumak zorunda olmadığını kafana yaz, ver birine ''al bunu süper kitap, edebiyatta çığır açmış diyorlar'' diyerek gazla gitsin.
    editimsi: ne vecdi ile ne de yeni yazarlarla alıp veremediğim var. yeniler arasında çığır açanlar var yani, dimi?
    3 ...
  2. 2.
  3. "Sarı Kasnak" kitabından sonra, (bkz: vecdi çıracıoğlu)'nun merak edip okuduğum ve beni romanda ki faretin bey'in yarım kalan "serseri standartları sempzyumu"nu tamamlamaya yönlendiren Bilge serserinin el kitabı.

    Bu kitabı okurken tatildeydim ve kitaba öylesine kaptırdım ki kendimi odadan dışarı dahi çıkmadım, çıkamadım. ( eşim biraz sinirlense de hak verdi o da kitabı okuyunca bana )ve arkadaşlarımdan bazılarının vecdi çıracıoğlunu tanıyabileceği düşüncesiyle telefona sarıldım. Sonunda vecdi çıracıoğlunun telefonunu bularak ulaştım kendisine saat biraz geç olmuştu ama yinede anlayışla karşıladı beni; vecdi' ye ( artık vecdi diyorum arkadaş olduk sonrasın da ) kitabı ne kadar beğendiğimi, bu kitaptan daha önce haberim olmamasının üzücü olduğunu yeterli tanıtımının yapılmadığı ve yahut anlaşılamadığı konusunda konuştuk, kitap üzerinde konuşurken karakterlerin gerçek karakterler olduğunu mekanlarında gerçek mekanlar olduğunu öğrendim bu daha da çok heycanlandırdı beni; istanbul'a dönünce kendisiyle görüşmek istediğimi ve eğer vakti olursa faretin bey'in yarım kalmış serseri standartları sempozyumunu gerçekleştirmek istediğimi söyledim, vecdi bey de bu isteğimi reddetmedi ( heycanımdan etkilenmiş olsa gerek ) aslında isteğim romanın içene girmek ve bu
    Bilge serserilerle tanışmaktı.
    istanbul'a döndüğüm gün aradım kendisini; ikimizde anadolu yakasında kadıköy'de oturduğumuz için Gemide diye bir bar da buluştuk vecdi bey'i daha önceden tanıyan telefonunu edindiğim arkadaşımda serseri sempozyumunu gerçekleştirmek için bize katıldı. kitap üzerine biraz entellektüel sohbet, biraz tanışma faslı ve bolca biradan sonra Sempozyumun yapılacağı kıyılara varmıştık. Keyifli bir yolculuk arada vecdi bey'in kitaplarda yazmayan hikayeleriyle sempozyumun yapılacağı kıyılara yani rumeli hisarına vardık. Kitapda ki karakterler, ölenler hariç hepsi etiyle kemiğiyle karşımda duruyordu. ne bir eksik ne bir fazla vecdi bey hepsini tek tek anlatmıştı ve hepsi arkadaşlarıydı. şapka mehmet, çingene ( rahmetli oldu )balıkçı, ayyaş, midyeci hepsi oradaydı kitapta geçen deli bey kitapta anlatıldığı gibi ölmüştü. Gözlerim kaptanı aradı birazdan gelir dediler.Bu arada rakılarımızı alıp hemen kurduk sofrayı bir bankın üzerine. Yandaki balıkçıdan aldıkları midyeleri açıyorlardı ( kolay gibi görünse de zahmetli iş bir şarap parasına )vecdi bey'de başladı midye açmaya. Neyse rakılar içildi hikayeler bir de gerçek ağızlardan dinlendi; sonra kaptan geldi tekneyle yanaştı yanımıza kun ( yani çoşkun kaptan ) belki de inanmazsınız ama bir insan bu ancak bu kadar içinde büyüdüğü denize benzer. Gözlerine bakınca boğazı seyredermiş gibi oluyor insan. yeni bir şişe rakıyla berber bindik tekneye boğazı geçip göksu'ya vardık. kun bizden daha sarhoştu ve bir boğaz geçimi ne kadar mecera yaşanabilirse hepsini eksiksiz yaşadık. Göksu da rakılarımızı bitirip serseri standartları sempozyumu'nu gerçekleştirmiş, hikayenin içine girmiş, karakterlerle ve vecdi'beyle tanışmış, ayakta duramayacak kadar sarhoş olup tekrar ilk buluştuğumuz mekana dönerek içmeye devam ettiğimiz mükemmel bir gün geçirmiş olmuştuk. bU güzel tecrubeden sonra kısaca özetlemek gerekirse ve en doğru kritiği yapacağıma inanıyorum;

    Bu kitap; gerçek kişilerin yaşadığı, gerçek mekanlarda geçen, gerçek bir masal.
    Bu kitap; ötekinin, uyumsuzun, başka olanın kendine kurduğu cennet ve cehennem ve arafı anlatan bir yolculuk kitabı mekan değiştirmeksizin yol kateden. Bu kitap tam da bu coğrafyanın dilini, entellektüelini ve bilge serserisini edebi bir dille anlatan bir rüyanın kitabı
    Yani si; Kendi dilimde yazılmış olduğu için mutluluk duyduğum nadir kitaplardan birisidir serseri standartları sempozyumu

    Resimleri de ekledim.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük