Yüreğimdeki sancılar bıraktığın yerde.
senden sonra içimde hayata "Merhaba" demenin gecikmişliği var.
Hani ben biraz geç gelseydim dünyaya...
ya da sen erken gelseydin diyorum.
Yıllar önce karşılaşsaydık keşke.
O zaman bu gecikmişlik başımızı bu kadar ağrıtmazdı ve böylesi tükenmezdik belki.
Oysa ben...
bir ömrü seninle geçirmek isterdim ve sana adanmışlığım hiç yıpratmazdı beni biliyor musun ?..
ahhh Şu gecikmişlik...
çaresiz bir dert işte Oysa...
imkansız aşklar için yaratılan biri değildim..
Doğrularım cebimdeydi her zaman.
Her şey insanlar içinmiş!
Şimdi gündüzlerim de karardı,
günün yirmi dört saatini,
gecelerde hayalinle yaşıyorum.
Biliyorum ki,
hala ortak paylaşımlarımız var..
mesela aynı gökyüzünü aynı yıldızları paylaşıyoruz.
Benim pencereme konan güvercin,
kim bilir belki senin pencerenden yol aldı bana.
Kim bilir belki sende,
keşke hayata daha erken gelseydim diyorsun..
düşündükçe Gecikmişlik canımı çok acıtıyor cantanem,
Bazen rüyalarımda buluşuyorum seninle...
dilim tutuluyor anlatamıyorum yine derdimi.
"Sensizlik çok zor!" diyemiyorum.
Olmadık zamanlarda göz yaşlarım isyan edip aktığında,
"gözüme bir şey kaçtı" numaralarıma da kimse inanmıyor artık..
Böyle bir ayrılığı ne sen isterdin ne de ben.
Biz de bilirdik beraber yaşlanmanın alâsını,
çizginin altına ve üstüne yüreklerimizi sığdırıp terk etmezdik elbette sevdamızı.
Duygularımız, birinci kareden bininci kareye zıpladığında da,
"Neler oluyor? Dur!" talimatı vermezdik kaLPlerimize..
Biliyorum gitmeliydin aşkım, seni anlıyorum ...
Ne zaman bir fincan kahve içsem ve ne zaman radyoda o şarkı çalsa
"gitmeliydi ,yoksa seni terk eder miydi ?.." deyip avutuyorum kendimi.
Şunu unutma cantanem;
Bir gün,
yol aldığın denizde,
yelkenleri dolduran hırçın bir rüzgara rastlarsan,
kulağına fısıldayacağı şarkıyı dinle!
hırçınlığı geçecektir...
--spoiler--
"zor değil dedi kendi kendine. insanları anlamak zor değil. hepsinin de doğum izleri gibi karakter izleri var sağlarında sollarında. biraz dikkatli bakmak yeter. haritalara benzerler: ölçeklerinin nerede yazdığını bulana kadar korurlar esrarlarını. sonra bir güneş kadar bilinir hayatları. sarışınlara benzeyen hayatları. güzel ama aptal hayatları..."
--spoiler--
karşıdakini umursamayan ve geçiştirmeye çalışan bencil arkadaşın arkasına sığındığı, arkadaşlık görevini yerine getirdiğine kendini inandırmaya zorladığı cümlecik.
kesinlikle saçmalığına doyulmayacak cümledir.sanki karşınızdaki kişiye papua yeni gine özel yeresel dilinde kurdunuz bu cümleyi, has Türkçe konuşuyorsunuz adamın karşısında...tabi anlayacaksın bıdık, diye düşünmenize sebep olacak cümledir.
her şeyi anladığını zanneden fakat asıl olarak hiçbir şey anlamayan ya da yanlış anlayan kişinin muhteviyatıyla münezzeh repliği. hele bir de anlıyorum diye ısrar ediyorsa dayanmak çok zordur. asap bozar.
anlamı seni hiç anlamıyorumdur aslında. ama duruma,olaya ve kişiye göre değişir bu olayın nasıl bir yalan olduğu. kişinin içi rahatlasın,konuşsun,ağlasın...vs içini döksün diye dinlerken arada dinlediğinizi belirtmek için söylüyorsanız bunu gerçekten masum bir yalandır denebilir...
'seni anlıyorum ' bazı durumlar karşısında kullanmayı isteyipte aslında gerçekten anlamadığımız için kullanamadığımız söylesensede bi anlam ifade etmeyecek olan kısa cümle.
bilinen en eski ve en soylu yalandır! soytarılık da diğer tüm kavramlara fark atar! çünkü; kimse, kimseyi anlayamaz!
belki tanıdıktır insanların acıları! hatta gözyaşlarının tadı aynıdır! fakat hiç kimse, hiç kimseyi tam anlamıyla anlayamaz!
güç yetmez buna! tanrı'nın insanlara bahşettiği beynin kullanım limiti bu eylemin gerçekleşmesi için olanaksızdır!
otobüs durağında bekleyen kişinin içinden geçenleri siz bilemezsiniz! o'nun da sizin içinizden geçenleri bilemeyeceği gibi! ya da parkta oturan yaşlı, tonton bir amcanın her gece üvey kızına tecavüz eden bir ruh hastası olduğunu bilemezsiniz! bilemeyiz! çünkü; bilinen en sağlam zırh insan derisidir! kokusunu salmaz dışarı! belli etmez içindeki kokuşmuşlukları!
seni anlıyorum!
ne büyük bir palavra! hıçkırıklarınız boğazınızda düğümlendiğinde belki de duyulması gereken tek yalan! söyleyen ruhsuzların burunları uzamaz ama! size sarıldığında, kollarının yettiği kadar anlayacağını görürsünüz! çünkü; insan denen düşünen hayvan, kelimelerinin yettiği kadar alçak gönüllü! kollarının yettiği kadar anlayışlı! gözlerinin açıklığı kaDAR uyanık! hayalleri kadar insandır!
seni anlıyorum!
duyduğunuz an kusmamız gereken bir cümle! parmağımızı boğazımıza sokup tüm pislikleri lağıma göndermek için!
kalpteki pislikleri kusmak için de bu cümlenin duyulması gerekmektedir! insanların yüzlerinin anlamsızlığı işte bu cümleden sonra tasdik edilir!
kıpkızıl bileklerini gözünüze sokup de ağzını açmadan hayat kelimesinden ne anladığını size anlatan, ölmeyi başaramayan insana söylemeyin bu cümleyi! sakın ha! kravatla kendini asıp da öbür tarafa gidemeyen, boğazı mosmor olmuş, emekliliğine 6 ay kalmış devlet memuruna da söylemeyin bu cümleyi!
tanrı'ya küfretmesine neden olursunuz her birinin! evreni yerle bir etmelerine neden olursunuz!
bir de 7. kattan aşağı atlayıp da sadece sol bacağını kırmayı başarıp tanrı'yla yüz yüze görüşme randevusunu erken bir tarihe almayı başaramayan bana söylemeyin bu cümleyi!
kusarım yüzünüze! kusarım kafanızdan aşağı! şimdi, tekerlekli sandalyede oturuyor olmam farketmez! siz ayakta olsanız bile, ben bu cümleden sonra kafanızdan aşağı kusacak kadar pislik biriktirebilirim içimde! midemde ve kalbimde!