1976 yılında istanbul'da doğdum. ilköğretimi Çapa, orta öğretimi Özel Kültür Koleji ve liseyi Kabataş Erkek Lisesi'nde bitirdim. 1994 yılından bu yana istanbul Teknik Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Fizik Mühendisliği bölümünde okuyorum. 1997'den beri çeşitli edebiyat dergilerinde (Düşlem, Yeni Biçem, imece, Altamira, Uç, Varlık, Bir Bilet Gidiş-Dönüş) şiir, deneme, hikaye yayınlamaktayım. ilk şiirim Düşlem'in 1997 Aralık sayısında yayınlandı. 1994'te Mehmet Batur ve Emre Sururi ile birlikte ilk tohumlarını attığımız Mizan dergisi nihayet 1999 mayısında ilk sayısını çıkardı. Bugünlerde dergi dışında, 1999 sonlarında Liman yayınlarından çıkması planlanan ama çok ağırdan giden bir de kitap çalışmam var... 1999 Yılı sonunda inkılap Yayınlarının açtığı Yarışmada şiir ödülüne layık görüldüm. 'iki Şehir Arası Gece Ve Şeyler' ismindeki kitabım bu yayınevinden bu yıl sonuna kadar çıkacak. Ayrıca Liman Yayınlarından ilk kitabım Metropol Aşkları'nı çıkardım. (Kasım 1999)
Eteğini küllere bulamış bir ejderhanın sürekli yüzü duruyor sokaklarda
Bu yüz binbir gece masallarının sonundaki gün kadar esrarlı
Ve bi’o kadar da çağ dışı -çağdışı bir masal oluyor zamanla-
Yontuyorum düşgücümü, çok değerli metalin üzerinde sürgünler yaşıyor spatulam
Damarı bulmanın sevinci ile esriyorum güneşin altında
Nehirleri taşırıyor kösnümem:şehvetimin nesneleşmesi.
Buna aşk dahil değil elbet, aşk yankıları ile peydahlanıyor
Külleri ile sürekleniyor sokaklarda
Esrarı kendinden mürekkep, mürekkebi baldıran, kadehi ilkel ve eskil
Tarih-dışı cinayetleri, müsveddeleri, kullanımı olmayan daktilo şeritlerini
iç yüzünde bir kalaycı gibi parlatan aşk, elbet dahil değil tüm bu kadınadalarına.
Eteğini küllere bulamış bir ejderhanın sürekli yüzü duruyor sokaklarda
O sokaklarda etekleri sıyrılmış kadınlar, fahişeler yüz görümlüğü arıyor
Simya bir mumun alevinde pervanesini arıyor çıkmazlarda: sokak nefes alıyor
Ben eşzamanlı kahroluşlar yaşıyorum, tüm çağlarda
Sokak adına düşüyorum, öpüyorum asfaltı, kaldırımları, çöpleri…
Sürekli yüzün önünde otobüs şoförleri, uç kağıtçı körler, dilsizler,
ince saten hayaller, kahramanlar, çıplak baldırlar, bebekler,
azgın duruşlar, müşteriler: şeyler’i kentimizin.
Bu yüz binbir gece masallarının sonundaki gün kadar esrarlı
Ve bi’o kadar da çağ dışı -çağdışı bir masal oluyor zamanla-
Geceden çıkıldığında, kimyasını bilmediğimiz o kurtlar düşer ya yüzümüze
Şehir şebekesinden emekli yüz mumluk zenci ampüllerimizi yakar güneş
içimizde bir mum söner, aynaya bakar, diş fırçalar, kahvaltı yapar ve karılarımızı öperiz
Oysa bütün gece sokakta yatmışız gibi kokar ağzımız,
-sokakta yatmışsızdır bir orospu kıvamında
orospular bi’kez evlerinde yatmışlar, arabuluclar mevlit okutmuşlar
kıyamet’in alametleri bi’gecelik susmuş, israfil’in suruna çomak tıkamışızdır-
Düşgücünün tüm dişleri çürümüş, evleri yağmalanmıştır
Ben
Yontuyorum düşgücümü, çok değerli metalin üzerinde sürgünler yaşıyor spatulam
Sizler iç geçiriyorsunuz, sokaklardaki ejderha yüzlerine bakarak
Bir yıldız kayıyor
Buna aşk dahil değil elbet, aşk yankıları ile peydahlanıyor
Külleri ile sürekleniyor sokaklarda
Esrarı kendinden mürekkep, mürekkebi baldıran, kadehi ilkel ve eskil
Tarih-dışı cinayetleri, müsveddeleri, kullanımı olmayan daktilo şeritlerini
iç yüzünde bir kalaycı gibi parlatan aşk, elbet dahil değil tüm bu hüzünadalarına.
Bu ada binbir gece masallarının sonundaki gün kadar esrarlı
Ve bi’o kadar da çağ dışı -çağdışı bir masal oluyor zamanla-
Yontuyorum düşgücümü, tenimin üzerinde sürgünler yaşıyor spatulam
Damarı bulmanın sevinci ile esriyorum güneşin altında
Nehirleri taşırıyor kösnümem:şehvetimin nesneleşmesi.
Esrarı kendinden mürekkep, mürekkebi baldıran, kadehi ilkel ve eskil
Tarih-dışı cinayetleri, müsveddeleri, kullanımı olmayan daktilo şeritlerini
iç yüzünde bir kalaycı gibi parlatan aşk, elbet dahil değil tüm bu hüzünadalarına.