16. yüzyılın ikinci yarısında şemseddin sivasi düzenli arapça ve farsça tahsilinden sonra bu dillerde telif eserler vermiştir. devrin edebi kültürünü hakkıyla almış, manzum ve mensur otuzdan fazla eser vermiş müelliftir.
hazret hakkında çok hoş rivayetlerden söz edilir. bunlardan birisine hazret bir gün hasbihal ettiği dostları için bir yemek hazırlamış ve bunu pişirmesi için bir fırıncıya götürmüştür. lakin fırıncı kendisini tanımadığı için hazrete sıraya girmesini söylemiştir. kendisi acelesi olduğunu belirtince de fırıncı tarafından terslenmiş ya da gitmesi söylenmiştir. bunun üzerine hazreti pir yemeği havaya dogru kaldırıp güneşe "sen şems, ben şems. bu yemeği benim için pişr." der. akabinde güneş dünyaya sadece o yemeği pişirecek kadar yaklaşır. yemek pişer ama halk da sıcaktan kavrulmustur. yemeğin yağları hazretin kolundan akar gider. ve hazret pişen yemeği dostlarına ikram eder. bazılarına göre türbesi, bana göre mekanı sivas meydan camisi avlusunda bulunmaktadır.
edit: bu entry'yi yazmanın hemen akabinde eksi veren arkadası bir bulsam yaldır yaldır kayarım da iste imkanım yok.
Bir de Abdülmecit Sıvasi vardır: Abdülmecit Efendi bir yandan yobaz taassubu ile mücadele ederken tarikat ve tasavvuf yoluyla havsalaya sığmayacak taşkın fikirlerin yayılmasına engel olmuştu.