aslında bir kalemşör. yukarıdan verilenleri aşağıya anlatmakla görevli.
nasıl mı?
işte böyle;
--spoiler--
Biz milletçe başına "gizli" eklenen tanımlamaları pek severiz. Gizli işsizlik mesela ya da gizli ajanda.
Gezi Parkı meselesiyle başlayan tartışmalar memlekete bir gizli daha hediye etti:
Gizli çevreciler.
Meğer ne kadar çok çevrecimiz varmış.
Memleket, Yeşiller Partisinin anavatanıymış da haberimiz yokmuş.
Birbirine, odun gibi adamsın diyenlerin birçoğu aslında iltifat ediyormuş; ağacı, yeşili hatırlatıyormuş.
2,8 milyar ağaç
Bir ağaç kavgasıdır gidiyor.
Malum; tartışma Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın, geçtiğimiz pazar günü Ankarada parti otobüsünün üzerinden yaptığı açıklama ile alevlendi.
Ne demişti Erdoğan:
Türkiyede 10 yılda 2 milyar 800 milyon ağaç diktik.
Bu 2 milyar 800 milyon ağaç açıklamasının ardından, twitter üzerinden geyikler ardı ardına patladı.
Türkiyeyi yağmur ormanlarının ülkesi yapanları mı ararsın, işe giderken sarmaşıklara tutuna tutuna gidiyorum, sonra da leopara biniyorum diyenleri mi?
Bir yandan da anlı şanlı profesörlerimizin bu rakama itiraz eden değerlendirmeleri geldi.
Hükümetin ağaçla imtihanı ana gündem maddelerinden biri oluverdi.
--spoiler--
(bkz: 10 senede 2 5 milyar ağaç diktik) yeterince yazarlarımızın tartıştıgı bir olgu lakin açıklamakta fayda var;
gazetecinin görevi nedir?
sadece haberse, doğru olup olmadıgını tartışmak. eğer yalansa doğrusunu bulmak! halkı aydınlatmak! görülmeyeni görülür hale getirmek, okuyucunun ufkunu açmak, yorum getirmektir.
serpil hanım'ın yorumlarının çok adil oldugunu söylemeliyiz çünkü 2b orman arazi talanında yahut acarkent sırasında, koç üniversitesi açılması, sabancı üniversiteleri açılmasında, alman üniversitelerinin beykoz koruluguna açma hadisesinde hiç yazılarını göremedik, ama iktidarın sözcüsü olarak herseye atlamasını çok görür olduk!
ikinci parta gecelim;
--spoiler--
Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın Gezi Parkı heyeti ile görüşmesinin oldukça samimi, yapıcı ve her şeyin rahatça konuşulabildiği bir ortamda geçtiği açık.
Bunu, hem toplantıdan sonra açıklama yapan Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelikin sözlerinin satır aralarından hem de toplantının ardından temas ettiğimiz kimi isimlerin verdiği bilgilerden kolayca anlamak mümkün. Toplantının flaşı, tabii ki Topçu Kışlası için büyük ölçüde karar verilmiş olan referandum tercihi. Bu konu daha çok tartışılacak. Böylece hükümet, hem olaylar daha fazla boyutlanmadan önüne geçebilecek bir adım atıyor, hem de iyi niyetini gösteriyor. Şimdi önemli olan, bu mesajın meydanlardakiler tarafından nasıl algılanacağı.
Dünkü toplantıda bazı ilginç diyaloglar geçtiğini de öğrendim.
Bunlardan biri meşhur alkol düzenlemesine ilişkin. Heyet üyelerinin hemen hepsinin Başbakan Erdoğana doğrudan çok tartışmalı konuları sorularla yönelttiği toplantıda, alkol düzenlemesi de sorulmuş. Bir heyet üyesi, Başbakana açık açık, Efendim bu içki düzenlemesi yapılmasaydı olmaz mıydı deyince, Erdoğan, Siz yurtdışında, Amerikada bu tür düzenlemelerin olduğunu biliyorsunuz değil mi? diye karşı bir soru yöneltmiş. Evet, biliyoruz yanıtını alınca da Burada niye olmasın? demiş, ardından kısa bir açıklama yapmış.
Eleştiriye tahammül
Heyetteki genç isimlerden biri ise Erdoğana, meydanlardaki temel eleştirilerinden birini doğrudan sorarak, Kamuoyunda sizin eleştiriye çok tahammül edemediğiniz, hiç kimseyi dinlemediğiniz algısı var sözleriyle konuyu gündeme getirmiş.
Başbakan Erdoğan ise yaradılışı ve siyaset yapma tarzına ilişkin günlerdir eleştiri konusu edilen bu algıyı şu mesajla yanıtlamış:
Bakın benim burada arkadaşlarım var. Biz her şeyi istişare ederiz, konuşuruz. Tabi herkes herkesle ilgili bir şey söyleyebilir. Bizi herkes biliyor. Bizi halkımız biliyor. Bizi arkadaşlarımız biliyor. Bizim ne yaptığımız ortadadır.
Görüşmede masada olan konulardan biri de polisin uygulamaları. Toplantıya katılması dikkati çeken Başbakan Erdoğanın kızı Sümeyye Erdoğan, toplantı boyunca heyettekilerin söylediklerini çok dikkatle dinlemiş, zaman zaman da esprili diyaloglara girmiş. Aldığım bilgiye göre, Sümeyye Erdoğan, görüşmeye damga vuran bir değerlendirme de yapmış.
Heyet üyelerinden bazıları, yaşadıklarını anlatarak, polisin orantısız güç kullanmasından yakınınca, Sümeyye Erdoğan da üniversite yıllarını örnek göstermiş. Bunların geçmişte üniversite kapılarında binbir sıkıntıya katlanan başörtülü gençlere de yapıldığını belirterek, okul kapısında nasıl coplandıklarını anlatmış ve Ancak hiçbir şekilde tasvip edilemez. Hangi dönemde kime yapılırsa yapılsın doğru şeyler değil demiş.
Yapıcı atmosfer
Başbakanın kimsenin sözünü kesmeden sabırla dinlediği heyet üyeleri, Gezi Parkındaki atmosferi, yaşadıklarını ve şikayetlerini görüşmede uzun uzun anlatmış. Özellikle yönetmen Kutluğ Ataman ile Ak Parti üyesi Bülent Pekerin değerlendirmeleri tatmin edici bulunmuş.
Heyettekiler bazıları CHPye oy verdiğini ya da siyasi görüşünü açıkça söylemiş. Hiçbir tatsızlığın yaşanmadığı görüşme öncesi heyet üyeleri yaklaşık 1 saatlik bir görüşmeyi de Hüseyin Çelikle başbaşa ve samimi bir ortamda yapmış. Dünkü görüşme, şöyle özetlenebilir:
Herkes yapıcı oldu, herkes fikrini söyledi, herkes nezakete dikkat etti, insanlar birbirini dinledi, anlamaya çalıştı.
--spoiler--
hangi tarafından tutsak elimizde kalan bir borazanlık yazısı daha. sümeyye erdoğan'ın siyasete hazırlanmasını zaten biliyoruz, üstüne böye bir vahim toplantıda geçmiş hakkında konusabilmesi çok güzel. öyleyse neden şu konulardan da bahsetmiyor?
sayın borazancımız, istediğini görüp istediğini yazma lüksüne sahip oldugu için kamusal bir yazar olma şansını yitirmiştir. hakkında sadece bu başlığın olması bile uludağ sözlük yazarlarının onu okumadıgı anlamına gelir ve de tınlamadığı.
not: üstteki yazıyı incelemeye gerek görmedim. okunacak değerde değil. örnektir.