masanın karşısında oturup gözlerinin içine bakıyordum. seylap seylap akıyordu içimde damlalar. gözlerim dolmuş, dumanları bir sen bir ben çekiyorduk. masanın altında ayakkabılarımın sana değdiğini hissetmek bile benim yüreğimi avutuyordu. karşımda varlığın her şeyinle seni sen olduğun için sevebilme kabiliyetinde ufacık bir yürektim ben.. bana göre sen aşktın, içimde saklanmış sırların gizli hazinesi.. ama işte her hazine sahibi olmak gibi sende hayallerimde kaldın. ortak noktalarımızın sadece ortadaki kül tablası olduğunu söyledin ya bana.. o son gündü, o son bakıştı, o son cümleydi bana koyan bir gidişin ardından.. "sen üzülme"