Tarkan'ın en sevdiğim şarkısı. iyi ki böyle bir şarkı yapmış dedirtiyor. Kirpiklerden yağanlar kurusun, kayıp gidenler ellerden, eksik olarak kabul görmesin. Gecenin yarısı kadim dost olan şarkıdır, ayaklara düşmemesi de cabası.
Bir daha calar mi bilmem
Postaci kapimi
Sanmam.
Biliyorum donmezsin,
Sen coktan gitmissin.
Gitarin perdelerinde kaybolup,ritmiyle birlikte sozlerinde kahroldugun,tarkanin en sonundaki ic cekisinde pismanliklar,acilar,ozlemler barindiran,her dinlenildiginde kalbine oturan sarki.
iki günümü berbat geçirmeme neden olan şarkıdır. bir de nasıl bir mazoşistlikse, tekrar tekrar dinliyor insan. aslında tam anlamıyla: (bkz: adamın amına koyan şarkılar)
her dinleyişimde tüylerimi diken diken eden. içerisinde bulunduğu albümü sorsanız*, herkes adımı kalbine yaz, sevdanın son vuruşu, acımayacaktan filan bahseder, ama bu şarkı apayrı; ki etiketinde de karma nın gözbebeklerinden birisi olan, bilmeyenin hiç bilmediği, piyasaya düşmeyen, ama bilenlerin müptelası olduğu gitti gideli havası var, her dinleyişte bir insanı bu kadar etkiler mi, tüyleri dikenleştirir mi, ki hep öyle.
adım herhangi bir isim olmuş senin için. ellerin kaçak. terlemeden sevişenlerden olmuşuz ve çayı demli ve tek şekerli içtiğimi unutmuşsun. gözlerin aramıyor beni artık tam karşındayken bile. sen çoktan gitmişsin. karşımdaki tanımadığım bir insan evladı. merhaba.
adımı kalbine yaz albümünün yıldızı. albüme ismini veren parça, hakkaten de harika, ki kitleler de en çok adımı kalbine yaz ı beğendiler belki de. ama bu parça çok daha ileride bir yerlerde geldi sanki.. introsu acayip bir şekilde yol alırken, sezen aksu nun uzun zamandır yazmadığı kalitedeki sözleriyle tarkanın kendine has gırtlak nağmeleriyle, vurgularıyla parçayı başka yerlere götürüşü mükemmel. bu parça, ilk önce sevilmeyen ya da hoşnut olunmayan bir sürü tarkan parçası gibi, zamanla yıllanan şarap olacak.
hele ki tarkanın sonlara doğru olan gırtlak nağmeleri de, adamın içini parçalar, sezen aksu nun o vokaliyle birleşir; voltranı oluştururlar.
adımı kalbine yaz'ın gizli hazinesi. ilk dinlendiğinde vasat bir şarkı gibigelen ama doğru yer/doğru zaman koşulu sağlandığında dinlenilince geçmişteki anıları depreştirerek insanı olduğu yer ve zamandan alarak en sert rüzgarların önünde savrulan bir sarı yapraktan farksız hale getiren şarkı... aynı etkiyi bir de mustafa sandal'ın gidenlerden şarkısı yapmıştı, bu da 2. oldu.
adını yüzüne bakarak söylemeyi ne de çok isterdim ya da yüzünü görmeyi. içimde hep "en güzel hayal" olarak kalacak kişiyi hatırlatan tarkan'ın en "yeri ayrı" şarkısı.
tam da gitmemesini isterken hayatıma giren şarkı. oysa 'sen zaten hiç gelmemişsin', yine de gidişin acı acı oturdu göğüs kafesime.
'meğer hiç tanımamışım ne kendimi ne seni, görünenle yetinmişim'. bu büyük bir yanılgı; birilerini tanıdığınızı sandığınız an, şoke eden gerçeklerle karşılaşma anı, kendinizi de hiç tanımadığınızı fark ettiğiniz andır. durup düşünme zamanınızın geldiğini yüzünüze vuran gerçekler.
kendi kendinize gelin güvey olup ona yüce anlamlar yüklediğinizi anladığınızda, aslında asla var olmamış birine bağladığınız umutlarınızın ipini salma vakti gelmiştir.
çünkü 'biliyorum dönmezsin'
ilk dinlendiğinde bile ağlatabilen ender şarkılardan. yine tarkan. bu adam bambaşka. ama ne yalan söyliyim şarkının başındaki dıp tıps dıp tıslarda bi an santanamaria maria başlıyor gibi geldi.
ilk dinlediğimde vasat gelendi.
şimdi ise aşmış şarkı diyorum. tarkan gayet sıradan bi şarkıyı, o kadar muhteşem okuyor ki; işte bu da onun farkı oluyor.
adam içlenmiş okurken haliyle biz de içleniyoruz.
bu arada ozan çolakoğlu derim, başka da bi aranjör çıkmaz ağzımdan.