seni de vururlar bir gün ey acı

entry2 galeri0
    1.
  1. 2000 yılı eylül ayında filistinliler tarafından başlatılan 2.intifada sürerken 2001 yılında israilin orantısız güç kullanmaya başlamasının dünya kamuoyunda ve türkiyede büyük yankı uyandırması üzerine , televizyonlarda rahmetli sacit onanın o muhteşem sesiyle tekrar tekrar dinlediğimiz bir ferman karaçam şiiridir.



    Seni de vururlar bir gün ey acı
    Uçuşup durduğun kanatlarından
    Sazın sözün türkülerin tükenir
    Ellerin koynunda kalakalırsın

    Şakaklarına kar yağıyor bilesin ey acı
    Gül açan yüzlerimizde
    Göğeriyor rengin senin de

    Biz seni
    Tâ eskilerden tanırız
    Hani göğüslerimize taş olur inerdin
    Avuçlarımızda hira dağıydın

    Al atların tan yerine ayarlanmış yelelerinde
    Akdeniz rüzgarlarına karışan sendin

    Biliyorum
    Hiçbir tarih yazmayacak
    Ve bir sır gibi kalacak yakılan kitaplarda
    Göbek bağı anasından henüz çözülmemiş bebelerimize
    Mitralyözlerin washingtondan ayarlandığını

    Seni de yakarlar bir gün ey acı
    Bir taptuk kul gözlerinden vurursa
    Parmakların eğri ağaç tutamaz
    Çığlıkların çağlar aşar duymazsın

    Ve ben biliyorum
    Örümceği, mağarayı, güvercini, asâyı

    Ve ibrahimin baltasını
    Ben biliyorum

    Nereden başladı bu kesik dans
    Ve bu dansa karşı afyonlanmış hecin yüzlü
    insanlar kim?

    Kim kimin yanında
    Kim kimin karşısında

    Meclis kürsüsünden konuşan bu adam kim

    Üsküdar kız lisesinde okuyan genç kız
    Çantasında kimin fotoğrafını taşıyor

    Kadıköy vapurunda sigara tüttüren delikanlılar
    Neden gülüyorlar ki

    Seni de vururlar bir gün ey acı
    Filistinde sapan taşlı çocuklar
    Dalın, kolun, fidelerin, budanır
    Kuru bir kütükle kalakalırsın

    Öyle bakmayın balkonlarınızdan
    Fırat nehri ayrılık çıbanına tutuldu,
    Damarlarımızı yırtıyor
    Tuna nehri, onulmaz boşnak sızıları
    Pompalıyor yüreğime

    Pilevne türküleri ağıtlara dönüşürken,
    Çeçenyada yiğitler
    inancın, emeğin ve aşkın
    Kılcal damarlarına ulanıp sustular...
    Ve ne Bağdattan
    Ne Şamdan
    Ne Mekkeden
    Ne Diyarıbekirden
    Ne istanbuldan
    Ne Buharadan
    Bunca telefon direğine rağmen kimse kimseyi
    Duymuyor

    Seni de vururlar bir gün ey acı
    Halepçede soldurulmuş gül gibi
    Bu sevdaya düşsen sen de yanarsın
    Suskun, sıcak, uzun yaz geceleri

    Ve siz
    Ey analar,
    Siz, gecelerinizi böler çocuklarınıza ninniler
    Söylerdiniz

    Hani siz, fatihler doğururdunuz...

    Gelin-kızların giysileri kirletildi
    Çocuklar hep yetim kalıyor

    "Elem yecidke yetimen feava"

    Ve ben biliyorum
    Ben biliyorum
    istanbulun
    Bağdatın
    Diyarıbekirin
    Mekkenin
    Birbirine nasıl bağlandığını, nasıl çözüldüğünü sonra
    Ey insan
    Ey insanlık
    Ayağa kalk

    Kolları ve bacakları budanmış delikanlıları
    Boyunları gövdesinden ayrılmış insanları
    Gözleri uyur gibi kapanmış, kan pıhtıları içindeki bu
    Çocukları

    Gelişmiş laboratuarlarınızda dikkatle inceleyin
    Ve bir gün
    Bu dünya
    Gül bahçesine dönecek
    Bunu böylece bilin ve
    Unutmayın
    2 ...
  2. 2.
  3. dinleyince insanın içinden bir şeyler koparan, insanın gırtlağına yutkunmasını engelleyen bir şeyler dizen şiir.
    dinleyin, tazelenin. belki hiç yaşamadığınız, tatmadığınız ama başkasının çok iyi bildiği herhangi bir acıyı hissedersiniz iliklerinizde.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük