ciğerleri hastalanmış bir aşka benzer bazen aşk, arada bir öksürme ihtiyacı duyar, kendisini zehirleyen her şeyi bir süreliğine de olsa uzaklaştırır kendisinden; aşkın nefes alamadığı tekrarlanan ayrılıklarda ve birleşmelerde kendini gösterir en çok da...
isadora duncan ile olan aşkı bol öksürme ve nefes tıkanıklığıyla dolu hastalıklı bir aşktır.
"hoşçakal dostum
el sıkışmadan, konuşmadan
hüzünlenme ve eğme kaşlarını mutsuz
şu yaşamda yeni bir şey değil ki ölüm
ama yaşamak da yeni sayılmaz kuşkusuz"
dizelerini kendi kanıyla yazarak yaşamına son vermiş şair.
şu sıralar rusyada intahar ederek değilde, öldürüldüğü idiasını işleyen ve rusyanın halihazırda en iyi aktörlerinden olan sergey bezrukovun canlandırdığı iki kişilikli olduğu idia edilen şair.
en sevdiğim laflarından biri olarak "vatana olan sevgimi neden hep milliyetçilik ile karıştırırlar"dir.
"Bu adam beni etkiliyor!" dedigim insanlardan. çok sık okuyorum bu aralar.
Her şiiri ayri güzel, insanı hüzünlendirir nitelikte. En cok da ölürken yazdigi dizeleri.. böyle dizeler çıkamayacak diye, korkarım kendimi öldürmekten.
24 yaşında bileklerini keserek, akan kanıyla, "şu yaşamda yeni bir şey değil ki ölüm, ama pek öyle yeni sayılmaz yaşamak da.." dizelerini yazmış rus şair.
Ayrıca Mayakovski, "şu yaşamda en kolay iştir ölmek asıl güç olan yeni bir hayata başlamak." dizeleriyle Yesenin'e gönderme yapmıştır.
Lakin mayakovski de bikeklerini keserek intihar etmistir.
Kendisi için " sergey yesenin'e sevgimin 43 sebebi" diye çağrışımsal bir isimle şiirler yazdığım, hüznümün ortağıdır. fırat'ın ötesinde güllerin ölümlü bakirelerden üstün olduğunu bilen, yaşamın hüzünle gelen bir yalan olduğuna inanarak, bana 85 yıl önceden gerçeği bildirmiştir. Müteşekkirim.
türkçesi: attila tokatlı'ya ait bir şiiri:*
kandırmak istemem kendi kendimi,
ama sisli yüreğimde hep bir kaygı var.
bilmiyorum niçin bana: o yesenin rezili.
bilmiyorum niçin bana: o şarlatan diyorlar.
ne bir cani ne de bir haydutum ben,
masumları kurşuna da dizmedim, dizdirmedim.
yoldan geçenlere durmadan gülümseyen
bir sokak serserisiyim o kadar.
sabahtan akşama değin gezinmekteyim
moskova yollarında muzip ve mağrur,
insan sevmeyen başıboş köpekler
ayak sesimi işitir işitmez durur.
kardeşçe başını eğip selamlar beni
karşılaştığım her uyuz beygir.
gönül yoldaşıyım tüm hayvanların.
hastadır: bir şiir yazarım iyileşir.
istemiyorum hoşna gitmek kadınların,
ahmakça kaygılarla çarpmamalı bu yürek.
hüznümü boğmak üzre bana katırların
önüne serpilmeye bir avuç arpa gerek.
bambaşka bir düzenin kanunuyum ben.
insanlara da dostluk duymam asiyim.
hazırım en güzel kravatımı hemen
boynuna takmaya şu sersefil köpeğin.
ancak böyle düzelir bulurum keyfimi,
dağılır içimde sis, bir güneş doğar.
ve işte bundan bana: o yesenin rezili
ve işte bundan bana: o şarlatan diyorlar.
Sevgilinin elleri bir çift kuğu,
Saçlarımın altınında yüzüyor.
Bu dünyada her insanoğlu
Kendi aşk şarkısını söylüyor.
Bir zamanlar uzaklarda ben de söylerdim
Ve aynı şarkı şimdi dilimde,
Bu yüzden soluklanıyor derin,
Yumuşacık söz, ince esrikliğiyle.
Bütün sevgiyi akıtırsa ruhun pınarı
Yürek olur bir külçe altın,
Ancak şimdi ısıtmıyor şarkıları
Ayışığı, sıcaklığıyla Tahran'ın.
Bilmem, nasıl geçeyim yaşam yolunu,
Kül mü olayım okşayışlarında Şahanenin,
Yoksa yaşlılığın eşiğinde bir gün ruhumu
Gereyim mi anısıyla şarkılı yiğitliğin.
Herkesin bir kendi yürüyüşü var
Kimi göze, kimi kulağa iyidir.
Bir iranlı besteliyorsa kötü şarkılar,
Demek asla Şirazlı değildir.
Bu şarkılar içinse benden söz açınca,
Şöyle deyin, duysun her insanoğlu:
Daha ince ve güzel şarkı söylerdi ama,
Kıydı ona bir çift kuğu.
o dönemin toplumuna baktığımızda öyle ya da böyle büyük edebiyatçıların tamamına yakın devrimden etkilenmişti. bu etkileşim öylesine üst düzeydeydi ki, herhangi bir yazar olması yeter, devrimin getirdiği büyük dönüşümlerin ceremesini çekmekteydi. nitekim devrime bir yanıyla uzak kalan sergey yesenin'de, devrimin biricik çocuğu mayakovski'de bu devrimin ağırlıklarını omuzlayamadılar. belki de şair milleti denilerek geçilebilir. ancak gerçek o kadar kolay değil. muhalif yesenin'de, mayakovski'de büyük dönüşümün hem bir nesnesi, hem de bir öznesiydi. tıpkı tüm toplum gibi onlarda bundan ağır yıkımlarla ama hepsinden öte büyük sıçramalarla çıktılar. bu yüzden boşuna değildir kendilerine ait en özgün eserleri hep devrimci süreç içerisinde vermişlerdir bu büyük edebiyatçılar.
rusya'nın yetiştirdiği sağlam ŞAiRLERDEN birisidir. şiirlerinde özellikle rus folklörü etkisi hakimdir. bununla birlikte gençliğinde san petesburg'a gitmiş ve orada bir çok rus şaiir ile samimiyet kurmuştur. bunlardan birisi de ünlü "iskitler" şiirinin sahibi alexandr blok'tur. yesenin'in bu günlere gelmesinde etkileri büyüktür bu şairin.
hayatının ilerleyen dönemlerinde devrimi eleştiren siyasi yazıları dolayısı ile staline ve hruşev döneminde sovyetlerde bir zamanlar soljenitsin'in uğradığı akibet gibi yasaklanmıştır. hatta stalin döneminde bir punduna getirilip kurşunlanan ünlü ekonmi teoristi buharin'in bu şahsın şiiri üzerüne yazdığı eleştri bile yasaklanmıştır.
hayatının daha daha ilerki dönemlerinde içki illetine bulaşmış olup bu illetten çok çekmiştir. lakin-sanatı baskıdan doğuran rabbım-bu dönemde yesenin'e en sağlam şiirlerini kanıyla yazdırmıştır.
en sevdiğim şiirlerinden birisi; (nikagda ya ne bıl na bosfore)hiç bir zaman boğaziçine gitmedim)
''Yesenin'de harikulade bir içtenlik var. Fransızların bu şairi sevdiklerini, onda kendilerine yakın bir şeyler bulduklarını şaşırarak öğrendim. Bu, Yesenin''de, bir yandan hem Guillaume Apollinaire, hem gerçeküstücülük arasında ortak bir şey bulunması; öte yandan, şiire konuşma dilinin sokulmasıdır.'' *
Hoşçakal dostum, hoşçakal
Sevgili dostum yüreğimde yaşayacak anın
Sonunda ayrılmak yazgısı olsa da insanın
Hoşçakal dediğimiz gibi buluşmak da var.
Hoşçakal dostum, el sıkışmadan suskunlukla,
Sakın üzülme, nedir bu gözlerindeki hüzün
Şu yaşamda yeni bir şey değil ki ölüm,
Ama pek öyle yeni sayılmaz yaşam da.
Sergey Yesenin, psikolojik bir rahatsızlık yaşadı ve hastaneye yatırıldı. Kısa bir süre sonra hastaneden çıktı. 27 Aralık 1925'te ingiltere Oteli'ndeki odasında bileklerini keserek intihar etti. Cesedinin yanında Mayakovski'ye yazdığı bir not bulundu. Sergei Yesenin, Moskova'nın Vagankovskoye mezarlığına defnedildi.
Rusya'nın en popüler şairlerinden birisi olmasına rağmen, onun için devlet töreni düzenlenmedi. Joseph Stalin ve Nikita Khrushchev'in başkanlığı esnasında Kremlin tarafından yasaklandı. Nikolay Bukharin'in Esenin'i eleştirisi, önemli şekilde yasaklamaya katkıda bulundu. 1966'da eserlerinin çoğu tekrar yayınlandı.
mürekkep bulamayınca şiirini, bir bıçakla kestiği kolundan akan kanla yazar. Bu son şiiridir.
ölmek yeni bir şey değil dünyada
ama yaşamak da yeni bir şey değil
kuşkusuz...