'seni seviyorum' demenin bile boku çıktı.
boku çıktı çünkü bu laf amacının dışına çıkarak iki günlük aşkların içinde yer almaya başladı.
'seni seviyorum'...
bu söz öbeğini hakettiği yere çıkaracak olan kişi aranılan kişidir ancak o da artık bir ütopyadır.
Her zaman söylenildiği zaman gerçekten anlamsızlaşır , yeter artık dedirtir. Sevgiyi her gün sunmaktansa içinde büyütüp birgün sunmak daha kıymetlidir.
her birliktelikte sırf güven kazanmak,arada duygusal bağ oluşturmak için dilimize pelesenk olmuş bu lafı önümüze gelene söyleye söyleye sıradanlaştırdık ya,pes bize!
söz sıradanlaşmaz söyleyen sıradanlaşır diye tepki vereceğim cümle. bugün yeni aşkı tatmış biri sevdiceğine seni seviyorum derken bu sözü ilk söyleyenin duygusunu aynen yaşayabiliyorsa sorun sözde değil bizde.
bir ilişkide çok sık telaffuz edildiğinde anlam kaymasına uğraması olayı; o yüzden kıymeti bilinmeli ne zaman ve ne kadar nerelerde söylenmesi gerektiğine dikkat edilmelidir. mesela her gün sölemeyin ama 3-4 günüde gecmesin ara ara 9-10 gün sölemeyin hiç sora hoş bir süpriz yaparak söleyin faydası gelir.
not: zamanlar tahmini sölenmiştir karşınızdakine göre ve kendinize göre ayarlayın.
gelişen(!) dünyanın tutmamak için çok direndiğimiz ama başaramadığımız değneğinin boklu ucundan tuttuğumuzda başlamıştır. internet hızında yaşama geçmemiz, sabırsız ve anlamsız hallerimiz.. herşeyimizi olduğu gibi duygularımızı da garip bir şekilde hızlandırmıştır. iki günlük ilişkilere 'bu aşk bitmez' yaftasını yapıştırmaya başlamamızla seni seviyorum u bile anlamsızlaşmıştır. oysa bir zamanlar senelerce içimizde tutup söze dökemediklerimizdi 'seni seviyorum' diyebilmek..
insanın laf olsun diye seni seviyorum dediği zaman gerçekleşen olaydır. ancak kötü bir şey değildir. bu sihirli kelimeyi sevmediğiniz kişilere dahi söylemeniz önerilir. tatlı söz ateiste namaz kıldırır. (bkz: buda benden)
seni seviyorum derken aslında demek istenenle* ilişkili olan süreçtir. zira o lafı dedirten faktörler, lafın kendisinden daha önemliyse orada sorun var demektir. Seni seviyorum derken, senin paranı ya da başka özellik ya da varlıklarını seviyorsa ve sevgisi aslında onlaraysa bu laf anlamsızlaşır. sana acı verir; onaysa alışkanlıktan dolayı gitgide hafif gelir bu laf.
çoğu sevgi sözünün cılkının çıkmasıyla eşdeğer durumdur. hissiyata bağlamayan ağızlarına pelesenk eden çok insanın olması, bunu sürekli her yerde dile getirmeleri iyice çirkinleştirir. bir yandan artık insan bunların ayrımını yapmışsa, doğru söyleyenle alaylı takılanı birbirinden ayırt edebilir.
Duyguların içinin boşalmasının, tüm değerlerin çıkar ile lekelenmesinin, bir de yetmezmiş gibi çeviri diliyle konuşulmasının ardından gelen içler acısı süreçtir.
o zibidi radyo diceyi kızlar gibi dakika başı "seni seviyorum" der oldu insanlar. "hadi görüşürüz, seni seviyorum." "bana bir bardak su verdin, seni seviyorum"...
9 yaşında bir kız yeğenim var. geçenlerde ona bir pantolon giydiriyordum, bana dedi ki: "onu giymem hala, ben bu pantolondan nefret ediyorum!"
nefret?! ne yaptı o pantolon be kızım sana? babanı mı öldürdü, annene işkence mi yaptı, sana tecavüz mü etti? nefret kelimesi bu kadar kolay mı? düşünmesi bile korkunç ama, birisi yukarıda saydıklarımı yapacak olsa, ona karşı hissedeceğin duyguyu nasıl adlandıracaksın o zaman? nefret odur işte! pantolondan nasıl nefret edilebilir ki?!
benzeri bir biçimde, bir kadın arkadaşım var, evli barklı, çoluk çocuk annesi, o da bana "aşkım" dedi, onu da haşladım. oysa bana asılacak hali yok elbette... ama aşk bu kadar kolay mı? aşkım dediğin insan, senin aşkın olmalı be arkadaşım, kocan olmalı... aşk bu. birisine aşkım diyorsan, yeri gelince onun için öleceksin. onsuz yaşamamak için hayatında çok şeyi gözden çıkaracaksın. gecelerini gündüzlerini onunla yaşayacak, ya da yaşayabilmek için her şeyi göze alacaksın. onu düşününce için titreyecek. birbirinize ait olacaksınız, gözünüz dünyayı görmeyecek... işte bu kişiye "aşkım" diyeceksin, bu söz ağızlara sakız olmak için fazla büyük bir söz çünkü...
tıpkı "dostum" sözü gibi... şimdi gençler birinden sigara istiyor, o da verince "sağol dostum" diyorlar. dost? ne ara dostun oldu o senin yahu?! ne zaman omuz omuza direndin sen onunla birlikte, ne zaman kimseye söylemediğin en derin sırlarını açtın ona? ne zaman varınızı yoğunuzu paylaştınız, ne zamandır özlüyorsun onu sen? ne dostu yahu? arkadaşın bile değil o, sadece bir sigara verdi diye dost mu oldu, bu kadar ucuz mu dostluğun senin? yoksa dostluk kavramına mı saygın yok?!
insanlar kelimelerin ağırlığını taşıyamıyorlar artık.. en basit duygular için bile büyük kelimeler kullanmaya başladıklarından beri sıfatlar arttı farkında mısınız?
hani koç firmasından sonra "hakiki koç" çıktı ya, ardından "öz diyarbakırlılar" falan; yakında biz de öyle konuşur olacağız:
"öz aşkım"
"en öz dostum"
"ekstra nefret"
"süper sevgi"
"hiper korku"
falan filan.
+ bitanem ekmeği, uzatır mısın; seni seviyorum biliyosun di mi?.
- al canım, bende seni seviyorum çiçeem
+ tuzlu mu olmus bu biraz; bu arada, seçese!!!..
- galiba iki kez attım ya; bu arada seni sevdigimi de belirtmeden geçemiycem!.
aslında bu durum normal giden bir ilişkinin sonlarında bilinir genelde. bir de bunun en başından beri anlamsız oldugu durumlar vardır. Aşk denilen olayı maksimum 1 güne indirirler önce. daha sonra hiç görmemişler gibi 45 dakikada yeni bir sevda romanı yazmaya çalışırlar. soylenen sözün gücü kuvveti bellidir ama, söyleyen o kadar karışık düşünürki ne o cümlenin ağırlığı vardır nede gücü o dilden dökülmeye başlayınca. en başından bellidirki. bu yalan, bu sahte bir oyundur onlar için. kolumda sevgilim olduğu görülsün bakana değerli gözükelim ama içten içe duygular değişiktir genelde. gerçeği yaşamak, beklemek o cümleyi hak eden bir insana karşı kurmak zor gelir. Yaşamış olmak için yaşamak ne kötüdür ki insanlar kendi yalan dünyaları ile ne kadarda barışık. Ama şahsi bakışıma göre zavallılıktan öteye gitmez bu durum. en başta yalanları canlandırıyorsun gerçek hayatında. gerçeği yok sayıyorsun belkide bu sırada. sonu sahilde biten sevgilere yelken açmaktansa o cümle ile. Gerçeği bekler o cümleyi utanarak yeri gelir sıkılarak kurar ve o cümleyi kurduğum değerli insanı başımın tacı, evimin kadını ve çocuklarımın anası olarak taşırım geleceğe.