seninle başlamadı

entry4 galeri2
    1.
  1. https://galeri.uludagsozluk.com/r/2096813/+

    mark wolynn' in kalıtsal aile travmaları hususunda nörobilimi ve psikodinamik yaklaşımı birleştirerek atalarımızdan miras aldığımız sorunların psikolojimize etkisinden söz eden eseri. daha evvel paylaşıp hakkında detaylı bir yazı yazma gücünü bulabilirsem içeriği hakkında merak edenleri bilgilendireceğimi söylemiştim, gün bugünmüş.

    akademik dilden hayli uzak ve kolay okunabilir bir kitap, sanırım popülerliğinin kaynağı da bu. Şahsen ben bu açıdan bir doyum yaşamadım, bu kitap yerine Anne Ancelin Schützenberger' in psikosoybilim kitabını tercih ederim. Gelgelelim psikolojiyle ilgisi olmayan birine kalıtsal travmalara giriş tadında hoş bir kitap olabileceğini düşünüyorum. Kitapta, aile travmalarının kalıtsallığı ve atalarının, insan psikolojisinin bugününü nasıl şekillendirdiği vakalarla anlatılıyor. Bilhassa beni hayli şaşırtan bir vaka vardı, Jesse on dokuzuncu doğum gününde gece üçte bir anda üşümeye başlıyor ve o günden sonra uyku problemleri de baş gösteriyor. Yıllardır uyumayan Jesse' nin aile hikayesine bakıldığında, annesinin amcasının tam da on dokuz yaşındayken ve gece üç civarı çıktıkları bir dağ gezisinde donarak öldüğü ortaya çıkıyor.

    Wolynn' in 'çekirdek dil' diye adlandırdığı sisteminde, kişi bilinç dışı korkularını dile getiriyor ve bu da kalıtsal bir travmaya işaret ediyor.John çekirdek dilinde farkında olmadan büyük amcasının travmasını dile getiriyordu, neden uyuyamadığı sorulduğunda " donarak ölmekten korkuyorum " diyordu. Bu, kitapta gördüğüm en uç örneklerden biriydi.

    Kitapta aynı zamanda çekirdek dil, travmaları keşif ve tamir üzerine sorular ve alıştırmalar da mevcut.

    Wolynn travmalar husunda bilhassa annenin rolü ve anneden erken dönem ayrılıkların büyük bir önem taşıdığına vurgu yapıyor. Travmayı dindirmenin ancak aileyle barışmakla ve onları affetmekle mümkün olduğunu söyleyerekse yanılmaktan öteye geçemiyor benim nezdimde.

    Kitapla ilgili naçizane eleştirim de bu anne rolüne yapılan atıf hususunda olacak. Elbette anneden erken dönem ayrılıkların çocuktaki hasarı tartışılamaz gelgelelim travmaların yegane kaynağı ayrılık ve ebeveyn ilişkisi olmayabilir, kitap boyunca anneye bu denli vurgu yapılması bana yazarın annesiyle olan nevrotik bağını henüz yenemediğini düşündürttü, kendisi kitabın başında aksini iddia etse de.

    Bir de travmaların yalnızca aileyi affetmekle dineceğini söylemesini oldukça yanlış buldum, zira terapötik süreçte affetmek tedavinin son basamağı bile olmayabilir çoğunlukla. ailenin kişinin ruhunda bıraktığı izlerin affedilmesi, örneğin cinsel taciz gibi vakalarda, mümkün değildir.

    Ailesiyle sorunları olan insanlar, yoğun olarak kendilerini suçlar. Ailenin açtığı travmaları onarmak bu yüzden zordur, zira aile kutsallığı tabusunu yıkıp ebeveyni suçlamak çoğu çocuk için imkansız görünür. hal böyleyken, travmayla mücadele halinde birinin bu kitabı okuduğunda yaşayacağı suçluluk duygusunu yazar hesaba katmış mı merak ediyorum. Dahası, bu suçluluk duygusunu bastırmak adına oluşacak bağışlanma güdüsüyle yazarın izinden gidip ailesiyle olan nevrotik bağını pekiştirmek dahi isteyebilir ki öfkesini ait olduğu yere koymadan ebeveyni bağışlamak bir yıkımdan fazlası değildir. Kitap boyunca bağışlamaya yapılan vurgu hayli rahatsız ediciydi bu açıdan.

    Bir de, vakaların yer alması çok hoş olsa da vaka çözümlemelerine hiç girilmemiş. Vaka paylaşılıyor, ardından "ve ailesinde onun gibi biri olduğunu öğrenip huzura erdi" minvalinde cümlelerle geçiştiriliyor da, öğrenir öğrenmez nasıl huzura eriyor bu insanlar bunu hayli merak ettim. Hissettiğimiz huzursuzluğun kaynağını bulmak elbette bir ferahlık sağlar fakat bu bağı görmek tüm travmaların çözümü olabilir mi sahiden ?

    Kitabı okuduktan sonra ben de kendi aile travmalarımı düşündüm, Çerkes sürgünü' nün yarattığı travmanın bugünüme etkisini oldukça merak ediyor ve yazarın belirttiği gibi korkularımı, çarpıtmalarımı yazarak travmanın izlerini araştırıyorum.

    Giriş tadında başarılı fakat eksik bir kitap olduğunu belirterek kitaptaki faulkner alıntısıyla yazımı sonlandırıyorum : " geçmiş asla ölmüş değildir. Geçmiş, geçmiş bile değildir. "
    2 ...
  2. 2.
  3. Bu kitapta yazdığı gibi üst soyumun travmalarının etkisinde olmuş olsaydım şimdi zır deli olmam gerekirdi.
    0 ...
  4. 3.
  5. her psikiyatristin yaklaşımı diğerinden farklı olabilir. burada doğru-yanlış eksini işe yaramaz.
    0 ...
  6. 4.
  7. Eğer hikayeniz aşırı karanlık değilse kitabın size söyleyeceği şeyler var. Yazar eminim ki kitapta bahsedilenden daha acı çok hikaye biliyordur fakat hitap ettiği kesim görünürde çok kötü bir olay yaşamamış buna rağmen yüreğindeki kedere engel olamayan insanların hikayelerini konu ediyor. Okumaya kesinlikle değer ve dili kasıtlı olarak o kadar sade tutulmuş ki. Kitabın sonunda kişisel gelişim kitaplarına ufaktan eleştiri getiriyor nedense çok hoşuma gitti. Yaraların konuşulması lazım yarasız insanlara özenip onlar gibi mi olmaya çalışıyoruz bilmiyorum her yara bir kusur mu. Yaralarımız ile bizi sevmezler mi yoksa.

    "Yaralarımız biz doğmadan önce de vardı biz onları taşımak için doğduk"

    kitapta gözlerim bu satırları aradı sanırım mark fazla klişe bulmuş.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük