duyulduğu an bütün yüksek gökdelenler yıkılır, dev camlar kırılır beyninizde.
bir konu hakkında karşı taraf konuşur onu usul usul dinlersiniz son cümlesine kadar merak edersiniz ve çoğunlukla dinlemenin bir erdem olduğunu düşünüyorsanız efendi bir şekilde beklersiniz işte.
sonra siz kendi fikirlerinizi paylaşırsınız anlatırsınız.
anlatacaklarınız bittiğinde,karşı tarafın hoşnutsuz kaldığını belli eden o malum cümle gelir sinsice;
''senin beynin yıkanmış.''
''nasıl ya kardeşim? bu mudur? kim yıkamış benim beynimi? ben onun bunun etkisinde kalarak mı bunca şeyden bahsettim sana? öncelikle anlattıklarımı dinledin mi?''
der iç ses, surata bomboş ve şaşkın bir ifade iskan eder.
o kadar anlatmaya çalıştığın her şey yerle bir olur. okuduğun kitaplar, gözlemlediğin olaylar, senin kendi temellendirmelerin uçar gider.
daha çok orta yaşın üstündeki insanların (amca,dayı,enişte,baba gibi) bir eğilimi vardır bu cümleye karşı.
sosyal psikolojide beyin yıkama, insanlann bir inanç sistemini, bir davranışlar bütünü veya bir
dünya görüşünü gönülsüz olarak benimsemelerine yol açan bir süreci ifade etmek amacında kullanılır. beyin yıkamanın en belirgin özelliği:
'karşı konulamaz' ve 'geri döndürülemez' olmasıdır. dolayısıyla senin beynin yıkanmış diyen adamın psikolojisi kişiler arası ilişkilerden galaksiler arası ilişkilere kadar bozuktur.
haftada bir kitap bitirip hukukçu olmamdan dolayı gündemi yakından takip ettiğimden ve solcu olduğumdan dolayı ırkçı kuzenimin bana her sohbetimizde yerin dibine girdiğinde sığındığı liman olan cümledir.