bir yerlere gönderdim seni, gittin,
görmek için geri dönüşünü, kapıdan girişini,
gittin: her şey eskidi, buruştu, kireçlendi;
erişilmez bir uzay boşluğu, bir buzul süre.
dışarıya bakıyorum çıktığın kapıdan:
bir şilep gövdesi, bir depo, bir kaç vinç,
gelip geçen insanlar, uğultusu komşu denizin.
anladım birden, kendimi böyle kendimle denerken:
gitmemen geri gelmenden çok daha güzel,
ama seni beklemek de güzel, o da güzel.
yine böyle bir mevsimdi seni beklerken balkonda, arayacaktın hani. konuşacaktıkya yaz gibi sıcacık. sonra mevsim değişti seni bekliyorum ben. mevsimler hala değişiyor ve ben hala bekliyorum ve mevsimler yine değişiyor ve ben yine bekliyorum. aramayacaksın biliyorum. o falda çıkan yalan ve teselliler anlık. ve ben seni beklerken daha da sıkıcı biri oluyorum. ve sen aramayacaksın onuda çok iyi biliyorum.
seni beklerden saçlarım ağardı yavaşça,
seni beklerken, mevsimler döndü usulca
hergün bir kum tanesi düşerken tek tek,
ölüm geldi kapıya, gözüm arkada kaldı giderken.
(alıntı)
seni beklerken
bir martı oluyorum denizsiz,
bir çocuğum,
tek başına bırakılmış;annesiz.
seni beklerken,
seni söylüyorum şarkılara
seni buluyorum masallarda.
seni beklerken
özüme dönüyorum yalanlarda,
uçacakmış gibi kaçmaya niyetli bir kalp çarpıyor bedenimde.
bırakın onu, bırakın diye bağıran bir dilsiz...
seni beklerken,
gözlerin geliyor aklıma,
korkuyorum sevginden...
seni beklerken,
kaçıyorum bütün gerçeklerden
rüya oluyor gerçeğim...*
Beklenilen kişiye, geldikten sonra anlatıcak olan bekleme anında ki gereksiz, sıradan olayları çok büyük olaylar gibi ballandıra ballandıra anlatma girişiminin ilk kelimeleridir.
seni beklerken
üşüdüm yağan kardan adam
sıkıldım havuç burnuna dokunmaktan
kömür düğmelerini açsana biraz
dekolte her zaman açar sana kapıları
insan olmak istiyorsan eğer ya da insan olarak anılmak
çıkar dilini de yala önüne gelenin torbasını
o zaman bakarlar belki yüzüne
her zaman ki gibi saçmaladım gene,
seni beklerken yaşamak.