franz schubert'in eşsiz eseri. bazen onu dinlerken gerçekten bir sevgilim, bana tutkun biri varmış da benim için bestelemiş gibi seviniyorum, huzur doluyorum. beğenilme hissinin dayanılmaz hafifliği diyorum ben buna. beğenilmek bambaşka bi mevzuu her neyse. bazı kısımları var ki bu eserin-bi dk açıp tekrar dinleyeyim- evet. 13.saniyesinde içinizi bi hüzün kaplıyor. bilmiyorum ama benim gözlerim doluyor 51.saniyesinde içim titriyor. 1:26'da roberto ile maria'nın tutkulu sevişmesi düşüyor aklıma. 2.dakikada bembeyaz karlar altında , upuzuun bir sokakta tek başıma yürüyormuş hissine kapılıyorum.
insana huzur veren bi parça. biraz önce bi arkadaş vesilesiyle tanıdım. yıllar önce dinlediğim bir parçayı tekrar dinliyormuşum hissiydi yaşadığım. hemen bi iki arkadaşa daha dinlettim. aldığım tepkiler birebir aynıydı. "aq nerden bilioz lan bu parçayı" dedi arkadaş mesela ilk tepki olarak.
kesinlikle bol bol dinlenip bol bol dinlettirilmesi gereken bir parça. eminim siz de aynı hisse kapılacaksınız.
harika bir steve miller band şarkısıdır. herkes dinlemeli bu şarkıyı, neden bilmiyorum ama herkesin seveceğini düşündüğüm bir şarkı. üzerinden ne kadar zaman geçse de asla eskimeyecek olan şarkılardan biridir.
--spoiler--
the sun comes up
and it shines all around you
you're lost in space
and the earth is your own
--spoiler--
hatta dolapdere big gang gelsin çalsın. göbecik atalım iki.