eskiden bir konuyu kitap halinde bir araya getirebilmenin başarılı bir yazar sayılmaya yeterli olduğunu anlamama sebebiyet veren roman. romanlar, bana yeni bir hayatın var olduğunu, başka bir hayatın içerisinde yer aldığımı hissettiren tek şey iken, her romanı beğenebilme potansiyelim var iken, son cümlesini okuduğumda sergüzeştin şunu dedim: hayatımda okuduğum en kötü romandı...
sanırım yazıldığı dönem türk edebiyatının durumuna bakıp, acımasız olmamak gerek. ama günümüzde okuyunca, olmamış diyosun, keşke hiç okumasaydım diyosun, diyorum...
esaret ve hürriyet temasına çok vurgu yapan samipaşazade sezai romanı. aşk hikayesiyle okurken zaman zaman gözlerinizden birkaç damla yaş süzülmesine yol açması mümkündür.
yaygın bilindiği şekliyle, 'macera ve serüven' ile de bir ölçüde bağlantısı olsa bile aslı, farsça 'sergül' ve ingilizce 'zest' sözcüklerinden türetilmiş ve 'bulunduğu ortama güzellik, neşe ve heyecan katan kişi' anlamındaki osmanlıca sözcüktür.
lisedeyken kitapta verilen parçasının devamını kurgulama ödevi vermişti hocamız. edebiyat derslerinde gördüklerim arasında sadece bu eserdeki karakterleri hatırlıyorum.
baştan geçenler anlmına gelmektedir. samipaşazade sezai romanıdır. romantizm ve realizm etkileri görülen romanda dilber karakteri aslında samipaşazade sezainin çerkes annesidir. resim yapan celal bey ise samipaşazade sezai ile özdeşleşmiştir. çünkü o da ressamlık yapmıştır.
samipaşazade sezai nin en sevdiğim romanı. köleliği,kölelerin iç dünyasını en iyi anlayan bir ustanın kaleminden çıkmış güzel romandır.kitabın sonuna doğru daha bir heyecanlı olup insanı ağlatabiliyor.
Murat ilkan'ın yerine kimin geleceğini bilmesiyle egodan uçan * ve hakkındakiler öğrenildiğinde 2 yıl sonra sözlüğe geldiğini itiraf etmiş yazarmış.
(bkz: Sen de bizdensin demek genç)
Gitmesin bir daha yazarı.
Samipaşazade Sezai'nin bir romanıdır. Başından sonuna çok acıklıdır. O kadar ki ; sonunda esas kız (esir Dilber) ölür, esas oğlansa önce Dilber'i sonra aklını yitirir.
konusu; küçük bir çerkez kızının esir olarak alınmasını ve başından geçenleri anlatır.
anlatımı; konuşmalarda oldukça yalındır. fakat çevre tasvirlirlerinde uzun cümlelerden ve ayrıntılı betimlemelerden kaçınmamıştır. anlatımında ve olayların gelişiminde ise harika bir akıcılık hakimdir. özellikle bir yerden başka bir yere gidişleri, sanki gerçekten yolculuk ediyormuş gibi canlı tasvir ediyor; o anı, o manzarayı hayal edebiliyorsunuz.
eserden alıntılar:
-"yüreğe dinginlik gelince, insanı yerin altına koyuyorlar."
-"yanlış saat, düşünme yetisi bozulmuş bir zihne benziyor!"
-"cehennemden cennet kapısına sığınmış bir günahkar gibi, ara sıra 'açın' diye yalvarıyordu..."
-"hayatımıza arkdaşlık eden geçmiş,unutuşun denizi içinde yok olur. o zaman, ağır yaralanmış bir asker gibi, bizi mezarın kapısında bırakarak hizmetini terk eder."
(...)