uyandım. kapıyı vurdum, yalnız başıma otobanda yürümeye başladım, yaprakların üzerinden atladım, birden çam sesleri duydum irkildim! kıvrıla kıvrıla gelen iç hesaplaşmanın önünde uzandım, salındım. ellerimi cebime daldırdım, kendimce tedbirler aldım -karanlık ve yol değil korkutan- kavuşma yüzdesini hesapladım. yolun ortasında şerit şerit süzülürken ben hiçbir şey duymadım, aklım sende ya bununla avundum. koşmak istedim, koşmaya başladım...
yorulmadım, damlaları yağmurdan ayırmak için yavaşladım. serçe parmağıma kadar ıslanma adetiyle yol kenarında durup griye uyanan gökyüzüne baktım. ''şimdi burda olsaydın, saçlarımı kurulasaydın.'' cümlesiyle güneşi aradım, beklemeye yattım. gün gece yarısı ve dolunay kurt adamın anısıydı, seni anma töreni...
arenayı ağlatan matadorların zafer çığlıklarını yırttım attım üstümden. soyundum don gomlek bacağıma kadar. otobana çıktım sağ el baş parmağımı toprağa çevirdim, seni bekliyorum...
260 km giden yüreğini sağa çekip beni kalbine alacak mısın canım.