evet sen de anlat. bugun bu sozlukte ozgecan icin yazan yazarlarin cogu erkek evet. iclerinin acidiklarini ana bacilarina olsa kafayi yiyeceklerinden bahsediyorlar. ve bundan onceki tarihlerdeki basliklarina, entrylerine bakin kizlar, kadinlar hakkinda neler neler yazmislar, ne yaratici kufurler ne yaratici fanteziler. orneklendirmeye gerek dahi gormuyorum merak eden ne dondugune baksin..evet bu ne iki yuzluluk, nasil bir mantik. senin yaptiginin ne farki var soylesene, senin gibiler yuzunden sokakta gezemiyor degil mi bu kadinlar? senin sokakta bakislarinla suzup gelip sozluge yazdığın kadinlar ayni kadinlar degil mi? bugun ozgecana ya da bir baskasina tecavuz eden, taciz edenler senin gibi fantezilerinden hayallerinden firlayip gelenler degil mi? degil mi mini etek giyeni davet sayan, dekoltesiyle buna meyil verdiğini soyleyen? bugun televizyonlarda izledigimiz bu vahset ilk mi? milyonlarca tecavüz ve taciz olayi izlemedik mi? simdi butun bunları yazarken donup kendinize bir bakin. hanginiz ilkokulda kiz arkadaslariniza laf atmadiniz, hanginiz etek kaldirmayi sakadan saymadi? hangi kiz sizin pis el sakalariniza magruz kalmadi ?o pis kufurleriniz... kadinin tum bu taciz macerasi daha ilkokulda basliyor beyler kendinize gelin. neden bu ülkede kizlar otobuste minibuste yalniz kaldiginda tedirgin? neden erkek doktora gitmeye cekinir? bir otobuse sirf erkeklerle dolu oldugu icin binmez? neden mahallesinde etek giyerken rahatsiz olur? neden diye dusundunuz mu, evet sebebi sizlersiniz. kadini surekli yaftalayan, sifatlayan sizler. erkek olmayi ayricalik goren, ama adam olamayanlar. kadina nasil davranilmasi gerektigini bilmeyen, okumayan gormeyen, ana babasinin bir kadina nasil davranilmasi gerektigini ogretememis, feyiz almayan sizler...simdi katilleri suclarken bir de kendinize donup bakin gerçekten bunları yapip yapmadiginiza ve bunların nelere sebep olduğuna...bir kadin icin en ufak taciz buyuk bir travmadir bunu unutmayin...bu dunyada degismesi gereken cok sey var...
sen de anlat sen de anlat
anlatayım;
çok sıkıldım yine ahkam kesilen ama ahkam kesenlerin iki gün sonra unutacağı mesajlardan... (bu kaçıncı acı, bu kaçıncı canavarlık... hangilerinin hatırlarda kaldığını bir düşünün, geriye hangisi kaldı hatırlanıp acıtan ki bu da kalsın... günlük sıradan dertler iki gün sonra çok daha önemli olacak yazık ki... işte o zaman ölecek Özgecan da tıpkı diğerlerinin öldüğü gibi...)
çok sıkıldım canavarca bir suça aynı canavarlıkla ceza dileklerinden... (hümanistliğimi hala sorguluyorum...)
çok sıkıldım çözümsüz çözümlerden... sadece laf salatası olan zamandan ve daha da fenası insan hayatlarından çalmak dışında bir işe yaramayan... tüm bu vahşetlerin vebalinin hepimizin üzerinde olma sebeplerinin en başı...
sen de anlat sen de anlat
anlatayım;
çözüm mü istiyorsunuz ama gerçekten çözüm, korkusuzca yaşamak...
her açıdan, her anlamda...
gerçekten....
çözüm isteyen toplumumuz mesela, ne zaman empatisi yüksek olur, üzüntüsü feveran bir anda yanıp sönen cinsten olmaz, toplum çok erken yaşta kadın erkek demeden bilgiyle birlikte davranış ve iyi ahlak olarak eğitilmeye başlanır, canavarlığa aynı canavarlıkla karşılık verilmez (mesela o vahşetin nedeni adamın iki miniminnacık kızı için aynı acıyı dileyenleri okudukça kanım donuyor...) anlarım toplumda iyileşme, düzelme var, toplum bu vahşetlere ARTIK dur demek istiyor.
vahşetlere çanak tutan basınımız mesela, ne zaman frikik haberi yapmayı bırakır, ünlüleri denizde bikiniyle farklı maksatlı görüntülemez, normal bir yemek fotoğrafındakilere hemen sevgili yaftası yapıştırmaz, kadın ve erkeğin dost da olabildiğini idrak edecek gazetecilerin kaleminden çıkmaya başlar haberler, anlarım basın çözüm istiyor, artık kadınların üzerinden o kara gölgesini çekmiş, toplumu da bu yönde eğitmeye çalışıyor... anlarım ki basın çözmek istiyor, bu vahşetlere ARTIK dur demek istiyor.
basın tahmininden çok fazla sorumluluğun var senin...
çok fazla...
ama...
çözümleri belli, çözümsüz kalınacağı aşikar böyle bir düzende insanın yok olası, pufff diye kaybolası geliyor artık ne toplumsal, ne siyasi, ne çevresel, yaşanan tüm bu kötülükleri ruh kaldırmıyor...
ve bu konuda Sevgili Hurrem Sonmez'in kalemi her şeyi tüm çıplaklığı ile anlatırken özellikle toplumsal boyutta büyük resmi de gözler önüne seriyor aslında...