Kuşkusuz demeye çalışmak maksat değilse, görmesi yapmak için elzem değilse; niyet, sonuç ile ve sonuç onun dünyasıyla örtüşmekteyse hemen hemen her şey.
anlaşıldığınızı hissettirmesi, hani bir şey diyorsun ya...o da anlıyor...eleştirsen, bir tavsiyede bulunsan bile kötü niyetli olmadığını fark ediyor, iyi niyetini görebiliyor... müthiş bir şey... seviyorum demesine gerek yok, bundan büyük bir zevk alıyorum. bana bu hissi yaşatanlar: (bkz: aslan burcu)
geçtiğimiz haftalarda memlekete, ailemi ziyarete gittim.
her birini öptüm, kokladım ve hep beraber bol bol da gezdim.
anneannem de memlekette yaşıyor, haliyle onu da ziyarete gittim.
bir sabah toplandık cümbür cemaat, rahmetli dedemin kabristanlığını ziyarete gittik.
dua bilen dua etti, kimisi ellerini havaya kaldırıp kolpadan fısıldandı, kimisi de boş boş baktı. hangisine dahil olduğumu söylemeyeceğim tabii ki ama pek de oralı olmadığımı belirtmeliyim. velhasıl kurumuş toprak sulandı, fısıltılar bir bir kesildi, eldeki çiçekler rahmetlinin üstüne serpildi, örtülü toprağa birazcık da serinlesin diye su serpildi ki, orada beni bir gülme tuttu.
neyse, eskinin insanlarının adetlerine* ayak uydurmakla meşgul iken bir anda köy evinde bulduk kendimizi. şöyledir böyledir derken, çay servisi başladı. ortalık gayet durağan iken anneannemin gözleri sulandı ve aldı eline sazı:
- şu kuzinenin gömüldüğü ocağın kara taşını dedeniz bilmem ne yaylasından taşıdı.
-kapıdaki yaşlı dut ağacını dedeniz ektiydi.
-bahçenin ardındaki duvarın dibini dedeniz ıslah ettiydi.
- rahmetli abdest alırken her yeri su içinde bırakırdı.
gibi gibi şeyler. yani o an aklına o'na dair ne varsa kusuverdi.
anneannem ki, rahmetli dedemiz yaşarken kendisine kan da kusturmuştur.
sözüm ona kusmayı da kusturmayı da iyi bilir.
fakat kızmayın o'na, çünkü ziyadesiyle vicdan azabı çeken bir kadın.
rahmetliye yaşarken bir kez olsun "seni seviyorum" diyememiş ve mütemadiyen azarlamış bir kadın ama beni kenara çekip de şunu söyleyebilmiş yaşlı mı yaşlı bir kadın:
- keşke nur olabilsem de girebilsem mezarına
farkındayım bu söylem trajik fakat bana göre pek de sempatik.
yaşarken, dünyasını emcüklediği bir insanın çürümüş yatağına kutsiyeti yüksek bir ışık olup da girmek niyetinde olan sarışın bir çıtır pardon çakal. o işler öyle olmuyor işte ama geç de olsa seni seviyorum demenin alternatif bir yolunu bulabilmiş yani kendi kendine okazyon yaratmış. ya işte, tezekten terazinin boktan oluyor dirhemi.