adın kaldı bir tek. gülseydin bir kere yüzüme dağları delerdim. haklısın belki de hissetmedin dediğin gibi yüreğinde. platonik bıraktın gittin beni. o donuk ifaden aklıma gelir hep. şu anda ne derdin diye düşündürür. donuk ama zekiydin. fırsat verdin ama baktın karşındaki mal u dönüşünü bastın. hissetmiyorsan niye fırsat verdin niye bekledin anahtar cevabı. karşındakinin duygusunun peşinden mi gidecektin. ya da hissediyordun bir kıpırtı ama aleve dönüşemeyen bir kıvılcımdı yangına döner mi diye düşündün. ya da boşluktaydın aklındaki kişinin tutumundan dolayı.
Ne kadar oldu gideli bilmiyorum geçen zamanı
Zamandan saymadım zaten sensiz geçen her anımı
Hevesim kırık yüreğim buruk ne olacaktık bak ne olduk
Canım istemiyor zoruma gidiyor
Böyle yaşamak bana ağır geliyor
Senden sonra arasam da öncesini
Alıştım acı çekerek almaya nefesimi
Yaram ne kanar ne kabuk bağlar
Giden unutur kalan hep yanar
Kaçsam kaçamam her yerde kokun var
Sensiz uyandığım kaçıncı günüm
Aynada gördüğüm yorgun yüzüm
Bana hiç tanıdık gelmiyor inan.
Ben hep yazdım. Durmadan seni yazdım. Yarım kalanlarımı, özlediklerimi, nefretimi, hayal kırıklıklarımı, gidişini, gelmeyişini yazdım. yalnız 4 mevsim kara geceler yanımdaydı. Sen yoktun. Sessizliğin gümüş kanatlı kapıydı. Kulağımı ona yasladım. Ben sadece uzun uzun yazdım. Mutsuzdum. mutsuzluğu, hicranı böyle yendim. Bazen derin çıkmazlara düştüm. Olur böyle şeyler dedim. Akşam eve gelip resmine baktım. Kızmadım. Darılmadım. Oluruna bıraktım. Senden arta kalanlar vardı. Atmadım. Sakladım. Zihnimdekileri hele hiç ziyan etmedim. Hep bir yere yazdım. Açıp okudum. Okurken gözlerim yaşardı. Kalktım bir sigara yaktım. Pencereden baktım. kediler bile çiftti. camı usulca kapattım. Göz kapaklarım içine çekti yaşları. Duman oldun burnumda. Efkarla okudum kitapları. SayfalardA bizimkine benzeyen hikayeler aradım. Teselli bulamadım. Yine yazdım. Kimseyi yerine koyamadım. Zaten hayatımda kimse de olmadı. Sevdim. Çok sevmek bir işe yarasın diye de yanına çok eklemedim. Özledim. Çok özledim. Bir mesaj yazamayacak kadar yabancıydın. Eşofmanla dolaştım, elimi cebime koydum, Şarkı söyledim. Doğaçlama takıldım. Sanki yarın gelecekmişsin hissiyle. Sonra oturdum kendimi yazdım. Senden sonra sana benzeyen biriydim aslında. Her şeye, herkese. Yazarken mutluydum sadece. Buralardaydım. Hiçbir yere gitmedim. Odamda seni ve sensizliği yazdım. Burda olmanı isteyen bir yanım vardı. Oraları da merak ettim. Gözlerinin içi mesela. Hep gülerdi. Mutsuzdu. En son baktığımda. içime dokundu. Yokluğundan, gidişinden, sevmeyişinden daha çok dokundu içime. Neden bu kadar dokundu buna da bir cevap bulamadım. Senden sonra parmaklarım konuştu. Dudaklarım çekildi bir köşeye. Bütün yük onlardaydı. Bazen ellerimin üstüne bakıyordum. Ne yüce gönüllüydüler. Senden sonra onlar ekmek parasına seni yazmakla soyundu. En çok ellerim sevdi seni. Yüzüm, gözüm, aklım ve kalbimden daha çok sevdiler seni senden sonra....
Ben aslında senden sonra, bir daha kimse de dile gelmesin diye susuyorum ismini, genzimde biriken yol üstündeki lokantalar var hani işte onların mayhoş çay tadında demlenmiş cümlelerde sana dair heceler bulduysam da çok sonraları benim hep vardığım yerlerde senden yadigar sadece sürç-i lisan kaldı.
Birinin sesine en muhtaç olduğun anda
gelmiyorsa beklediğin o telefon...
Merhem olmuyorsa açtığı yaraya...
Kaçıyorsa uykun, huzurun...
Unut gitsin onu, ne ah et ne de beddua!
De ki, "Allahımdan bulsun..."
ikinci tekil şahıstan sonrasıdır. ikinciler hep daha önemsizdir, hep kaybedendir. çok aşıksan, ikinci galiptir. dünya üzerindeki en şahane istisnalardan biridir bu da. birinci tekil adamdan önce gelir ikinci tekil kadın.
herkes için bir "sen" vardır herhalde ve ondan "sonra", hiçbir şey eskisi gibi olmaz.
biri çıkıp der ki, mesela,
senden sonra, ilkokul çocuğu gibi kaldım. küçük bir defterin devasa yaprağına yan yana 4 küme adı yazıcam sanki. hani küçükken bölemezdim ya sayfaları. hani ilk üçünü güzelce ama kocaman yazardım, dördüncüye yer kalmazdı. aynı öyle işte. tutturamıyorum lan!
şehrin göbeğinde kallavi bir cinayete kurban gitmiş gibi hissediyorum kendimi, senden sonra. böyle organize, ssansasyonel bir katliam. cesedimin etrafını tebeşirle çizip kaldırmışlar morga vücudumu. tebeşir izi kalmış, gazetelerde manşetteyim, haberlerin giriş dakikalarını işgal ediyorum. ama içi boş. kimse farkımda değil, kimsenin farkında değilim hafız artık.
ne pul koleksiyonu biriktirmek gibi entelektüel alışkanlıklarım oldu ne de parlamenti yakmadan önce arkasını üflemek gibi "artiz".. sade adamlardandım, sade adamlığın hakkını da verirdim sana kadar. senden sonra, kitapların girişine "11.01.2011 - ankara" yazmayı bıraktım. alışkanlıklarımı yıkarsam seni de unuturum dedim. senden sonra kitapları nereden, ne zaman aldım umursamıyorum. belleğimi silmeye oradan başladım, darısı başına bebeğim.
senden sonra, lig tv'ye abone oldum. yanlış anlama! "hafta sonları senle bir şeyler yaparken harcadığımız parayla artık maç izleyebiliyorum amk" demiyorum. hafta sonları, o koca hafta sonları seni sevemediğim için sana söveceğime tanımadığım adamlara sövmek daha makul geliyor. bilirsin makul adamımdır. senden sonra küfürbaz olmaya karar verdim.
sporu bıraktım senden sonra, mesela. kimseyle senin kadar hırsla sevişmiyorum artık. hep dalga geçerdim ya, "olm çok güzel kızlar var ama inek gibi yatıyorlar" diye, sen de her seferinde "adi" deyip tokat atmaya kalkardın. artık hırsla sevişmiyorum kimseyle. sanki alıp götürceklermiş de son kez seviyorum gibi hissetmiyorum. o inek gibi yatan kızların ahı mı çıkıyor lan?!?!
açıp açıp behzat izliyorum. senden sonra değil bu sefer. senleyken de yapıyorduk ama sen tamamlayamıyordun hiçbir bölümü. "behzata tapınmayan kadından olmazdı zaten" demek için yapıyorum. hep seni anlatan bi şeyler yazmamı istiyordun. aşkım, senden sonra yazdım.
senden sonra
Kafayı düzelttim senden sonra
Kendime yararım bundan sonra
ister gelirim ister gelmem
Hesap mı vericez bundan sonra?!
Götüne güvenen şöyle gelsin
Bıraksın inadı dile gelsin
Sözünden dönen namert çıksın
Bizde böyle bundan sonra
kendimi hayatın kargaşası içinde bir kez daha buldum
ayakta durmayı da bilmiyorum
bir çocuk gibi gözlerimi kapadım
ellerimi savuyorum sağa sola
kimse tutmuyor.
hepsi kandırıyor tutar gibi yaparken
senin intikamını alıyorlar
öyle bi düşürüyolar ki yere
dokduğun heryer acıyor.
şimdi için ışıkları söndürdüm, ağlamaklı şarkıları açtım.
yazdıklarımı çoğu zaman gözlerimin yaşından göremedim, göremiyorum.
senden sonra
ağlıyorum çokça içimdeki seni de yıkıyorum
kalmıyor hiçbirşey senden bana
senden sonra
geriye ne kaldı bilmiyorum, ne yapacağımı da bilmiyorum..
ağlamakla inlemekle geçiyor ömrüm.
psikiyatri profesörü kemal sayar'ın babasının vefatının ardından kaleme aldığı denemenin başlığı. okurken içim acıdı. makamı, ünvanı ne olursa olsun bir insanın her zaman ana-babasının kuzusu olduğunu gümbür gümbür hissettim. bu adamın çok güzel bir kalbi olduğunu biliyordum da, bu kadar duygusal olduğunu yeni öğrendim.
şu sıralar tekrar dinleye dinleye bağımlısı olduğum rafet el roman şarkısı.
bu şarkıyı dinleyince kafam yerinden uçacakmış gibi hissediyorum.
tufah ama gerçek.
rafet el romanın genel olarakta şarkıları güzeldir zaten.
ama senden sonra varya....
lan bir an sevgilim olsaydıda beni terketseydi diye düşünmüyor değilim bu şarkıyı dinleyince.