"Fikri olmayan insanların yazmasına ve de konuşmasına izin verilmemeli bence" gibi mizahin had safhasinda fikirler one surebilen zaman zaman super insan. sozlerine soyle devam ediyor turgut: "Çünkü bu sadece vakit israfına neden oluyor. Bu tür bir yasaklama getirilirse Türk basındaki köşe yazarı sayısı aniden yüzde 90 azalır..." *
milliyet gazetesinin genel yayin yonetmeni olmayi olesiye isteyen sevdigim bir kose yazari. yeteneklidir de kerata.
aksam gazetesini sifirdan alip bir noktaya getirmis, ardindan genel yayin yonetmenliginden alindiktan sonra gazete eski coplugune donmustur. bu bir genel yayin yonetmeninin neler yapabilecegini gozler onune seriyor. daha genis imkanlarla serdar turgut un milliyetinin cok populer bir gazete olacagina hic kuskum yok. bekleyip gorecegiz.
mostar dergisinin bu ayki sayısına röportaj vermiş ve ülke sorunlarının kendisini alakadar etmediğini belirtmiştir. köşe yazılarında yazarların kişisel şeyler yazmaları gerektiğini söylemiş, gezi yazılarının gerekliliğine dikkat çekmiş ayrıca.
artık herhangi bir konuya alabildiğine geniş bir düşünme penceresi açarak yaklaşıyor serdar turgut. bu açıdan da tam anlamıyla olgunluk dönemini yaşıyor diyebiliriz kendisi için sanırım. özellikle genel yayın yönetmenliği titrinden sıyrıldıktan sonraki yazılarına bakıldığında açıkça beliriyor bu dediğim.
türkiye'nin en rahat(hem yazı kabiliyeti hem de konu olarak) köşe yazaarıdır.
bir penis üzerine bile harika yazılar çıkarır. karısı rana ile yaşadıkları ve babasını aşağılamaları(ki bunu muzipçe yapar) sıkça yazılarına konu olur. yalnız bu sofistike yaşam biçimi yayın yönetmenliğini sekteye mi vurdu ne? yoksa ismail küçükkaya iktidara da askere de kaynamasını iyi mi biliyor?
artık (bkz: gonzo) yazarı olarak apayrı bir tatla takip edebileceğimiz yazar(bu tarzın türkiye'deki ilk temsilcisidir). hayran edici kalemi, çılgın hayal dünyasıyla birleşince harika mizah yazıları ortaya çıkmaktadır.
(bkz: efendim biz batının ilmini değil ahlaksızlığını aldık)
artısı ve eksileriyle türk yayın hayatında yeni bir çığır açmış yazardır. abd muhabirliği döneminden bu yana büyük bir değişim geçirmiştir. geçirdiği beyin kanaması hayatı sorgulamasıyla sonuçlanmıştır. yaşadığı değişim hem yazı, hem çevre, hem maddiyat, hem düşünce dünyası, hem de inanç bağlamındadır. ateizmden deizme, marksizmden liberalizme geçişi bunların arasında en dikkat çekici olan değişimleridir.
PKK teröristi olmadığıma pişmanım başlıklı köşe yazısında teslim olan pkk lılara yapılan muameleyi kendi uslubuyla eleştirmiş, tiye almış yazar. özellikle rojin ile ilgili bölümü neden olmasın dedirtmiştir. vurucan kırbacı, vurucan kırbacı.
--alıntı--
...
Yine Milliyet gazetesindeki bir Fikret 'Don Juan' Bila haberine göre devlet dağdan inen PKK liderlerine üçüncü bir ülkeye gidip yaşama imkanını da verecekmiş. Düşünsenize; yıllarca dağda keyif hayatı süreceğim, dağa kaldırıp seks kölem haline getirdiğim Rojin ile yaşayacağım, karı dırdırından sıkıldığım zaman da şehre inip birkaç yayın yönetmenini temizleyeceğim. (Ertuğrul Özkök, ismail Küçükkaya ve Sedat Ergin'in yaşam acıları çoktan bitmiş olacaktı)...
--alıntı--
--spoiler--
türkiye, demokratik açılım olarak isimlendirilen bir süreçte geleceğini en çok tehdit eden, insanlara en çok acı veren sorunuyla yüzleşiyor ve kalıcı çözüm yolları arıyor.
bu süreç türkler açısından da kürtler açısından da gel gitlerle, tuzaklarla dolu. yaralar çok derin, kırgınlıklar çok taze, öfkeler çok taşkın.
ancak umudumuz o ki duygularımızı biraz kontrol edebilirsek, şu geçirdiğimiz çakıl taşlı yolu devrilmeden, savrulmadan, birbirimizi hırpalamadan atlatabilirsek önümüz çok açık.
aydınlar, yazarlar, entelektüeller, sanatçılar yani toplumun ortalamasından boyu daha uzun olanlar, gözü daha keskin olanlar, tepenin arkasını daha iyi görenler için aydınlıklarını, entelektüelliklerini gösterme günü işte tam da bugündür.
ne yazıkki; gazete köşelerinin bazı efendileri kalemlerini yaralara tuz basmak, ateşe körükle gitmek, yumrukların biraz daha sıkılmasını sağlamak için oynatıyorlar.
işte bu yazılardan biri 24 ekim 2009 cumartesi günü akşam gazetesinde serdar turgut tarafından kaleme alınmıştır. "pkk teröristi olmadığıma pişmanım" başlıklı yazıda devletin silah bırakmaları cazip hale getirecek önlemleriyle dalga geçilmekte, sürecin suhuletle aşılması yerine yeni gençlerin ölmesine yol açacak bir uçuruma sürüklenilmesine davetiye çıkarılmaktadır.
serdar turgut, bu çirkin amaç için adımı da aynı çirkinlikte kullanmıştır. "dağa kaldırmak" "seks kölesi yapmak" gibi ağzı salyalı erkek edebiyatının en ucube cümlelerine fütürsuzca kullanmaya cesaret etmesinin nedeni benim kürt olmam mı hele de kadın olmam mıdır?
ben sanat hayatımda nereye geldiysem annemin hayır dularından başka kimseden destek almadan ve kimseye taviz vermeden geldim. şimdi de adımın ve kişiliğimin; onbinlerce satan bir gazetenin tanınmış bir yazarının yazısına malzeme yapmasına asla izin vermeyeceğimi, yasal yolları sonuna kadar kullanacağımı kamuoyuna saygıyla duyururum.
namlunun ucuna gul degil gülle koymak isteyen anlayış bölücüdür.
allah biliyor ya bu cibiliyetsizin adının altına yazı yazmak bile gelmiyor içimden ama neylersin, rojinin cevabı için.
aç rojin sende davanı, gerisini salla.
bide tanım yazalım tam olsun.
belirli makama ulaşmak için milletin daşşağını ufalayan, böylece kafası çükünden ötesine çalışmayan akşam gazetesi genel yayın yönetmeni.
memlekette köşe yazarlarının yeniçeri genişliğine vardıklarını gösteren, rocco'ya verilesi tek hücrelidir. tabi kendisinden iğrendiğimi söyleyemem, eco'nun berlusconi için söylediğini hatırlıyorum: "ondan neden nefret edeyim, o bir sonuçtur, onu bu yerlere getiren insanımızdan nefret etmeli." *
insanlığın ilk günlerinden kalma altbenlik tutkularını gastesindeki örümcekağı ile bezenmiş köşesinde paylaşarak cinsiyetçilik konusunda derslerde örnek olarak gösterilebilecek zavallıca hazırlanmış bir yazıya imza atmış köşeci.
dağdaki pkk'lilerin hangi şartlarda yaşadığını ve öldüğünüyse bilmemesi olağan, onun için insanların yok olup gitmesinden çok daha önemli meseleler olduğu aşikâr.
başkalarının vatanlarına dönmesine bu kadar kudurmadan önce insanlığın böğrüne böğrüne sıktığın kelimelerinle aslında her gün yeniden ve yeniden affedilmek zorunda kaldığını hatırlatırım sana sevgili serdar amca. ne yazık ki sana dolarlar, halklarımıza kurşunlar.
pipi konusunda destan yazan,halkın ufak kesimine hitap eden kompleksli yazar,bi iki sene önce ölümcül bi ameliyat sonrası daha rahat yazılar yazması aksam gazetesindeki yayın yönetmenliğini bitirmiş diye bi raivayette mevcuttur.
ne zaman elime bir akşam gazetesi geçse bir bakarım gene ne saçmalamış diye. eskiden daha bir anchorman takılırdı, siyasete, ekonomiye girip girip çıkardı. galiba artık pembe tasarımlı sayfalarda lifestyle yazmakla meşgül. oray eğin denen şahsiyetin yalakası olduğu kişi.