vakti zamanında en sevdiğim karikatür dergilerinden fermuar'ın söyleşine katılmıştım. Orada herkese soru gelip de ona gelmeyince bir soru sorayım dedim. Genelde karikatür ve karikatürün gelişimi, gırgır neden bölündü ekseninde sığ tartışmalar döndüğünden ben de çok fazla kasmayayım ''türkiye'de kadın çizer olmak'' gibi basit ama üzerinde konuşulabilecek bir soru yönelteyim dedim kendisine. abovv yöneltmez olaydım.
''off ya hep aynı soru, bu soruyu yeterince cevaplandırdım tekrar cevaplandırmama gerek yok'' diyerek afedersiniz ağzıma sıçtı oracıkta. ulan neyin tribi bu, hayatımda yüz kaslarımın bir kere bile kasılmadığı işler yapan bir insana nezaketen soru yöneltmek benim hatam oldu dostlar. siz siz olun kimseye nezakaten soru sormayın sonu böyle olabiliyor.
penguen' in biricik bayan karikatüristi. derginin ilk sayfası açıldığı andan itibaren köşesinin bulunduğu sayfa iple çekilen, 'bir hafta da kötü olsun be' dedirttiren, rengarenk çizimleri, sevgili kedileriyle bayıla bayıla okunan kişilik. ayrıca, 'bayandan karikatürist olmaz' lafına şlak diye nah çektirtebilecek çizerimizdir. semra, soyadı gibi candır.
bazıları tarafından penguenin zayıf karnı olduğu söylense de, çizimleri ve konuları ile dergiye renk katan hatun çizerdir. ayrıca bu kadar hatun yoksunu bir meslekte bu başarıyı elde etmesi de takdir edilesidir.
penguen dergisinde her hafta bir karikatürist klişesi olarak kendini anlatan çizer. gelin görün ki çizgilerini bu kadar komik olmasının nedeni başlı başına komik bir karakter olmasından kaynaklanmaktadır.
müteahhit olma hayalleriyle büyüyen karadenizli bir hatun kişi, istanbul'da yaşlı komşuları ve kedileriyle yaşamakta. daha da fenası kedileriyle konuşmakta ve hatta kavga etmekte. eee daha ne olsun...
penguen dergisinin böyleyken böyle köşesinin sahibi, fıçı ve miço'nun annesi, harika karikatüristtir. benim gözlemime göre son zamanlarda köşesinde artık belli bir tema etrafında çizmektedir(örn:alışkanlıklar gibi ). eskiden daha bir dağınık ilerler,konular değişik olabilirdi sanki.olsun efendim,bunu da gayet güzel becermekte,fıçı ve miçonun her hareketine, semra can'ın tepkilerine, tam yerine oturan ve sağlam gözlemlerine bayılmakta, saçlarına özenmekte ve takip etmekteyiz.
bayan andaç gürsoy'un tuğçesi ile kıyaslanırsa, çok daha başarılı bulduğum çizerdir, esprileri özellikle son 4-5 aydır ilk zamanlara göre çok daha cicidir, hem cici hem utanmazdır. bayılıyoruz kendisine, saçlarına,
her ne kadar kendini çirkin çizse de aslında öle değildir.
dün gece yarısı kanalları gezerken ntv spor'da burcu esmersoy'un karşısında cismani varlığını ilk defa gördüğüm böyleyken böyle'nin çizeri, fıçı ve miço'nun annesi.
çok değişik geldi. konuşması, mimikleri. değişik hani derler ya nevi şahsına minhasır bir insan diye. bir defa bazı çizerlerdeki o sürekli komiklik yapayım, mizah yapayım insanı değil. az ve öz konuşuyor, hatta biraz utangaç, sıkılgan. çizgi semra can'a pek benzetemedim doğrusu.
iyi çiziyor ve yazıyor ama. böyleyken böyle köşesi için en az üç gün uğraştığını söyledi.
sözkonusu programda yaz sonuna kadar böyleyken böyle köşelerinin toplandığı bir kitap çıkaracağını ilan etmiştir. keşke doğru dürüst bir çizgi film endüstrimiz olsa da semra can çizgi film olsa...
kendini ve gözlemlerini anlattığı köşesinde aslen karadeniz li olduğunu ve karadeniz öğelerini de yer yer kullamasına rağmen (uy, da vb gibi şeyleri kullanması, bazı olaylara verdiği tepkiler sonrası ne de olsa bir laz kızıym falan gibi) imza günlerinde kendisine ben de sizin hemşehrinizim diyen insanlara "ben istanbulluyum yani 30 yıldır oradayım, memleketim orası oldu." gibi soğuk ve ters sözlerle yaklaşıp aslında ne kadar suratsız ve antipatik olduğunu göstermiştir. ayrıca çizimlerine bakarak kendisini çok daha genç beklerken baya baya teyze olma yolunda ilerlediğini gördüğümde de şaşırdım.