Oturduğum yerden baktığımda, karşımda Ayasofya ile Sultanahmet Camii'ni görüyorum. Biri, klasik Yunan ve Roma kültüründen süzülmüş Hıristiyan bir imparatorluğun, diğeri geniş bir coğrafyanın dört bir yanından izler taşıyan Müslüman bir imparatorluğun mabedi.
Mirasçıları olduğumuz Doğu Roma ve Osmanlı imparatorluklarının bize bıraktığı iki görkemli yapı.
Bin beş yüz yıllık bir medeniyete bakıyor pencerem.
Sandaletlerine altından kartallar işlenmiş erguvan rengi harmaniyeli Bizans imparatorları da, inci işlemeli kavukları, samur kaftanlarıyla Osmanlı padişahları da benim baktığım kıyılarda gezindi.
Yunan filozoflarını doğurmuş iyonya da benim toprağım, Mevlana'yı dünyaya armağan eden Konya da benim toprağım.
Homeros'un anlattığı Truva da benim toprağım, Evliya Çelebi'nin anlattığı Anadolu da benim toprağım.
Hazreti Meryem Efes'teki kulübedeydi.
Anibal bu topraklarda öldü.
Yunus burada doğdu, Pir Sultan burada can verdi.
Cihanın dört bir yanına dağılan dinler, yeryüzüne ayak izlerini bırakan kavimler buradan geçti.
Trabzon'daki Rum kilisesi, Van'daki Ermeni şapeli, Sivas'taki Selçuklu camii, istanbul'daki Yahudi sinagogu benim.
Cenevizliler Galata kulesinin dibinde yaşıyordu, Barbaros gemilerini buraya yanaştırıyordu.
Ermeniler, Kürtler, Rumlar, Romalılar, Moğollar, Acemler, Araplar, Türkler bu topraklarda at koşturdu.
Dionysos ayinleri bu topraklarda yapıldı.
Ahi'ler bu topraklarda oturdu.
Semazenler bu topraklarda döndü.
Bektaşiler bütün aleme buradan güldü.
incil'i iznik'te temize çektiler.
Kuran'ı hattın en güzeliyle burada yazdılar.
Bahçelerinde aşmalı çardaklar olan zaviyelerde tasavvufun derinliklerine daldılar.
Sen ki çağları titretmiş bir ALPEREN.Sen sen Ertuğrul torunusun.Sen ki tuna boylarında bir yiğit; şehitler serdarı.Kahramanlara ALP TUĞSUN.Fakat ne yazık ki bugün sen sen değilsin.Dün ayak seslerinle titrettiğin Avrupa da bugün kendi çığlıklarında boğulmaktasın.Tarihin enkaz halinde, ecdadın inlemekte ve sen bugün neden susmaktasın neden kızmaktasın.