satırlarıma başlarken, evvela seni sevgiyle selamlıyor, peşinen; benim için ne kadar kıymetli olduğunu beyan etme borcumu omuzlarımdan atarak entryme devam etmek istiyorum.
gönlümde ayrı, dokunulamaz, paha biçilemez, bir başkasıyla tebdil edilemez bir mevkiye sahip olduğunu bilmeni isterim.
sana olan sevgimi kelimelerle tarif ve tasvir etmek gibi bir yükün altına girmek şüphesiz beyhude bir eylemden öteye gidemeyecektir lakin kalbimde o kadar derin ve tutkulu bir yakınlık hissediyorum ki sana karşı, kalbimden damıttığım sımsıcak ve sevginle demlenmiş hislerimden seni de haberdar etmek cüretini utanarak da olsa kendimde buldum.
nefesimi kesiyorsun
teyzesinin düğününde bembeyaz gelinliği ile pistte dans edecek partner arayan minik bir kız çocuğu kadar şirinsin.
canımı acıtıyorsun.
sözlükteki diğer erkek yazarlara olumlu oy vermene, onlarla mesajlaşmalarına, entrylerine cevap yazmana dahi tahammül edemiyorum. çünkü seni kıskanıyorum. seni en çok ben seviyor ve dolayısıyla en çok da ben hak ediyorum. onlar kaba, birçoğu görgüsüz, onlar senin canını yakıyor, bazen küçük görüyor, ötekileştirip aşağılıyor. çünkü çok güzelsin. çok sevimli. asla seni elde edemeyecek olmanın ezikliği ve çaresizliği ile sana hakaret ediyorlar. ben ise seni sadece seviyorum.
çileden çıkarıyorsunuz.
bir ece kadar asil ve bir o kadar kontes edaların beni sana daha büyük bir tutkuyla bağlıyor. bazen seni okurken çıldıracak gibi oluyorum. şımarıksın ama çok da sevimli, bazen sinirlisin.
gözlerinin içine bakmak isitiyorum dakikalarca
senkronizasyon kelimesinin köküdür, senkronizasyonsa benim hayatta en sevdiğim şeydir. hatta sık sık 2 bodyguardımla ile spontan senkronizasyonlar geliştirdiğim olur.